Fatma Şahin
SONDA söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'i desteklememiz gerekiyor. Çok zor bir iş yapıyor. Belki de Türkiye'de şu anda en zor mevkide o bulunuyor. Bakan Şahin'in o koltukta oturması, bir kadın olarak benim içimi rahatlatıyor. Hiç değilse elden ne geliyorsa yapılacağına dair bir şüphem yok. Niye, anlatayım.
İki yıl önce haziran ayıydı. Fatma Şahin o zamanlar AKP Kadın Kolları Başkanı'ydı. Beni kendi aralarında yapacakları bir yönetim toplantısına davet etti. Ben de davete icabet ettim ve bir yönetim toplantısı, gazeteci olarak sadece benim bulunduğum halde yapıldı. Parti içindeki yönetici konumda olan kadınlarla tanıştım. Durum fazlaca resmiydi.
Bilirsiniz, benim politik durumum, AKP'ye karşı eleştirel tutumum ortada. Dolayısıyla çok da kuzu sarması bir hava yoktu. Neyse efendim, herkes söyleyeceğini söyledi, ruhumuzun düğmeleri ilikli olarak toplantıyı selametle nihayete erdirdik.
Toplantı bitince Fatma Şahin'in odasına geçeceğiz, plan bu. Fakat o toplantı salonuyla o oda arasında sanırım hepimiz üç aşağı beş yukarı bir psikolojik değişim geçirdik ve odaya girdiğimizde "Oh be!" çektik karşılıklı. Sanki birbirimize kamusal kimliklerimiz uyarınca küçük bir tiyatro sergilemiş, odaya geçince kostümlerimizden, makyajımızdan sıyrılmıştık.
"OH"UN ARKASI
Hepimiz kadındık ve hiç değilse çoğumuz şöyle ya da böyle temel talepleri paylaşıyorduk. Çalışan kadınlar, kamusal hayatta var olmaya çalışan kadınlar, (elbette eğer başka kadınların kafalarına basarak yükselmek gibi bir vicdansızlıkları yoksa) için böyledir bu. Aynı şeyi istersin. Emeğinin karşılığını almak, yaptıklarının yok sayılmaması, erkek dünyasında kendin kalarak hak ettiklerini almak.
Bu küçücük gibi görünen talepler insanın ömrünü alır ve çoğu kez de imkânsıza yakın ölçüde zordur. Hakikaten iş yapan kadınların özgüven ve mebzul miktarda kırgınlıktan dolayı rahatlıkları da benzer. Hemen hepsi erkek dünyasında var olmak için yapılan cambazlıkları (hokkabazlıkları değil, cambazlıkları!) kadınlara karşı tekrar etmeyecek kadar akıllıdır çoğu.
Nitekim Fatma Şahin'in odasına girildiğinde o yüzden bir "Oh!" çekildi. Var olmak için ne kadar çabaladığımız konuşuldu. Tatlı bir sohbetti. Kadınların hepsi de (en iyi anlamda söylüyorum bunu) canavar gibiydiler. Severim ben canavar gibi kadınları.
KAVAF GÜNLERİMİZ DE OLDU
O dönemde Aliye Kavaf sahnedeydi. Kadın hakları ve hatta insan hakları bakımından affedilmeyecek hatalar yaptığı için kendisini çok da ciddiye alamıyorum, kusura bakmasın. Öte yandan Fatma Şahin, onun geldiği topraklarda dendiği gibi, bilekli bir kadındı.
Geldiği ideoloji, ait olduğu siyasi parti kenarda dursun bir dakikalığına, ne yaptığını bilen ve çalışkan bir kadın kendisi. Dolayısıyla o günlerde, kendisine söyledim mi şimdi hatırlamıyorum ama onun Kadından Sorumlu Bakan olmasını istemiştim. Hatta Kavaf yine bir gaf yaptığında partiden bu konuda onu muhatap aldığım için "Niye ses çıkarmıyorsunuz?" diye soran bir yazı da yazmıştım.
Şimdi Meclis gündemine gelecek olan tasarı da böyle bir kadının ellerine emanet diye bakıyorum ben meseleye.
YANINDAYIM!
Kadın örgütleri, haklı olarak kadının bir özne olarak adının geçmediği bir bakanlığın ufkunun sınırlı olacağını söylüyor. Bir Kadın Bakanlığı kurulması gerektiğini yine haklı olarak dile getiriyorlar. Ama var olan pratik koşullarda, eleştiri hakkını elbette saklı tutarak, Bakan Şahin'in desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ortada acil çözüm bekleyen, kelimenin tam anlamıyla bir ölüm-kalım meselesi var.
Bakan Şahin'in işleri bir üst seviyeye çıkarıp kadın sorununa dair evrensel düzeydeki talepleri dile getirmeye başlayınca parti içinde karşılaşacağı engelleri tahmin etmek için dâhi olmaya gerek yok. Ama bakan olarak bu ilk büyük işinde bana sorarsanız yanında olmak gerekiyor. Ben yanındayım.