Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GENÇ Mısırlı kadının elinde tuttuğu pankartın üzerinde “Kifaya!” yazıyor:

        “Yeter!”

        Genç Mısırlı adamın elinde tutuğu pankartın üzerinde “Hurriya!” yazıyor:

        “Hürriyet!”

        ...

        O iki Mısırlı gencin yüzlerinde bir zamanlar izlediğim bir belgeseldeki iki çita yavrusunu görüyorum. Anneleri onlara avı yakalamayı öğretiyor ama tam bu sırada ölüyor ve iki yavru ormanda yalnız kalıyordu. Bundan sonrası çok acıklı. İki yavru yarım yamalak öğrendikleri şekilde avı yakalıyorlar ama ayaklarının altında bastırdıkları avı nasıl öldüreceklerini henüz öğrenemedikleri için etraflarına bakınıyorlar, yiyecekleri her seferinde ayaklarının altından kaçıyordu. İki yavru, avlarıyla ne yapacaklarını bilmedikleri için açlıktan ölüyorlardı sonunda.

        OH! NEYSE Kİ İDEOLOJİSİZ!

        Batı basınında, övücü bazı sıfatlarla Mısır’daki ayaklanmanın “ideolojisiz” olduğu söyleniyor. İsyanın belli bir ideolojik hedef gütmemesi, öyle söylenmese de sol bir hedef ve plan sahibi olmaması belli ki Kahire sokaklarını Batı’dan izleyen efendileri bir nebze rahatlatıyor. Çünkü ideolojisiz, yani hedefsiz ve düşünsel altyapısı olmayan isyanların kesik başlı tavuk gibi koştura koştura kendi enerjisini tüketeceğini onlar da biliyor. Tıpkı çita yavruları gibi Mısırlı isyancıların da Mübarek‘i ve Mısır’daki rejimi ayaklarının altına alsalar bile yok edemeden kaçıracaklarının farkındalar.

        AMMAN! DOMİNO ETKİSİ!

        Tıpkı hayvanlar âlemi gibi insanlar âlemi de iktidar boşluğuna izin vermez. Futbol söyleminin “Atamayana atarlar” şeklinde güzelce özetlediği üzere eğer bir iktidar boşluğu varsa öyle ya da böyle doldurulur. Siz eğer nasıl bir hürriyet istediğinizi tarif edemez, neye “yeter” dediğinizi tam olarak listeleyemezseniz birileri gelip sizin için bunu yapar. Mısır’ı izleyen herkesin bildiği üzere eğer bu “ideolojisiz ayaklanma” demokrasi ve ekonomi konusunda beklentilerini bir an önce dile getirmezse bunu onlar yerine Müslüman Kardeşler yapacak. 1928’de Hasan el Bana tarafından kurulup, 38’de siyasette etkin olmaya başlayan, 52’de Hür Subaylar Darbesi’nden sonra partisi kapatılan siyasi ve dini hareket, 54’teki Nasır‘a yapılan suikast girişiminden sonra ciddi baskılar altında kaldı ve sosyal alana yöneldi. İktidarla kafa kafaya gelmeden hastaneler, okullar aracılığıyla toplumu kılcal damarlarına kadar ele geçirdi. 1980’den sonra artık ciddi bir toplumsal bir güçtü. Bugün Mübarek yönetiminin bir “yapıştırma” olarak durduğu Mısır’daki hayatın tamamında hegemonya onlara ait. 50’lerden sonra silahlı mücadeleyle iktidarı ele geçirmek yerine toplumsal hayatta hegemonya kurarak aşağıdan yukarıya yükselen hareket, bugün Mısır’da yapılacak ilk gerçek seçimde iktidar olacak. Batı basınında, dolayısıyla bizim basında da endişeyle “domino etkisi”nden bahsedilmesinin nedeni bu. Kuruluşu itibarıyla Müslüman Kardeşler’in Filistin’deki kolu sayılabilecek HAMAS başta olmak üzere Afrika’nın ve Ortadoğu’nun Şii olmayan her yerinde doğrudan etkisi ve ilişkisi olan bu örgütün Mısır’da iktidar olması demek... Anladınız siz onu!

        AKP MODELİ DÜŞERSE

        Birçok şeyin yanı sıra Türkiye için önemli bu hadise. Zira bu ihtimal, İslam âlemine “örnek öğrenci” olarak tanıtılan, devrimci İslami enerjinin massedilmesi yoluyla ılımlı bir dindarlıkla neo-liberalizmin mutlu birlikteliğini sağlayan AKP modelinin oyundan düşmesi anlamına gelebilir. Her ne kadar AKP ve içinden geldiği gelenek Müslüman Kardeşler hareketinden doğrudan etkilenmiş olsa da henüz AKP kadar kravatlı olmayan Müslüman Kardeşler’in zaferi, Ortadoğu’daki yeşilin biraz daha koyulaşmasına neden olacak. AKP’nin neon yeşili de hiç olmadığı kadar sırıtacak. Yani bir etkisiz eleman durumuna düşme ihtimali mevzu bahis.

        NASRALLAH VE NAOMI KLEIN

        Müslüman Kardeşler, şu anda hareketin liderliğini üstlenmeden isyana sadece destek veriyor. El Ezher’den “Caizdir” deniyor henüz. Ah, bu İslami hareketlerin doğru zamanda hamle yapmak için biriktirdikleri sabır! Solcu gençler katledildikten sonra sahneye çıkışları... Ne acıklıdır, tıpkı İran gibi..

        İki çita yavrusu gibi, son derece temiz hislerle ve ortaya hayatlarını koyarak sokaklara çıkan Mısırlı gençlerin hiç değilse bir kısmı bu durumdan haberdar kuşkusuz. Ama çoğunluk... Çoğunluk, oyunun ne kadar karmaşık olduğunu bilmiyor gibi. Hizbullah’ın lideri Seyyid Hasan Nasrallah salı günü yaptığı konuşmada Tunusluları uyardı:

        “ABD İçişleri Bakan Yardımcısı (Jeffrey) Feltman ülkenize geldi. Dikkat edin! Onların olduğu yerde muhakkak pusu vardır.”

        Bir sonraki konuşmasında Mısır’a aynı uyarıyı yapacağından eminim. Çünkü Naomi Klein‘in “Şok Doktrini” kitabında anlattıklarını o da yakından biliyor:

        Demokrasi ve özgürlük talepleriyle yola çıkan isyanlar, uluslararası sermayenin ve dünyanın efendilerinin ekonomik ve siyasi baskılarıyla daha baştan iğdiş edilip kırık bir oyuncak gibi halkların eline geri veriliyor. Tıpkı Güney Afrika’da ve yoksulların hayatlarını ortaya koyarak isyan ettikleri diğer ülkelerde olduğu gibi.

        YANAN İNSANLARIN İSYANI

        Yine de bir tek şey umut verici geliyor bana:

        Bütün bu isyanlar, üniversite mezunu işsiz bir gencin kendini yakmasıyla başladı. Türkiye’den bakınca... 80’lerin Diyarbakır Cezaevi’nden birkaç yıl öncesinin İzmir Kadifekale’sine kadar birçok insanın kendisini yakmasına rağmen hiç topluca isyan edilmemiş bir ülkeden bakınca, hiç değilse oralarda hâlâ vicdanın ve hayatın bir kıymeti olduğunu, hiç değilse buna güvenilebileceğini düşünüyor insan.

        Diğer Yazılar