Sarayların amberi, sokakların yasemini
Öyle görünüyor ki geçen mart ayında yazdığım "Sokaklar, saraylar ve toz" (http://tr.ecetemelkuran.com/?tag=ort adogu) yazısındaki mesele, tahmin ettiğim üzere, gelip Başbakan Erdoğan'ın ve Türkiye dış politikasının boğazına dayanmış durumda. Şöyle demiştim:
"Başbakan karar vermeli. Arap saraylarının mı yoksa Arap sokaklarının mı kahramanı olacak."
Çünkü bu ikili oyunun, çöl oyunlarının ustası Arap dünyasında günü gelince fena patlayacağını söylemiştim. Şimdi mesele biraz daha acil. Çünkü, Tunus halkının diktatör Zeynelabidin Bin Ali'yi (Yasemin isyanıyla) devirmesiyle birlikte Arap sokaklarında beklenmeye başlanan isyan dalgası, Başbakan'ın yürüttüğü, aynı anda hem diktatörlüklerin hem de halkların sevgilisi olma politikasını sekteye uğratabilir. Başbakan, bugüne kadar hem Gazze halkı için "One minute" deyip hem de İsrail'den Filistinlileri öldüre öldüre geliştirilmiş "at-unut füzelerinin" alımına devam etmenin hesabını vermek zorunda kalmadı. Ya da hem Suudi parasıyla desteklenen Lübnan'daki Hariri iktidarıyla iyi geçinip hem de Hariri'nin politik kanlısı Hizbullah ziyaretleri için Güney Lübnan'a gidiyor olmayı açıklamak zorunda bırakılmadı. Halkının katili Ömer el-Beşir'i Türkiye'nin en sevgili dostları arasına katmanın hesabının verilmemesini söylemiyorum bile.
ENTRİKANIN MEKKE'Sİ LÜBNAN
Hariri, hükümeti devrilir devrilmez soluğu Tayyip Bey'in ofisinde alıyorsa bunun havası kadar zûlü de var. Tayyip Bey'in Hariri'yi düşüren Hizbullah'la da arayı iyi tutmaya çalıştığını biliyoruz. Son ziyaretinde, pek sözü edilmese de Tayyip Bey'in Hizbullah'la görüştüğü biliniyor. Avuç içi kadar bir ülkede hem ABD'nin hem de İran'ın müttefikleriyle görüşürseniz ve moderasyondan daha büyük arzularınız varsa başınız belada demektir. Lübnan çok küçük olabilir ama politik entrikanın Mekke'sidir. Düşünün ki İsrail gibi bir ülke bile Lübnan'ın oyunlarından illallah edip işgal ettiği topraklardan geri çekilmiştir. Lübnan Arap ve Ortadoğu'nun bilinçaltıdır; orayla ve orada oynamanın sonuçları olur.
YENİ OYUN, YENİ KURAL
Arap dünyası diktatörlerin dünyası. Ne seçimlerin ne de sokaktan yükselen taleplerin bir önemi var. Mısır'dan Suudi Arabistan'a kadar rejimin adı ne olursa olsun babadan oğula geçen diktatörlükler Ortadoğu'nun ve Arap dünyasının meşhur dengelerini belirliyor. Bu yüzden eğer diktatörlerle arayı iyi tutarsanız ve ara sıra da Arap sokaklarına göz kırparsanız hiçbir sorununuz olmaz. Ama Tunus halkı diktatörlerini devirdikten sonra artık oyunun kuralları değişmek üzere. Tunus halkının söylediği gibi:
"Game over!"
Bu yüzden "Saraylar mı, sokaklar mı?" sorusu daha da somutlaşmış durumda. Peki AKP hükümetinin, Başbakan'ın cevabı ne olacak?
KÜRT POP-STARI
Ünlü "Mc Donald's'a sahip iki ülke arasında savaş olmaz" cümlesi değişmeli artık. Çünkü "ele geçirilmişliğin" yeni göstergesi pop-star yarışmaları. Farkında mısınız bilmiyorum, Afganistan'la ilgili içimizin rahatlaması gereken kilometre taşı ilan edilmişti Afgan pop-star yarışması. Sonra sırada Irak vardı. Orada da bir pop-star yarışması imal edildi ve böylece orada da halkın selameti sorunu çözülmüş oldu. Bir pop-star'ı olduğu zaman halklar maddi-manevi huzura kavuşmuş oluyordu. Çünkü efendiler, Arap sokaklarına, mazlum halklara böyle bir "mutluluk formülü" biçiyor, daha fazlasını istemelerine izin vermiyorlardı. Tunus'tan sonra artık öyle değil. Halklar, artık ve nihayet ve yeniden Ortadoğu politikasında bir aktör olma hazırlığında. Yeniden soralım:
Ya Türkiye'nin tavrı, tarafı?
Duydunuz mu, Kanal Şeş'te pop-star yarışmasının ön elemeleri başlamış. Yani bütün Ortadoğu halkları gibi Kürtler de "kurtuldu"! En azından bizim efendilerimiz onlar için bunu biçti. Kendi halkını böyle "kurtaran" efendilerin "Ortadoğu sokakları mı, Arap sarayları mı?" sorusuna vereceği cevap zaten yeterince açık değil mi?