'Askerler' ve 'Düğmeler'
Baba filminin bir bölümünde Corleone Ailesi'nin kurduğu suç örgütünün yapısı anlatılır. Yapı inşa edilirken Roma ordu örgütlenmesinin örnek alındığını öğreniriz bu sahnede. En altta "askerler" vardır. Kendi aralarında bunlara "Düğme" de denir. Bir "Düğme"ye basıldığında "Düğme" ya da "asker" ne yapması gerektiğini bilir. "Askerler" emir bekler. Her düğme gibi onlar da basılmayı, kullanılmayı bekler.
"Askerler" hayatlarını böyle kazanırlar. Ya da "Düğmeler" kendilerine bir güçlü parmak bastığı sürece "birisi" olurlar. Hem ekmek yemek hem de dünya üzerinde bir işlevle var olabilmek için tepedekilere ihtiyaç duyarlar.
ERGENEKON'UN 'ASKERLERİ'
Uzun bir süredir Ergenekon adlı siyasi bir suç örgütlenmesinin peşinden gidiyoruz. Özel binalar, özel yargılama salonları, hatta özel yetkili savcılarla son derece özel bir dönem bu. Eyvallah! Sürecin siyasi olduğunu, sürecin sahipleri bile inkâr etmiyor artık. Zaten bahsedeceğim mesele de o değil. Benim merak ettiğim şey şu:
Bu kadar "Baba" tutuklandıktan sonra bu suç örgütlenmesinin "askerlerine" ne oldu? "Düğmeler" şimdi nerede? Öyle ya, ortada bir suç örgütlenmesi varsa bu örgütlenmenin piyonları, askerleri, düğmeleri, ne derseniz deyin, enstrümanları olmalı ve bu adamlar bir yerlerde olmalılar. Eğer hakikaten böyle büyük bir suç örgütü varsa şu anda piyadeleri serseri mayınlar gibi kendilerine emir verecek yeni bir "parmak" arıyor olmalılar. Ya da kendilerine emir verecek kimse kalmadığında yapıldığı gibi...
Latin Amerika'da örnekleri yaşandı. Darbe dönemlerinde istihdam edilen sivil polisler, işkenceciler, paramiliter güçler dönem değiştiğinde ortalara saçıldılar ve en büyük suç örgütlerini oluşturdular. Peki bizimkiler nerede? Derin devlet ya da devletin ta kendisi siyaseten el değiştirirken silah kullanmayı, öldürmeyi, pusu kurmayı ve dahi bütün uğursuz işleri meslek edinmiş adamlar, "eski sahiplerin askerleri" bir yerlerde saklanıyor ve büyük bir olasılıkla sabırsızlanıyor olmalı.
Belki de bizim bilmediğimiz bir gölgeli alanda onlarla ilgili de bir operasyon yürütülüyor. Öyle ise gerçekten de bilmek istemem. İki karanlık cinin arasındaki top oyununda ortalarda dolaşanların başına hiç de iyi şeyler gelmez zira. Ama öyle umuyorum ki bu "askerler" bir yerlerde kendi emir-komuta zincirlerini oluşturup fazla hızlı süren bu siyasi dönüşümden vazife çıkarıp en iyi bildikleri şeyleri yapmaya kalkmazlar. O zaman işte ülkenin başı gerçek anlamda belada demektir.
Öte yandan düşününce, bu askerlerin yeni siyasi dönemdeki "entegrasyonu" zaten tamamlandı da biz bilmiyoruz belki. Bu derece mafyalaşan ekonomiyi, bu derece özelleşen güvenliği(!) belki de bu entegrasyon süreciyle açıklamak gerekiyor. Öyle ise eski dönemin işkencecileri, katilleri, adam kaçıranları eriyerek sistemin içine aktılar. Belki de bugünkü siyasi sistemimiz eskisinin bir tür siyasi çözeltiyle seyreltilmiş hali.
Her ne olduysa olmuş olsun somut bir gerçek var:
Bu adamlar buharlaşmış olamaz!
"Askerler" bir yerlerde olmalı...
'Hepimiz ergeniz!' Bravo!
TRT Haber'de Serdar Kuzuloğlu'nun "Sosyal Medya" programına katıldım. Twitter ve Facebook'la ilgili samimi hislerimi paylaştım. Twitter'dan yaptığın ve yapacağın şeyleri anons etmenin ergen davranışı olduğunu söyledim diye kıyamet kopmuş. Hatta, çok hoşuma gitti, "Hepimiz ergeniz" hareketi başlamış. Kulaktan kulağa laflar değiştiği için de bana verip veriştirilmiş. Bravo!
Diyesilermiş ki madem öyle düşünüyormuşum neden Twitter'da yazılarım varmış. Sevgili sanal kardeşlerim, ben bu dijital malzemeleri kendimle ilgili kıymete değer olduğunu düşündüğüm şeyleri duyurmak için kullanıyorum. Her fikrimin, her attığım adımın, her aklımdan geçen cümlenin süper mühim olduğunu düşünmediğim için, bunu düşünmenin de doğrusu biraz hastalıklı bir davranış olduğuna inandığımdan Twitter'ı bu şekil kullanmıyorum. Facebook'ta birbirini "dürtüklemenin" de (poke) çok aklıselim bir meşgale olduğunu düşünenler varsa Allah selamet versin. Ne diyeyim!