Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Derler ki, isimleri insanların karakterlerini de şekillendirir.

Katılmam.

Ama şekillenen karakterlere uygun lakaplar gelir ki, bazen hakikaten “cuk oturur”.

Bizim Mekteb-i Sultani’de lakap çok yaygındı.

Herkese kendine uygun bir lakap takılırdı ve genelde de cuk oturur, ömür boyu üzerine yapışırdı.

Nur içinde yatsın “Manyak Ethem” mesela.

Galatasaray Lisesi gibi manyağı bol bir yerde birine “Manyak” lakabı takıldıysa düşünün derecesini.

Manyak bu lakabı ömrü boyunca hep hak ederek taşıdı.

Sizin İstanbul Kafası’ndan tanıdığınız Levent Erden bir diğeri. Bizim için 15 yaşından beri “Mağara”dır.

Galatasaraylı değildir ama bir diğer cuk oturmuş lakap da Rıdvan Dilmen’e yapışan “Şeytan”dır.

Şeytan Rıdvan bugünlerde dertli.

Uzun zamandır Türk futbolu içinde oynadığı oyunlar artık su yüzüne çıktı.

Arda’nın yaptığı “ayıpla” çıkmayı bırak suyun üzerine yayıldı.

Şeytan şimdilerde zorda.

Hele hele Arda savunması Şeytan’ı iyice köşeye sıkıştırdı.

Dün Türkiye’de yapılabilecek en uyanıkça şeyi yaptı hemen.

“Başımıza bunların gelme nedeni, referandumda ‘Evet’ kampanyası yapmamızdır” dedi.

Cepheyi, içine Murat Boz’u da alacak şekilde genişletti.

Benim anlamadığım şu.

Referandum döneminde “Evet” kampanyası yapınca uçakta baban yaşındaki adama ana avrat küfretme hakkın mı oluyor?

Bu kampanyaya destek verdin diye Türk futbolunu karıştırmaya, futbol camiası içinde her yol mubahtır diyerek güç simsarlığı yapmaya izin mi veriliyor?

“Evet”e destek verenlerin her türlü etik, terbiye, ahlak ve hatta hukuk kuralları dışına çıkma hakkı mı oluşuyor?

“Şeytan” bunu mu demek istiyor?

Yoksa çok açık bir şekilde, “Cumhurbaşkanım bizi kurtarın, üzerimize gelmelerini engelleyin” çağrısı mı yapıyor? Rıdvan Dilmen dostum, sen “Evet”i gerçekten Türkiye için yararlı olduğuna inandığın için mi destekledin yoksa “Bu desteği açık açık vereyim, ileride işime yarar” diye düşündüğün için mi?

Yemezler Rıdvan yemezler.

Bu tahsilat girişimini kimse yemez...

ŞEYTANA UYMAM

Bu yazıya Murat Boz’u dahil etmedim.

Şeytan’ın tuzağına düşmem, şeytana uymam.

Murat Boz gibi genç ve bekâr bir adamın aşk hayatı ne beni ne de başkasını ilgilendirir.

Canı ne istiyorsa yapar.

Kime ne.

Hele hele bana ne?

CEHALETİN İKTİDARI SORUNDUR

ABD Başkanı sabah uyanıyor ve Katar’a yönelik ablukaya destek veren bir tweet atıyor.

O kadar bilgisiz, o kadar her şeyden bihaber ki, ABD’nin Ortadoğu’daki en önemli üssünün Katar’da olduğunu, başında olduğu ülkenin Orta Asya ve Ortadoğu’yu dizayn etmek için kullandığı askeri gücü CENTCOM’un komuta merkezinin Katar’da bulunduğunu bilmiyor.

İran’a yönelik istihbaratın en önemli merkezinin Katar’daki üste yer aldığını duymamış bile.

Ve kuvvetle muhtemel, Katar’ın dünya üzerinde nerede yer aldığına dair bir fikri bile yok.

Tüm bunlardan bihaber olarak attığı tweet, dünyanın gündemine bomba gibi düşüyor, Ortadoğu’daki dengeleri etkiliyor.

Ancak aradan 24 saat geçmeden aynı Trump, 180 derece dönüyor ve Katar Emiri’ni arayıp “Arabuluculuk yapayım. Bu işi toparlayalım” diyor.

Amerika’nın en cahil, en alt kesiminin oyları, zaten karmakarışık olan dünya siyasetini iyice içinden çıkılmaz hale getiriyor.

Gücü veya stratejik önemi olmayan ülkelerde cehaletin iktidarı, sadece o ülke insanına sorun yaratıyor.

Ama önemli ülkelerde o ülkenin cahillerinin iktidarı evrensel bir sorun haline dönüşüyor.

