Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ADALETİN tesisini yeni binaların tesisinde arayan yeni efendilerimiz, Diyarbakır'da görülen KCK davası için de bir bina yaptılar. Mis gibi! İnsan daha ne ister! Bina yapınca, biliyorsunuz, adaletten, hakkaniyetten yana dert tasa kalmıyor. Adalet yeni badana kokusu ve taze betonla ilgili bir şey olduğu için esasında doğru dürüst bir hâkime, aklı başında bir iddianameye, daha da önemlisi hukuki yollarla elde edilmiş delile ihtiyaç kalmıyor. Tıpkı Silivri'de inşa edilen bina gibi. Haksız yere Silivri Ceza-evi'nde tutulan gazeteci Mustafa Balbay, neden acaba(!) kalmakta olduğu beş yıldız yargı tesisine "Silivri Toplama Kampı: Zulümha-ne" adını takmış yeni kitabında. Ne kadar badanalasan, demek ki, adaletsizliğin rutubeti kapatılamıyor. Ve bugün KCK davasında da aynı kat kat badanalama yöntemi kullanılıyor. Badanayı "kusan" adaletsizliği kapatmak için yeni efendilerimiz... Ne yapsınlar? Yeniden badanalıyorlar. Tıpkı sahtekâr müteahhit gibi, yeni binalardan taşmakta olan darbe yargısı kokularını bastırmak için... E madem öyle, bir daha badanalıyorlar.

        YENİ BİNA: EŞİTSİZLİK ANITI

        Hususi KCK davası için Diyarbakır'da yapılan bina iki ayda, pata küte dikildi. Adliye bahçesinin tam ortasında. Gururla! Yepyeni bir bina yapıldı ki Türkiye'de siyaset yapmak isteyen Kürtlerin başına ne geleceğini gösteren bir anıtımız olabilsin. Bir adaletanıtı! Bir özgürlük nişanesi! Bir eşitlik müzesi! Yeni bina böyle bir şey. "Özel yargılama"nın (ki biliyorsunuz özgür ve adaletli yargıda insanlar özel olarak yargılanmaz, herkes aynı yasalarla aynı şekilde yargılanır) ne olduğunu kör kör parmağım gözüne bu bina sayesinde artık daha da iyi biliyoruz. Neyi? Kürtlerle Türklerin eşit olmadığını. Bu eşitsizliğin herhangi bir can sıkıntısı anında o ya da bu sebeple ortaya çıkarılıp kullanılabileceğini. Yani mesela nasıl? Şöyle:

        PUSU DİNLEMELERİ

        1600 sanıklı KCK davasına başlangıç olan soruşturma 2007'de başlıyor. Telefon dinlemeleri, malum, tam gaz gidiyor. Telefonlar, dinleniyor baba dinleniyor. Tam iki yıl! Belli ki birileri pusuya yatmış, "Eğer bu Kürtler siyasette başımızsa bela olursa elimizde bulunsun" diye bu kayıtları tutmaya karar vermiş. Bildiğiniz pusu!

        Derken zamanı geliyor ve DTP yerel seçimlerde büyük başarı kazanınca, AKP de Güneydoğu'da gerileyince, vaktiyle damlaya damlaya göl edilmiş intikam dinlemeleri ortaya çıkıyor ve dava açılıyor. Bunlar, davanın ilk duruşmasında, dava avukatlarından Meral Danış tarafından dile getirildi. Avukatların talebi, haksız tutuklulukların kaldırılmasıydı. Ama yeni efendilerimiz, biliyorsunuz, yaptıkları beş yıldızlı yargı tesislerine tam güveniyorlar. İnsan burada kalmak istemezse nerede kalmak ister!

        ANADİLİNİZDE SUSABİLİRSİNİZ!

        Bir de zaman kazanmak için ve konuşanlar, sadece o yıldızı bol yargı tesislerinin duvarlarına konuşabilsin diye iddianameleri uzun yazıyorlar. Ellerini korkak alıştırmıyorlar. 7571 sayfa! İddianameler de hacim ve kalite olarak Karamazov Kardeşler, Savaş ve Barış, Ulysses tadında başyapıtlar olduğu için özetlerinin okunması talebine çok bozuluyorlar. "Ferah feza okunsun işte, ne var yani! Aylar sürsün, yıllar sürsün, siz de yan gelip keyfinize bakın bizim yeni hapishanelerimizde!" İyi niyet bu değilse ne? Adalet bu değilse...

        Ne kadar çok asker var duruşma salonlarında... Duruşma salonlarında ne çok siyaset. Ve hep sanki ne deseler bu adamlar, bu kadınlar dışarı çıkamayacaklar gibi bir hava. Ne kadar da benziyor 12 Eylül sonrası açılan davaların havasına. Hüküm belli zira:

        Susmanız gerekiyor!

        Bizim için sakınca yok, dilerseniz anadilinizde!

        Diğer Yazılar