Kürtler ve Türkler üzerine... Birlikte gülmek
YILLARDAN beri Kürt meselesiyle ilgili yapılan bütün toplantılarda en az bir kez aynı mesele gündeme getirilmiştir. Türkiye’nin geri kalanının oralarda ne olup bittiğinden haberi olmadığı belki binlerce kez söylenmiştir. Bu konuya getirilmek istenen öneriler yine o toplantılarda hep aynı gerekçeyle ciddiye alınmamış, üzerinde durulmamıştır:
‘ÇOK GEÇ!’
Evet, hep çok geç oldu, doğrudur. Hep insanlar ölmüştü. Hep haksızlık vardı. Hep fazlasıyla hızlı ilerliyordu işler. Ama işte sonra daha da geç oldu. Sorun çözülmedikçe ertelenen ve daha ziyade engellenen bu “büyük tanışma” bir türlü gerçekleşemedi. Hâlâ da gerçekleşmiş değil. İşte bu yüzden “Yangın Var” filmi önemli.
Meseleyi bilenlere fazla “pamuk gibi” gelebilir film, umursamıyorum. Zira bu mesele, meselenin uzmanı olmuş insanları değil sokaktaki insanları ilgilendiriyor. Çünkü savaşta onlar ölüyor, öldürüyor. Bu yangın esasında onların meselesi olduğu için de umarım “Yangın Var” filmini izlerler.
YANGIN, HER DİLDE...
“Yangın Var”ın hikâyesi gerçek bir olaydan yola çıkılarak yazıldı. Sevgili arkadaşım Koray Çalışkan ve Murat Batgi yazdılar senaryoyu. Yönetmen Murat Saraçoğlu. 2010 yılında Diyarbakır Belediyesi, Trabzon’un Çayırbağı Beldesi’ne bir itfaiye aracı hediye etmiş ve araç yolda malum sebeplerle rahatsız edilmişti. Filmin hikâyesi bu gerçek olaydan.
Trabzonlu bir itfaiye şoförü, hiç hazzetmediği Kürtlerin arasına düşer ve olaylar gelişir. Filmin hikâyesini anlatmayacağım, tadı kaçmasın. Ama filmin “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmine gönderdiği selamın yanı sıra Gürcü köyündeki sahneyle “Gönül Yarası” filminin, “Bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek mi gerek?” repliğine selamını da sevdim ben.
Böylece “Gönül Yarası” filminde Aynur’un muhteşem bir şekilde söylediği “İncir Ağacı” türküsüne ağlayan Türk kızına karşılık Gürcü türküsüne ağlayan Kürt kızını yaratmışlar senaristler. Tatlı ve önemli bir ayrıntı bence.
Filmin komedi olması meselesi tartışılacaktır belki. “Bu meselede gülünecek hiçbir şey yok” diyecektir kimileri, ya da “Şimdi gülünecek zaman mı?” diyenler olacaktır. Başta dedim ya, hep çok geçti zaten. Biz bekledikçe hep daha da geç oldu.
ALEV ALEV
Şimdi Türkiye, özellikle Kürt meselesi alev alev yanıyor yine. Rize’de (filmde müthiş bir sahneyle gösterildiği üzere) şehit askerlerin isimleri veriliyor onlarca üstgeçide, öte yanda ölen çocukların isimlerine ağıtlar, marşlar yazılıyor.
Yangın, her dilde yangın, filmde başrol oyuncusu Nesrin Cavadzade’nin dediği gibi. Sözcüklerle su taşıyıp söndürmeye çalışmadıkça da alev hepimizi yutuyor, yutacak. “Yangın Var”ı bu yangına taşınan, elden ele geçirilip alevin kalbine atılan bir damla su olarak görüyorum. Birlikte güleceğimiz günler için bir dilek... Bir alevi söndürürse ne güzel...
Yapanların ellerine sağlık.