Parçalı bulutlu
ŞİRAZE neresinden patlar?
Son bombayı da AKP Ünye Teşkilatı Medya Başkanı Süleyman Demirci patlattı. Şöyle buyurmuş hazret:
"Örtüsüz kadın, perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya kiralıktır."
AKP derhal bu beyefendinin istifa ettiğini açıklamış. Güzel hareket. Ve fakat neler oluyor hakikaten? Sanki memleketin bağırsakları ortalığa saçılır gibi. Hepsi bağlantılı bana sorarsanız. Olayları sıralayalım:
Oyuncu Akasya Asıltürkmen çok delikanlı bir hareketle kendisinin konuk oyuncu olarak rol aldığı diziyi ihbar etti. Twitter'da şöyle yazdı:
"Ben böyle şey görmedim. Gece saat 02.00'de dört yaşındaki çocuğu kar altında oynatmaya çalışıyorlar. Çocuk ben dondum dedi ve koptum. Çocuğu yollamazsanız bırakır giderim dedim. Peki ne oldu dersiniz? Herkes bağırdı çağırdı. Bu insanlar çıldırmış olmalı. Kar yağıyor yahu!"
Artık en küçük bir vicdan isyanının bile öfkeyle karşılandığı bir ülke burası. Çocukları ağlatıp seyrine bakıyorduk zaten dizilerde, şimdi kar altında sulara atıyorlar demek ki? Ne oluyor insanlara hakikaten?
Öte yandan kadınları öldürüp duruyorlar. Kesintisiz olarak. Artık kadın cinayetleri istatistikleri yayınlanıyor her ay.
Ankara'da millet kar yüzünden yerlerde yuvarlanıyor, Gökçek her zamanki zarafeti ve nezaketi ile "Yerleri yalayın" diyor.
İsmail Beşikçi Q harfini kullandı diye 1 yıl 3 ay hapis cezasıyla yargılanıyor ama Hüseyin Üzmez tahliye olup "Artık beni gazetelerde, televizyonlarda göreceksiniz" diyor.
Memleketin kılcal damarlarına kadar inen bir bozuşma bu. Sanki adalet duygusunun, hukuka inancın zayıflamasıyla ilgili her şey. Herkes, "Nasılsa şiraze patladı. Ben de şöyle söyleyeyim, böyle yapayım" der gibi. Ekonominin mafyalaşmasına neden olan hukuksuzluk insanın da alçalmasına neden oluyor. Her şey serbest nasıl olsa, pisliği olanlar ortalığa saçılıyor. TBMM'nin genel kurul salonu duvarında yazıyor ya "Adalet mülkün temelidir" diye. Mülkün şirazesi patlıyor sanki.
Seçim için istifalar
BÜROKRASİ istifa edip seçim için politikaya girdi. İyi bir şey bence. Çünkü bir kesim politikayı öğrenecek, sokağı tanıyacak. Ergenekon sürecinden önceki hukuksuzluklara pek de ses çıkarmayanlar, "Adamlar 'örgüt üyesiyse' gerisi teferruat" deyip kendilerine bulaşmayacakları sandıkları hukuksuzlukları izleyenler, ölüm oruçlarında, Hayata Dönüş Operasyonlarında filan susanlar, şimdi politikaya giriyor. Ne diyeyim? Sokak öğretir!
Vakit geldi!
"VAKİT geldi" demiştim. Sosyal paylaşım sitelerinde rekor kırmış yazı. Eyvallah! Demek ki hakikaten vakit gelmiş. Yarın saat 12.00'de Galatasaray Lisesi önünde protesto var. Ahmet için, Nedim için, adalet için!
Bunu siz istediniz: 'Twitter'dayim, 'blog'dayım!
EN yakın arkadaşlarımdan en ücra okura kadar büyük ve etkili bir kalabalığın ısrarı nihayet müspet netice verdi: Artık ben de hakiki anlamda Twitter'dayım. Bunu buradan belirtmemin sebebi şu: "Ece Hanım bu siz misiniz?", "Gerçekten sen misin?" (Bilhassa espri yaptığım zaman benim ben olduğuma inanmıyorlar. İlginç.) gibi soruları elektronik ortamda inandırıcı bir biçimde cevaplamak olanaksız. Evet benim desem ne olacak. Yani neymiş? Hâlâ matbuata ihtiyaç var. Yani evet, Barbie bebek ve Gramsci twit'i benim eserimdir. Ve elbette diğerleri de.
Öte yandan blog yayınlarımız da başlamıştır. Orası biraz underground olacak, meraklısına haber vereyim. Gazete yazısı nereden baksan belli bir ortalamaya yazılan bir yazı. Daha da önemlisi Türkiye'de gündem hep çok mühim meselelerle dolu olduğu için asıl mühim meseleleri yazmak bir türlü kısmet olmuyor. Şahsen mühim bulduğum meseleleri artık "blog"da yazacağım. Linki şudur:
haberturk.com/blog/ec e_temelkuran
Memleketimize hayırlı uğurlu olsun.