Yumurta magazini
KAMER Genç ile Burhan Kuzu'nun "cılk" muhabbeti yaptığı sırada (K.G.: "Ben öğrencilere 'Cılk yumurta atın' dedim." B.K.: "Kaliteli yumurta attılar." Karşılıklı ha ha ha)...
Vakit Gazetesi'nde karikatürist Kemal Güler (Ki kendisine Başbakan sahip çıkmış, Bakan Hüseyin Çelik de ödül vermişti) hamile kızın eyleme gitmesiyle ilgili, hamile karnı bomba olarak çizdiği karikatür yayınlanırken (Bravo!)...
Star Gazetesi, İnsan Hakları Derneği'nden yapılan Dolmabahçe'deki eylemle hiçbir ilgisi olmayan ama onunla ilgiliymiş gibi gösterilen telefon görüşmelerini her nasılsa ele geçirip yayınlarken...
Ekranlar Dolmabahçe'deki çocukları ve Öğrenci Kolektifleri'ni kâh Ergenekon kâh PKK kâh başka illegal birtakım örgütlerle bağlantılandırmaya çalışırken...
Bir yumurtadan nice nice sürpriz tavuklar çıkarılırken yani, memlekette acayip bir şey oluyor. Hukuk, "Ergenekon'laşıyor"!
ERGENEKON'LAŞAN VİCDAN VE HUKUK
Ergenekon davasıyla başladı bu süreç. Başlangıçta öyle acayip insanları öyle acayip insanlarla birlikte içeri aldılar ki söylenecek söz bulunamadı. İnsanlık, hukuk, hakkaniyet ve vicdan adına asla savunulamayacak isimler vardı, hukuksuzluğu eleştirmek son derece tali, son derece dam üstünde saksağanmış gibi göründü. Ama bugün Hanefi Avcı ile birlikte Devrimci Karargâh operasyonunda içeri alınan sosyalistler bile şöyle söylüyor:
"Vaktiyle Ergenekon'da içeri alınanlara 'Oh olsun' dedik, şimdi aynısı bizim başımıza geliyor."
Başbakan haklı: Men dakka dukka!
Aydınlar harekete geçmeye başladı ve çeşitli siyasetlerden kıymetli, muteber kişiler "Sıra Kimde Hareketi"ni başlattı. Çünkü görüyoruz ki herkes, günün birinde hiç alakası olmayan birtakım uğursuzlarla birlikte içeri alınıp, anında başlatılan medya operasyonuyla hiç olmadığı biriymiş gibi gösterilerek aylarca, yıllarca içeride tutulabilir ve vicdanları Ergenekon'laşmış kitle "Demek ki var bir şey" diyebilir.
BEBEĞİNİ DÜŞÜREN KIZ
19 yaşında bebeğini düşüren kız çocuğuyla, erkek arkadaşı Ali de (adını değiştiriyorum) yanında olduğu halde dün konuştum. Çocuklar anlayamıyordu. Nasıl olur da her şey bu kadar hızla çarpıtılırdı, nasıl olur da her şey bu kadar olmadığı gibi gösterilirdi? Ali şöyle dedi:
"Darp izi olduğuna dair doktor raporu yayınlanacak. Bu onların dediklerini çürütüyor. O rapor yayınlansa bu yayınlar durur."
Kız arkadaşına ve diğer bütün öğrencilere karşı başlatılan dev operasyonu bir belgeyle durdurabileceğini düşünüyordu. Ah! Keşke! Öyle olmuyor işte. Keşke yalanlar ve yalancılar gerçekleri görünce utanabilse...
Dün Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, Taksim'de bir açıklama yaptı. Öğrencilerine ve üniversiteye sahip çıktılar. İnsanların birbirine sahip çıkmaktan başka çaresinin kalmadığı bir süreç bu. Çünkü...
ERGENEKON ŞEYTANI
Ergenekon öyle bir örgüt ki, üye olduğunuzu bile bilmeyebilirsiniz! Biliyorsunuz bu yazıldı, söylendi bu süreci gözü bağlı sahiplenenler tarafından. Bu öyle bir örgüt ki, sizin Kanarya Sevenler Derneği'niz, hatta apartman yönetiminiz bile parçası olabilir. Siz de, tıpkı üniversitede söz hakkı isteyen Öğrenci Kolektifleri gibi günün birinde kendinizin onun üyesi olduğunuzdan "bir kısım medya" tarafından haberdar edilebilirsiniz. Derin devletin, derin devletin yaptığı hukuksuz işlerin, insanlık dışı operasyonların ciddiyetini de magazinleştiren bu süreç öyle bir süreç ki, bir şeytan yaratıyor. Öyle ki, Türkiye'de örgüt filan yokmuş meğer. Sosyalistler, Kürtler, öğrenciler, öğretmenler, işçiler, sendikalar, herkes ama herkes bu Ergenekon'daymış. Şeytan gibi bir şey! Biliyorsunuz değil mi? Ortada bir şeytan olursa bir de tanrı olur. Tanrının oğlu olur, sizi kurtarmak görevi için seçilmiş biri...
Bu tektanrılı hukuk anlayışının, yarattığı şeytanları taşlayan bu vicdanın temizlenmesi gerek. Hukukun üstünlüğü diye bir şey savunurduk eskiden. Ona geri dönmek gerek...