Süslü Marika
“SÜSLÜ Marika gibi” dedi Lale Belkıs. Yakasındaki dantel yaka, mikrofonuna takılmıştı. Küpeleri uzun boynundan sallanıyordu; ellerini oynattıkça kolundaki bileziklerin pırıltısı boynundakilerle karışıyordu. Upuzunlaştırılmış kirpikleri kırpışıyordu mikrofon kablosunun karmaşasını çözmeye çalışırken. Her şeyi anlatmayı planladığınız konuşmalar vardır, hayali bile kocaman bir lokmadır, insanın boğazını acıtır.
Telaşı bundan mıydı? Ben onun hayatından geçip onun yaşına gelseydim öyle olurdu belki, onu izlerken bunu düşündüm. Lale Belkıs’la Atıfet Apartmanı’ndaki evinin salonunda “Kıyıdan” programı için yapacağımız sohbetin öncesinde düşündüğüm şeylerden biri buydu. Ve daha birçok şey düşündüm. Ama şu “süslü Marika” lafı yok mu...
SÜSLÜ MARİKA BÜYÜYÜNCE
Büyükanneannem (anneannemin annesi) çok küçükken bana söylerdi bunu sık sık:
“Süslü Marika!” Yıllar yıllar sonra bir kitaptan öğrendim ki Marika “küçük kız” demekmiş. Büyükanneannemden sonra da kimseden duymadım bu lafı nedense. Dün işte Lale Belkıs kendi süsleriyle başa çıkmaya çalışırken söyleyiverdi: “Ben de böyle süslü Marika gibi...” Süslü Marika’lar büyüyünce kim olurlar peki? “Taşıma meselesi” dedi Lale Belkıs konuşmanın bir yerinde, “Ben basmadan bir elbise bile giysem”...
İÇİ VE DIŞI
Böyle “zengin gösteren”, gösterişli ve dik duruşlu “süslü Marika’ların” bir derdi olur fakat. Hakikaten zengin oldukları sanılır ve hakikaten göründükleri kadar güçlü. “Taşıma meselesi” hakikaten, hayatı üzerinde taşıma meselesi...
Eski Türk filmlerinin “sarışın, kötü kadını” Lale Belkıs, bize otlu börek ve cevizli kek yapmış. Elinde bir şampanya kadehiyle, “Başınızın çaresine bakın sefiller!” tavrıyla ortada dolaşacağını sandığınız bir kadın Lale Belkıs, öyle değil mi? Öyle değil.
HAYATTAN YARDIM DİLENEN KADIN
Dışarısı sert, içerisi yumuşak olan insanların hep bir derdi olur. Darbeleri kabuklarına göre alırlar. Bu yüzden içlerindeki yaranın derinliği tahmin edilemez dışarıdan bakılınca. Lale Belkıs da bence öyle. İyi ki de öyle. Çünkü bu kadar ağlaşmanın, bu kadar silik, ezik, mahcup kadın figürünün arasında birilerinin de kadınlar adına kuyruğu dik tutması lazım kanımca. Lale Belkıs “kötü kadını oynadığını” hiç kabul etmiyor aslında. O her zaman “ne istediğini bilen, kentli, eğitimli kadını” oynadığını düşünüyor. “Sonra” diyor, “Köyden gözü açılmamış sığırcık yavrusu gibi bir kız geliyor. 15 yaşında bir çocuk! Ve erkek onu seçiyor. Şimdi burada kim kötü?”.
Sanırım hayat, ondan yardım dilenenlere daha çok yardım ediyor. Ve yardım istemeyenlere basıyor kırbacı. Deniyor: Bakalım daha ne kadar dik durabileceksin diye. Hayat böyle bir yer. Erkekler için de. Ama kadınlar için hep biraz daha fazla...
Pazar günü saat 12.10’da Lale Belkıs’la yaptığımız programı izleyeceksiniz. Lütfen yüzüne dikkatle bakın. Ne olursa olsun Lale Belkıs olmaktan vazgeçmemiş bir kadın göreceksiniz. Peki böyle kadınların ödülü ne? Ona da sordum bu soruyu. Klasik bir hayatın bir kadın için son ödülleri belli: Torunlar, huzurlu bir ev, vesaire vesaire. Peki böyle bir kadın olunca sonunda ödül ne? Lale Belkıs cevabını verdi. İzlersiniz pazar günü.