Onurlu doktoralar dileriz!
ARADA yalnızca bir gün olması enteresan. Malum, Başbakan Erdoğan, Kosova'da Priştine Üniversitesi'nde onursal doktora aldı. Şapkalı-kepli filan törenler yapıldı. Kosova'nın bağımsızlığını nasıl "dak'kasında", hemen oracıkta, "Bakanlar Kurulum"da (Tayyip Bey birinci şahıs iyelik eklerini seviyor) tanıdığını anlattı tören sırasında. Onursal doktorasını aldı, memlekete vasıl oldu ve ertesi günü Boğaziçi Üniversitesi'ne gitti. Yine "bakanlarıyla" birlikte. E yani Boğaziçi de fena üniversite sayılmaz, birazcık olsun saygıyı hak eder. Ama belki de Tayyip Bey kendisine onursal doktora vermeyen üniversitelere karşı sıcak değil. Bu sebepten kendilerince protesto yapmak isteyen öğrenciler, Çevik Kuvvet tarafından analarından doğduklarına pişman edildi. Normalde böyle durumlarda öğrenciler, öğretim üyeleri tarafından yalnız bırakılır. Bu kez öyle olmadı. Üniversitenin 212 öğretim üyesi çaktılar imzayı ve protesto ettiler. Öğrencilerinin arkasında durdular. Buyrun, tadından yenmez bildiriye:
İŞTE HOCA!
"Başbakan Erdoğan ve beraberindeki bakanlar 5 Kasım Cuma günü bir açılış için üniversitemize davetli idiler. O cuma günü Boğaziçi kampusu dışarıdan getirilmiş olan çeşitli resmi ve sivil emniyet güçleri tarafından adeta 'teslim' alındı. Üniversitenin sokak ve meydanları öğrencilere ve öğretim üyelerine yasaklandı. Hükümete yönelik eleştirilerini pankart ve sloganlarla dile getirmek isteyen öğrenciler tartaklandı, ablukaya alındı, üzerlerine biber gazı sıkıldı. Çevik Kuvvet bazı binaların içine, odalara kadar girdi, öğrencileri kovaladı... Bu orantısız ve abartılı polis gücü ve şiddet karşısında öğrencilerimizin hiçbir şiddete başvurmadan sivil protesto geleneklerini koruyabilmelerini bizim şansımız ve öğrencilerin kutlanması gereken bir erdemi olarak görüyoruz. Daha büyük olayların çıkmamış olması öğrencilerimizin olgun tavırları sayesindedir.
Çevik Kuvvet, Başbakanlık korumaları ve sivil polis bu sınır/hukuk tanımaz tavırlarıyla üniversite özerkliğini ayaklar altına almış, ifade özgürlüğü ve temel demokratik hakları hiçe saymıştır. O gün üniversitemizin köklü gelenekleri, ilkeleri ve akademik onuru çiğnenmiştir. Olanlardan büyük üzüntü duyuyor, bunun sorumluluğunu taşıyor, ilgili emniyet ve hükümet yetkililerini kınıyor ve onları da sorumluluklarının gereğini yapmaya çağırıyoruz."
ACAYİP İŞLER OLURKEN...
YÖK Başkanı'nın sivil polisleri üniversitelerde rahat ettirmek için yaptığı projeler, öğrencilerin en ufak bir ses çıkardıkları için aldıkları amansız uzaklaştırma cezaları, üniversite yönetimlerinin kolluk kuvvetleriyle yaptığı işgüzar işbirlikleri, akademik özgürlüğün korkunç bir siyasi ablukaya alınması gündemdeyken Boğaziçi'ndeki hocalar delikanlılıklarını ortaya koydular ve bildirinin en sevdiğim kısmını yazdılar:
"...öğrencilerimizin hiçbir şiddete başvurmadan sivil protesto geleneklerini koruyabilmelerini bizim şansımız ve öğrencilerin kutlanması gereken bir erdemi olarak görüyoruz. Daha büyük olayların çıkmamış olması öğrencilerimizin olgun tavırları sayesindedir."
ÖĞRENCİLER BURADA! HOCA NEREDE?
Bugün Türkiye'de üniversite öğrencileri, özgür üniversite, parasız eğitim, siyasi baskıları protesto için, kaşık kadar yüzleri ve bir sıkımlık canlarıyla ellerinden geleni yapıyorlar. Hiçbir şey yapamasalar çıkıp bakanlara karşı bağırıyorlar. Yoksul ve korumasız halleriyle çok yüksek bedeller ödüyorlar. Hocalar nerede? Boğaziçi Üniversitesi'ndeki tavır "İşte üniversite! İşte hoca!" dedirtti bize. Memleketin diğer güzide üniversitelerinden de aynı erdemli tavrı bekliyoruz. Hepsine, hep birlikte "Neredesin hocam?" diyoruz. Tabii Başbakan Erdoğan'a da daha nice nice "onurlu" doktoralar diliyoruz.