Stratejik sığlık duvara toslarken
DEDİĞİM oldu mu?
Oldu!
Değil 3 gün, 3 saat sonrayı göremeyecek kadar “sığ” politikalar üretirsen ister adına “stratejik derinlik” de, ister başka bir şey o sığlıkta bile boğulursun.
Ne yazdık burada 1 ay kadar önce?
“ABD PKK’ya silah yardımı yapmak zorunda kalacak.”
Önce Almanya “Yapabiliriz” dedi.
2 gün sonra Amerika demedi, “yaptı”.
Amerika Birleşik Devletleri PKK’ya silah verdi.
Sakın “troll” medyasından kimse kalkıp da “PKK’ya değil, YPG’ye verdi” demesin.
Daha 3 gün önce Cumhurbaşkanı kalkıp “Ha PKK, ha YPG ikisi de aynı şey” demedi mi!
Şimdi kalkıp “Aynı şey değil” diyerek Cumhurbaşkanı’nı yalanlamayın, başınıza iş alırsınız vallahi.
Ama o kadar belliydi ki, işin bu noktaya geleceği.
Sen “Ben buraların ağasıyım” diye ortalıkta dolaş, sonra vatandaşlarının akrabaları öldürülürken “seyret”.
Dünya seyretmezken seyretmeye devam et.
Ama Allah tarafından Amerika kibar.
Ülkesi PKK’ya silah göndermeden birkaç saat önce “Sayın Obama” Cumhurbaşkanımız Erodoğan’ı arıyor.
“Sizin PKK ile eşdeğer tuttuğunuz YPG’ye silah yardımı yapacağız.
Haberiniz olsun” diyor.
Dünya liderimiz, Obama’ya ne yanıt veriyor acaba!
Yanıtın ne olduğunu bilmiyoruz ama yardım yapıldığına göre iki olasılık var.
Ya Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ağanın eli tutulmaz. Edin tabii” diyor.
Ya da “Edemezsiniz kardeşim” diyerek telefonda parmağını Obama’ya sallıyor.
Hangisi ise artık...
Siz karar verin.
Sonuç olarak Türkiye’nin iç ve dış politikası her gün ayrı bir duvara tosluyor.
Ne yazık ki, içeride cansız “test mankenleri” değil. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları oturuyor.
Allah akil versin
EPEY bir süredir varlığını unuttuğumuz “akil adamlar ve kadınlar” grubu pazar günü Başbakan Davutoğlu ile 11 saat süren bir toplantı yaptılar.
Dile kolay 11 saat.
Anladım ki, akil olmak zor zanaatmış.
Toplantının nedenini ne olarak açıkladılar bilmiyorum, ama bana sorarsanız bu toplantı “panik toplantısı”.
“Eyvah, ne yapacağız?” toplantısı.
Kobani meselesini Türkiye’nin iç barışını kalıcı hale getirmek için kullanmak varken, tam tersini yapıp 45 kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylara meydan verince ve ardından yapılan “TOMA sayısını 10 katına çıkaracağız”, “Anladıkları dilden konuşacağız” açıklamalarıyla “geriye dönüş” sinyalleri ortaya çıkınca “akil adamlar” akla geldi.
Sayın Başbakan benden duymasın ama “o” akillerle hiçbir yere ulaşamazsınız, hiçbir şeye çare bulamazsınız.
Önce siz “devleti” tek sesli hale getirin.
Akil adamlar toplantısında “akillerden” biri çıkıp şöyle demiş:
“Cumhurbaşkanı konuşmamalı. Konuştukça süreci sürdürmek imkânsız hale geliyor. Villadan bahsediyor. Kendisinden villa isteyen mi oldu! Bunu kendisine söylemek lazım. Siz söyleyemiyorsanız biz gidip söyleyelim.”
Bu cümleye Davutoğlu’nun tepkisini ben yazmayacağım.
Akil kişi kendi isterse yazar, açıklar.
Ancak şunu da unutmamak lazım.
Bu süreci başlatan bizzat Cumhurbaşkanı’nın kendisidir.
Bundan sonra ne olacağına da akiller değil, Cumhurbaşkanı karar verecektir.
Yatak odasında değil
AMERİKA Birleşik Devletleri’nin PKK’ya silah yardımıyla ilgili olarak yaptığı açıklama şöyle.
“Silah sevkıyatı sırasında Türkiye’deki üsler ve Türk hava sahası kullanılmamıştır.”
Bu açıklama şuna benziyor.
“Eşim beni aldatıyor ama bizim yatak odasında değil. Ne kadar düşünceli davranan bir eşim var.”
Kim kimi kullanıyor?
AYLAR önce bir yazı yazdım.
“Türkiye’de iki siyasi lider var. Biri Tayyip Erdoğan, diğeri Abdullah Öcalan” diye.
Kıyamet koptu.
İşitmediğim laf kalmadı.
Ama her geçen gün olaylar beni haklı çıkarıyor.
Hükümetin politikaları da beni haklı çıkarmak için elinden geleni yapıyor.
İktidar yaptığı veya yapmadığı her şeyle Abdullah Öcalan’ı biraz daha güçlendiriyor.
Hükümetin söylemiyle “son kalkışma girişimini” yine Öcalan durdurdu.
Öcalan’dan rica edildi.
Öcalan, Demirtaş aracılığı ile bir not iletti.
Çığrından çıkmakta olan olaylar bir anda durdu.
Üstelik de KCK’nın “Durmayın, devam edin” demesine rağmen durdu.
Başlangıçta hükümet elini güçlendirmek için Öcalan’dan faydalanıyor diye düşünüyordu herkes. Şimdi ise tam tersi gerçek oldu.
Alves değil mantık suçlu
FENERBAHÇE’de Bruno Alves kadro dışı bırakılacakmış.
Galatasaray maçında kırmızı kart gördü diye.
Böyle bir saçmalık olur mu?
Futbol bu.
Kırmızı, sarı her türlü kart oyunun içinde var.
Bir kırmızı kart gördü diye Alves gibi oyuncu kadro dışı mı bırakılır?
Fenerbahçe savunmasının en önemli adamı.
Savunmayı bırak, Fenerbahçe’nin savunmadan oyun kurmayı beceren, takımı ileriye çıkaran tek adamı.
Bu adamı kadro dışı bırakmak intihar.
Asıl mesele Alves de değil.
Derbi mantığında, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın derbiye hazırlanışında.
Eğer sen futbolcuları bu maça değil savaşa hazırlar gibi hazırlarsan, gerilimle doldurursan, bu maçı ligin tümünden daha önemli hale getirirsen, futbolcu bu maçta her şeyi yapabilir.
Kırmızı kart da görür, kavga da çıkarır, rakiple ya da kendi arkadaşıyla da kavga eder.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hem yılana sarılıp hem de denize düşmediğimiz zaman
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce