Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Güç her zaman insanların ilgisini çekmiş, kimilerinin ise çılgınca arzuladığı, ulaşmak için her şeyi yaptığı bir çekiciliğe sahip olmuştur. Güçlü olmak önemsenmiş, hatta zaman zaman kutsanmıştır. Ancak güç tehlikeli bir şeydir de. Sahip olanı zehirler, bozar, aşırı bir özgüvene götürür ve sonu genelde iyi bitmez. Çünkü güç kontrolden çıkmasa da gücü kontrol eden kontrolden çıkabilir. Sakın yanlış anlamayın, burada siyasi güçten veya burası ekonomi sayfaları arasında yer alıyor diye ekonomik güçten söz edecek değilim. Benim bahsettiğim güç en gerçek olanı, motor gücü. James Watt’ın ilk buhar makinesini icat ettiği günden itibaren, insanlar hep daha güçlü motorlar yapmanın arayışı içinde oldular. Başlangıçta sanayi ve üretim için kullanılan bu güç, otomobilin icadından sonra biraz da hız ve zevkin sembolü haline geldi. Otomobil üreticileri veya otomobil severler her zaman daha güçlünün arayışı içinde oldular. Ben de bugün size otomobil tarihinin önemli mihenk taşları olan bazı “güç manyağı” otomobillerden söz etmek istiyorum.

BLITZEN BENZ

Beşi bir yerde diye bir tanım vardır ya bizde. 5’lik Reşat altınına denir. Benz’in Blitzen’i için de 6’sı bir yerde demek lazım herhalde. Çünkü 1906 yılında yarış pistleri için toplam 6 adet üretildiler.

Ve daha üretim aşamasındaki hedef “rekor kıran” bir otomobil yaratmaktı.

Gövdesi o günün aerodinamik anlayışına göre son derece aerodinamik bir şekilde tasarlanmıştı. İçindeki dev motor tam tamına 21.5 litreydi. Yanlış okumadınız 21.500 santimetreküp. Bu motor 1900 devirde 200 beygir güç (BG) üretiyordu ve 1909 yılı için bu inanılmaz bir sayıydı. Pistlere çıktığı yıl, 1909’da direksiyonunda Victor Hemery ile Brooklands’te 125 mph, yani 208 kms sürate ulaşarak o güne dek yapılmış en yüksek hızı elde etmekle kalmadı, dünyadaki en hızlı “şey” oldu. Çünkü 1909 yılında dünyada ne trenler ne de uçaklar bu hıza henüz çıkabilmiş değildi. “Çakan Benz” adı da zaten bu süratinden geliyordu. Blitzen Benz’lerden biri 1910 yılında ABD’ye gönderildi. Sahibi Ernie Moross otomobile “Blitzen Benz”in İngilizce’si sayılabilecek “The Lightening Benz” adını verdi. Aynı yıl yarışçı Barney Oldfield bu otomobille 131.7 mil yani yaklaşık 219 kms süratle yeni bir dünya rekoru kırdı. Ertesi yıl Biltzen Benz, Bob Burman direksiyonda iken 141.7 mil yani yaklaşık 235.5 kilometre saat süratle yeni bir rekor kırdı ve bu rekora 7 yıl boyunca kimse yaklaşamadı. O gün imal edilen 6 Blitzen Benz’den kalan bir adedi hâlâ klasik otomobil yarışlarında piste çıkıyor.

MERCEDES BENZ W125 SILVER ARROW

1930’ların 2. yarısı Almanların Nazi yönetimi altında güç manyağına dönüşmesine tanıklık ederken, Alman otomobil sanayiinin bunun dışında kalması pek mümkün değildi elbette. Dönemin Grand Prix yarışlarında Almanların iki otomobil markası, Mercedes Benz ve şimdi artık Audi diye bildiğimiz AutoUnion otomobiller Alman bayrağını zirveye taşımak için yarışıyorlardı. 1937 yılında Mercedes Benz, motor sınırlamalarının henüz gelmediği ve sadece 750 kg’lik ağırlık sınırlamasının olduğu Grand Prix yarışları için W125 kodlu muazzam otomobilini üretti. 5.7 litrelik sıralı 8 silindirli süper şarjlı motoru W125’e yaklaşık 570 beygir güç sağlıyordu ve Morris 10’un 24, Jaguar spor otomobili SS100’ün 100 beygir gücünde olduğu düşünülürse bu güç gerçekten inanılmazdı. Mercedes Benz’in geliştirme çalışmaları sonunda W125’in motoru 646 beygirlik güce kadar çıkmayı başardı ve otomobil Pescara gibi uzun düzlükleri olan pistlerde bugünün Formula 1 otomobillerinin bile zorlukla ulaşabildiği 315 kms’lik süratlere ulaşabilen bir canavar oldu. 1938’de getirilen motor sınırlamalarıyla motorların hacmi 3 litreye indirilmek zorunda kalındı. Mercedes Benz W125’in Grand Prix pistlerindeki güç rekoru uzun yıllar kırılamadı. Mercedes Benz W125 Silver Arrow, 45 yıl boyunda yarış pistlerine çıkmış en güçlü otomobil kaldı.

