Pata
PKK, ne yapacağını önceden söyleyen ve sonra da onu yapan bir örgüt. Yıllardır örgütü izleyen herkes bunu bilir. Yaptığı eylemi de ne kadar kanlı ve korkunç olursa olsun sahiplenmekten geri durmaz. Bu durumda, canlı bomba bir PKK militanı çıksa da, Kandil'den gelen, "Biz yapmadık" açıklaması doğru kabul edilebilir. Hatta açıklamanın tonundaki "telaş" da bu doğruluğun delili gibi. Dolayısıyla "PKK ateşkesi bozdu" yorumlarının fazla aceleye getirildiğini düşünüyorum. Örgüt açıklama yaptı ve ateşkesin seçimlere kadar uzatıldığı söylendi.
KCK davası için Diyarbakır'a gittiğimde BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile görüştüm. O da Aysel Tuğluk'un İmralı'ya gidip yapacağı görüşmenin sonuçlarını bekliyordu. Ateşkesin sona ereceği 31 Ekim'i bütün ülke nasıl bir tedirginlikle bekliyorsa o da aynı gerginlikle bekliyordu. Savaşın olmaması için, siyasetin sözle yapılabilmesi için ne yapılabilir, bunun üzerine konuşmak istiyordu. Yaptığımız sohbetin en önemli kısmı "somut adım" meselesiyle ilgiliydi. Demirtaş şöyle diyordu:
"Artık silah bırakma çağrıları, barış çağrıları tek başına bir işe yaramıyor. Devlet de örgüt de karşı taraftan somut adım bekliyor. Ama iki taraf da birbirine güvenmiyor. Dolayısıyla süreç kilitlenmiş durumda."
KIŞI BEKLEMEK
Demirtaş örgütle devletin arasındaki son durumdan söz ederken "Pata!" dedi. Pata?
"Ne yenen var ne yenilen yani."
Kumarda "tapi" denir, onun gibi yani "pata". Şu anda bu durumdayız. Üstelik büyük bir olasılıkla masada üçüncü bir taraf var artık ve bu üçüncü taraf ne örgütü ne de devlet tarafından tam olarak tanınıyor. Bir hayalet oturdu kumar masasına ve zaten kilitlenmiş olan "oyun" daha da beter karışmış durumda.
Bu savaş boyunca her ölüm korkunç, her ölüm kahrediciydi. Ama bu "pata" durumunda gelecek her bir ölüm boşuna olacak. Öyle bir kilitlenme ki bu, bir memleket doğal ateşkesi sağlayacak karı bekliyor. Kış gelecek ve daha az öleceğiz karşılıklı.
Bu "pata" durumunda, tıpkı Demirtaş gibi Başbakan da "somut adım" dedi önceki gün. Yani durum tam "pata" iken taraflar, bir diğerinin masadan kalkıp gitmesini bekliyor. Böyle bir şey olmayacak. 30 senedir olmadığına göre yine olmayacak. O zaman ne yapmalı?
DEMOKRASİ SABRI
Demirtaş, "Demokrasi sabır meselesidir" diyordu sohbetimizde, "Bugünden yarına sonuç beklenebilecek bir süreç değil."
Karşılıklı olarak kafalardaki şüpheleri ve korkuları silerek, onların esiri olmamaya gayret ederek doğru olan ne ise her iki tarafın da onu yapması gerekiyor. "Terör"ün kelime anlamı korku demektir. Terörün amacı da korkunun baskısıyla karşı tarafı aptala çevirmektir. Korkunun hükümranlığında bir ilişki kurmaya yarar terör. O ilişkiyi bertaraf etmek için "Terörün esiri olmayacağız" klişesinin ötesinde bir çaba gerekir. Sabırsız, telaşlı bir saldırganlığın değil, sabırlı ve haysiyetli bir barışın asaletini gösterebilmek gerekir. Bundan başka çare yok. Her zamanki gibi... Yoksa çocuklarının ölmemesi için kar yağmasını bekleyen, zavallı bir ülke olarak daha ne kadar?