ÇEKİCİLER

İstanbul’da ciddi bir “çekici terörü” var.

Bunlar sözde trafiği engelleyen yerlerde hatalı park etmiş araçları çekiyorlar ama yalan.

Bunlar tam aksine trafiği katlediyorlar.

Kimi yerlerde yola üç şerit park etmiş araçlar var.

Bunlara dokunmazken, kimi yerlerde yolla alakası olmayan, kaldırım kenarında park için oluşturulmuş ceplere ya da trafikle alakası olmayan yerlere park eden araçları çekiyorlar.

Sonra da bu araçları alakasız yerlerdeki alakasız otoparklara götürüp bırakıyorlar. Ara ki bulasın. Bu otoparkların seçimiyle ilgili ciddi yolsuzluk iddiaları da cabası.

Hangi kritere göre araç çektikleri gerçekten hiç belli değil.

Geçen gün bir tanesi önümde durdu ve trafiğe hiç mi hiç engel olmayan, yolun kenarındaki bir cebe bırakmış aracı almak için yolu bloke etti.

Oysa 50 metre geride trafiği mahvedecek şekilde park etmiş bir araç vardı, ona dokunmadı bile.

Ben de işgüzar vatandaş olarak indim otomobilden, yanına gidip “Birader, 50 metre geride yolu tıkayan araca dokunmadan geçtin. Burada alakasız aracı kaldırıp götürüyorsun. Bu nasıl bir mantık?” dedim.

Trafik Vakfı logolu çekicinin şoför mahallinde oturan hayli kılıksız vatandaş yüzüme dik dik bakıp “Sana mı soracağız?” dedi.

Eskiden olsa kendisini camdan alıp sormadan öğretmeyi denerdim ama vazgeçtim.

Ve trafikte gördüğüm kadarıyla trafik kurallarına bu çekiciler kadar saygısız başka hiçbir araç yok.

Ters yönden gitmek, kavşaklarda kural dışı dönüşler yapmak, her şey bunlarda.

Trafik Vakfı olmak böyle bir şey herhalde.

EMLAK KONUT: BU İHALE BİR ŞEY İFADE ETMİYOR

Galatasaray’ın Riva arazisi dün ihaleye çıktı sonunda.

Verilen en yüksek teklif 1 milyar TL oldu.

Bu miktar şu an için bir anlam ifade etmiyor.

Çünkü asıl artırmalı ihale haftaya yapılacak.

Eğer 1 milyarda kalırsa Galatasaray’ın payına düşecek para 800 milyon TL olacak.

Galatasaray bunun 508’ini zaten bankalara verip karşılığında 82 milyon dolar aldığı için Galatasaray’a 292 milyon TL daha gelecek. O da 5-6 yıl içinde.

O da bugünkü değerlerden yola çıkarsak 80 milyon dolar ediyor, yönetim bunu da kırdırırsa 50 milyon dolar ya gelir ya gelmez.

Emlak Konut tarafı ise iddialı.

Bu rakamın 3 milyar TL’yi bulması gerektiğini açıkça söylemeseler de fısıldıyorlar.

Emlak Konut yönetimine göre 2. ihalede 3 tur açık, son turda da kapalı zarfla teklif verilecek.

Emlak Konut nihai ihalede, fiyatın bir miktar, şu anda yüzde 10’lar civarında olan gelirden pay oranlarının ise ciddi şekilde artacağına inanıyor.

“Bu ihale hiçbir şey ifade etmiyor. Bizim ihaleler genelde böyle oluyor” diyorlar.

İnşallah Emlak Konut haklı çıkar.

YAZMAK YA DA YAZMAMAK

Geçenlerde yazmanın önemli olduğunu söyleyip geçmişte yazılarımızla kamuya sağladığımız yararlardan bir iki örnek verdim.

İlk arayan eski üst düzey bürokratlardan biri oldu.

Geçmişte önemli müsteşarlıklar yapmış olan bu isim, “Fatih Beyciğim, kendinize haksızlık yapmışsınız. Ben size yazılarınızla iptal ettirdiğiniz ihale veya döndürdüğünüz hatalardan oluşan bir liste yollayacağım. Az çekmedik sizden. Uçak ihalesi, tank ihalesi, yol ihalesi, ulusal marker ihalesi, özelleştirme ihalesi her birinden en az ikişer örnek var elimde. Ama anlıyorum ki, sizin derdiniz bizimleymiş. Artık bu konulara girmiyorsunuz” dedi.

Güldüm.

“Sayın müsteşarım, etkisi olmayacak şeyler yazmıyorum” dedim.

O da güldü.

Biraz memleket ahvali üzerine konuştuk.

Kapattık.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Duymadığımız şeylerin olmadığını zannetmediğimiz zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar