EYVAH OYAKBANK SATILDI...TÜRKİYE BATTI!
Oyakbank’ın Hollandalılara satışının duyurulması ardından, öteki bankaların satışında tanık olunmayan bir tartışma başladı. Daha önce Hüsnü Özyeğin bankasını Yunanlılara satmış olmasına karşın, medya ve kamuoyu kendisini kutlamıştı. Neden, Oyakbank satılınca, sanki dünyanın sonuymuş gibi ağır tepki gösterildi? Önce, Oyakbank nasıl kurulmuştu, kısaca hatırlayalım. Bank of Boston 1984 yıılnda İstanbul’da şube açmıştı, bu banka 1990 yılında üç grup tarafından satın alındı. Oyak, Alarko ve Cerrahoğlu ile birlikte dört ortaklı olmuştu. Bankanın adı da 1991 yılında Türk Boston Bank olarak değişti. 1994 yılında Oyak öteki ortakların hissesini de sasatın alarak, bankanın adını 1996’da Oyakbank olarak değiştirdi. Yurtdışından İrlanda ve Almanya’dan iki banka alan Oyak, yurtiçinde de Sümerbanka’ı alıp Oyakbank’a devretti. Genel müdür Coşkun Ulusoy, Oyakbank ordunun değil diyor. Bu tam doğru olmamakla birlikte, bunu tartışmaya gerek yok. Oyakbank, Türkiye’nin 11. büyük bankası olmasına karşın satıldı çünkü mecburdular. Oyak ve Oyakbank, silahlı kuvvetlerin bankası olmakla birlikte, yasa gereği ordunun parası ancak devlet bankalarında değerlendirilebiliyor. Oyakbank’ta ise isteyen emekliler ile halen görevde bulunanların bir kısmının maaşları burada yatıyor. Kısacası Oyakbank emeklisiyle çalışanıyla tüm personelin birikiminin yatırıldığı bir banka değil. Öte yandan, bankacılığın temel işlevi faiz ve kredi vermektir. Yani paradan para kazanmak ve kazandırmak. Bazı bankalar sanayi gibi çeşitli branşlara yatırım da yapıyor. Oyak grubu ve bankası bunlardan birisidir. İşlevi yerine getirmek için de sermaye bakımından güçlü olmanız gerekiyor. Türk bankalarının gücü yok. Türk sermayedarı parasal açıdan güçlü değil. Bunu kabul etmek zorundayız. Ya banka büyüyecek ya da bir süre sonra daha önce örneklerini gördüğümüz şekilde ulusal ekonomiye kambur olacak. İşte bu nedenle Finansbank Yunanlıya Oyakbank Hollandalıya satıldı. Ulusoy’un yanlışı, daha önce sırtına kırmızı beyaz tişört giyip, ulusalcı duyguların ağır bastığı ve ulusal kimlikle sermaye savunmacılığı içeren konuşmayı yapmış olmasıdır. Üç gün sonrasını düşünmeliydi. Fakat çok haklı olduğu yön ise, stratejik unsurun kuruluş koşullarını yukarıda anlattığım Oyakbank değil, Erdemir olduğunun altını çizmiş olmasıdır. Erdemir’in yaşatılamsı için Oyakbank satılmak zorundaydı. Uzmanlara göre Oyak Erdemir’i satın alarak büyük bir risk altına girmiştir. O günkü satın alınma maliyeti 2.9 milyar dolar olarak açıklanmıştı. Bir de yatırımlar düşünülürse, bu miktar, Türkiye’deki bir sermaye grubu için altından kalkılamıyacak kadar çok büyüktür. Ne yapılacaktı? Zorunlu olarak dışarıdan kredi alınacaktı, yani kısacası faiz ödenecekti. Bu durumda bir stratejik karar gerekmiştir. Erdemir’in yaşatılaması mı yoksa faiz – kredi döngüsünde devam mı? Doğru karar verilmiş, dünyanın demir çelik devlerinin hemen ertesi günü, kapısına geldikleri Erdemir’in milli sermaye ile yoluna devam, denmiştir. Aslında yanlış başka bir yerde. Madem ki güçlü bir ulusal banka isteniyordu, o zaman, neden İşbankası-Halkbank- Oyakbank birleştirmesini yapmadılar. Böyle bir sermaye birleşimi Avrupa’nın kaçıncı büyük bankasını yaratırdı, gerçekten merak ediyorum. Buna bir uzman cevap verise çok mutlu olacağım. Hüsnü Özyeğin, Romanya’nın en güçlü bankasını yarattı. Ama aynı Özyeğn Türkiye’nin en güçlü bankasını yaratamayacığını fark ettiği için sektörden çıktı. Oyakbank’ta aynı matematik akılla hareket etti. Deutch Bank 500 milyar dolara kumanda ediyor. Bizim bankalarımızın yönettiği para gücüyle bunu karşılaştırdığımızda ortaya çıkacak tablo, düşündürücü olacaktır. Uzmanlara göre, son Oyakbank’ın satışıyla bankacılık sektöründe yabancı payı yüzde 40’ı aştı. Sigorta sektörünün 10 büyük şirketinin 7’sinde de yabancı şirketlerin hakimiyetiyle, sektördeki yabancı payı yüzde 70 civarına ulaştı. Sayıların durumu bu olunca ciddi biçimde ürkme başladı. Osmanlı’nın çöküşünü hazırlayan nedenlerin ekonomi boyutunu analiz eden akademisyenler, banka ve sigorta şirketlerin büyük kısmının hatta tamamının yabancı sermayedar da olduğunda, nelerle karşılaştığımızı araştırmalarında ortaya koymuşlardır. İşte korku, tarihimizdeki bu gerçekte yatmaktadır. Haksız bir korku, kuşku değil. Burada devletin kendisini göstermesi gerekmektedir. Hem ulusal sermayeyi koruyacak, hem rekabeti sağlayacak hem de yabancı bankaların faaliyetlerini denetleyecek, disiplin altına alacak, yasal düzenlemeleri yapmalıdır. Buna da kamuoyunu inandırmalıdır. Kılavuz ortadadır, çağdaş dünya bunu nasıl yapıyorsa, öyle yapmalıdır. Hepimizin sorması gereken gerçekçi soru şudur: Neden bizim ulusal sermayedarımız güçlü değil? Neden daha önce, kurulmuş olan bankalarımızın içi boşaltıldı? Bunun kökeni Osmanlı’nın toprak düzeninde yatmaktadır. Bu sistem, sermayenin birikimine izin vermediğinden, ne burjuva oluşmuştur, ne endüstri devrimi yapılabilmiştir ne de demokrasi kurulmuştur. Serbest girşimcinin önü İttihat Terakki programında açılmakla birlikte asıl cumhuriyetledir. Ulusal sermayedarlar ve servet ancak cumhuriyet sonrası oluşabilmiştir. Ancak bu kadar oluştu. Herkes içine sindirmek zorunda, bizim gücümüz aynı anda hem dünyayla rekabet edecek sanayi sektöründe hem de bankacılıkta olmaya yetmiyor. İşte Oyakbank bu nedenle satıldı. Gerçi, henüz BDDK satışı onaylamadı, ama kesin gözüyle bakılıyor. Korkunun ikinci bacağı da, ulusal sanayicilerimizin, kredi almakta gittikçe zorlanacağıdır. Pahalı kredilerle, yatırım ve üretim yapılamayacağı, günden güne de tesislerin yok olup gideceğidir. Bunu önlemenin yolu, devletin varlığını hissettirmesidir. Sonuç olarak, her ne kadar Coşkun Ulusoy; “Erdemir’i aldıkları için bu bankayı satıyorlar, düşüncesine de kapılmayın diyor”, ama gerçek neden budur. Ya Erdemir’in borcunu ödemek için yurtdışından yüksek faizli kredi peşine düşülecekti ya da elindeki değerlerden birisini satacaktı. Oyakbank iyi para edince satılmıştır. Bankaların yerine yenisi konur, ama Tüpraş, Erdemir, Telekom giderse, bir daha yerine konamaz. Uluslararası dolaşan sermayeye hükmedecek ulusal bankayı kuramayan zihniyet, bu büyük üç milli şirketi elinde tutabilir mi? Asıl bu soru üzerinde kafa yoralım. erolmutercimler@haberturk.com