GÜMÜŞ OK İSMİ NEDEN VERİLDİ?

Mercedes’in Grand Prix araçlarına Silver Arrow adının takılmasının kökeni 1934 yılına uzanıyor. O güne kadar Grand Prix yarışlarında her ülkenin farklı markalarda da olsa tüm otomobiller aynı renk altında yarışıyorlardı. Almanların otomobilleri beyaz, Fransızların otomobilleri mavi, İtalyanların otomobilleri kırmızı ve İngilizlerin otomobilleri bugün British Racing Green diye bilinen yeşil renkte oluyordu. 1934 sezonu başlarken, Mercedes’in ürettiği yeni Grand Prix otomobilinde bir sorun çıktı. Lastikler ve yakıt hariç 750 kilodan fazla olmaması gereken otomobil tartıya çıktığında 751 kilodan biraz daha fazla geldi. Ya yarışın yapılacağı ertesi güne kadar Mercedes, otomobili 1.5 kilo hafiletecek ya da yarışamayacaktı. Otomobilde sökülüp atılabilecek bir parça yoktu. Garajda kara kara düşünülürken, mühendislerden birinin aklına bir fikir geldi. “Otomobildeki boya yaklaşık 1.5 kilo kadar. Boyayı kazırsak 1.5 kilo hafifleriz. Gece boyunca otomobiller zımparalandı ve tüm boyası kazandı. Boya kazınınca alttan gümüş gibi parlayan alüminyum gövde çıktı ve o günden itibaren Mercedes Grand Prix otomobillerine “Gümüş Ok” yani Silver Arrow denildi.

BENETTON BMW B186

Otomobil yarışları tarihinin pistlere çıkmış en güçlü otomobili fotoğrafta gördüğünüz Benetton BMW’dir ve tam 1500 beygir gücündedir. BMW 1960’ların başında güçlü, güvenilir ve gerektiğinde 2 litre hacme çıkarılabilecek 1.5 litrelik sağlam bir motor üretti. Bu motor daha önce BMW 1500’lerde, sonra da büyütülerek aynı markanın 2002 modellerinde kullanıldı. BMW’nin motor üstadı ve daha sonra 1970’lerde BMW Motorsporları bölümünün başına geçen mühendisi Paul Rosche bu küçük motor bloğundan bir mucize yarattı. 1.5 litrelik motordan 850 beygir güç çıkarmayı başaran Rosche’nin bu motoru yerleştirdiği Brabham BMW, Canada Grand Prix’sinde 1’inciliği elde etti.

Daha sonra Nelson Piquet aynı motorun kullanıldığı bir başka Brabham BMW ile şampiyonluğa ulaştı. 1986 yılında motorlara turbo sınırlaması getirilmeden önceki son yıl BMW, Benetton takımının motor tedarikçisi olarak aynı motor bloğundan, yani 1.5 litrelik motordan 1500 beygir güç üretmeyi başardı. 1.5 litrelik motor tasarlandığı günden 26 yıl sonra bile gücünü ve güncelliğini koruyordu. Ancak otomobili kullanan pilotlar güçten çok mutlu olmalarına karşın, kullanımındaki zorluğa dikkat çekiyorlardı. Maksimum gücü elde etmek için otomobili sürekli çok yüksek devirde tutmak gerekiyordu ve bu da çok ama çok sık vites değiştirmek gerektirdiği için pilotlar açısından hayli zorlu bir sürüş demekti.

‘THE WIDOWMAKER’

Bunca güçlü otomobilden bahsetmişken, güçlü bir motosikletten bahsetmemek olmaz. Fotoğrafta gördüğünüz bu “manyak” motosikletin adı “Widowmaker” yani “Dul Bırakan”. Amerikalı sürat hastası Elon Jack Potter’ın eseri olan bu motosiklette motor olarak Chevrolet’nin V8 bir motoru kullanılmış.

Potter’ın tamamen kendi üretimi olan bu motosiklet 1971 yılında çeyrek mili 8.7 saniyede kat ederek kırılması güç bir rekorun sahibi olmuş ve yaklaşık 400 metre içinde 286 kms’lik bir sürate ulaşmış.

Elon Jack Potter’ın güç deliliği Dul Bırakan’la sınırlı değil. Jet motoru yerleştirdiği bir üç tekerlekli motosiklet ve 4000 beygirlik bir traktör de Potter’ın gerçekleştirdiği projeler arasında.

Tüm bu deliliğe karşın Potter hayatta kalmayı başarmış ve eşini dul bırakmamış.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar