Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Trafik sigortası primlerinin ne kadar olacağı aylardır memleketin meselesi haline geldi.

Sigorta şirketlerinden genelde pek hazzetmemekle beraber bu konuda haksız olmadıklarını düşünüyorum.

Kesin olan şey ise mevcut sistemin son derece adaletsiz olduğu.

Her gün kazaya karışsanız da, hayatınızda kaza yapmamış olsanız da aynı primi ödemek hiç ama hiç makul değil. Adil hiç değil.

Ben bu meselenin çözümünün de bu kadar çetrefilli ve karmaşık olduğu kanaatinde değilim.

Medeni ülkelerde bu konu bir şekilde hallediliyor.

Zorunlu sigorta primi hesaplanırken çeşitli kriterler bu primin yükselip alçalmasını sağlıyor.

1- Yaş: Ehliyetinizi yeni almışsanız, gençseniz, kanınız biraz daha deli akıyorsa otomobil sahibi olmak istediğiniz zaman priminiz de yükseliyor. Mesela ABD’de 19 yaşında birisi Ferrari almaya kalkarsa sigorta ödemeleri neredeyse otomobilin fiyatına yaklaşıyor.

2- Kaza sicili: Eğer sürekli kaza yapıyorsanız ve bu kazalar kayıtlara giriyorsa, ki sigortadan ödeme alabilmeniz için kayıtlara girmesi şart, her yaptığınız kaza sonrası priminiz geometrik olarak yükseliyor. Buna karşılık kaza yapmadığınız her dönemde primleriniz aynı şekilde düşüyor. Belirli bir noktadan sonra sigorta şirketleri sizin araçlarınızı sigortalamayı kabul etmiyor ve siz de otomobil sahibi olamıyorsunuz. Bunu aşmak için eşinizin veya çocuğunuzun üzerine otomobil almanız da mümkün değil; çünkü otomobili kullananın siz olduğunuz ortaya çıkarsa sigorta ödeme yapmıyor.

3- Ceza sicili: Kaza yapmıyor olabilirsiniz ama kurallara uymadığınız için trafiği tehlikeye düşürüyor veya başkalarının kaza yapmasına neden oluyor olabilirsiniz. Aldığınız her trafik cezası, size sigorta priminde artış olarak dönüyor.

4- Otomobilin değeri: Otomobilin değeri arttıkça sigorta pirimi de artıyor. Diyebilirsiniz ki, “Bu karşı tarafı korumak için yapılan bir sigorta kasko değil ki”. Önemi yok. Sonuçta siz yolda pahalı bir risk oluşturuyorsunuz. Ucuz bir otomobil size çarptığı zaman sigorta sizin masraflarınızı karşılıyor. Evet bir tavan var ama lüks otolarda en küçük bir kazada o tavana ulaşılıyor. Sonuç olarak sisteme katkınız, yarattığınız risk oranında olmalı.

Böylesi kriterlerle hazırlanacak bir sigorta sistemine kimsenin itiraz edebileceğini zannetmiyorum.

DUYGU

Enis Berberoğlu ile Hürriyet Gazetesi’nde 10 küsur yıl birlikte çalıştık.

Odalarımız arasında 3 metre mesafe vardı.

Bir ara Aydın Doğan’ı kızdırınca bir süre Radikal’de sürgün hayatı yaşadı.

Sonra Hürriyet’e geri döndü.

Ardından ben Hürriyet’ten ayrılıp Sabah’a genel yayın yönetmeni oldum.

Biz Habertürk’ü kurduktan kısa bir süre sonra Enis de Hürriyet’e genel yayın yönetmeni oldu.

Başbakan’ın gezilerinde karşılaşırdık hep.

Hürriyet’in yayın yönetmenliğini bırakınca yazar olarak devam etmek istemedi.

Üniversitede görev yapmak istiyordu ama siyasete girdi.

CHP’den milletvekili oldu.

Zaman zaman konuşurduk.

Siyaseti de pek sevememişti. Gazeteci tarafı ağır basıyordu hep.

Sonrasında Cumhuriyet’te yayınlanan “MİT TIR’ları” haberini Can Dündar’a onun verdiği iddiasıyla hakkında soruşturma açıldı.

Can Dündar “kaçtı”.

Enis “kaçmadı”.

Son olarak birkaç ay önce konuştuk. Davadan söz ettik.

“Aslına bakarsan ortada bir suç yok ama biliyorum ki, boş geçmezler. Birkaç yıl verirler” demişti.

Birkaç yıl değil, Abdullah Öcalan’a verilenle aynı cezaya, “müebbet”e hükmetti mahkeme.

Sonra da 25 yıla indirmiş cezayı.

O belgeleri Can Dündar’a Enis mi verdi, kim verdi bilmiyorum.

Bildiğim şu.

Can Dündar Avrupa’da cumhurbaşkanlarının, başbakanların masalarında ağırlanır, özgürlük ödülleri alırken Enis Berberoğlu’na verilen bu ceza bende adalet duygusu uyandırmıyor.

Diğer Cumhuriyet yazarlarının, Musa Kart’ın, Kadri Gürsel’in ve diğerlerinin tutukluluklarının uyandırmadığı gibi.

ALINGANLIK

FETÖ soruşturmasını yürüten savcıyla yaptığımız sohbeti yazarken bir örnek olarak “Devletin valisi dediğimiz adam Sakarya’da mesela bir marangozdan emir alıyormuş. Karşımda ifade verirken sordum, ‘Nasıl olur da bir marangozdan talimat alırsınız’ diye” cümlesini aktardım.

Halihazırda Sakarya Valisi olan Hüseyin Avni Coş bu sözlerin kendisini hedef aldığını düşünmüş.

Bahse konu olan vali kendisi olmadığı gibi, zaten kendisinden bu soruşturmalarla ilgili olarak ifade de alınmadığı için böyle bir konuşmanın öznesi olması da mümkün değil.

Bahse konu olan kişi, zaten şu anda valilik makamında da oturmuyor.

‘SELF MADE’ SEKSİ

Ertuğrul Özkök, Posta Gazetesi seçici kurulu tarafından kendisine layık görülen “50 yaş üzeri 10 seksi erkekten biri” ödülünü iade etme kararı almış.

Çünkü arkadaşları tarafından çok fazla hücuma maruz kalmış.

Bence hiç aldırmasın, ödülü iade falan da etmesin.

Çünkü ben, Özkök’ün seçimi kazanmak için yıllardır verdiği uğraşların en önemli tanığıyım.

Diğer adaylar bu ödül için hiçbir gayret sarf etmeden sahip olurken Sevgili Özkök bu ödüle giden yolun taşlarını elleriyle döşedi.

Zaman zaman gittiğimiz yemeklerde, hepimiz önümüze gelen her şeyi lüpletirken Ertuğrul Özkök, “47 gram fazlam var” diyerek bizi seyretmekle yetindi sık sık.

Her sabah çırılçıplak ayna karşısına geçip vücudundaki eksiklikleri ve fazlalıkları inceledi.

Pek çok defa giyim mağazalarını dolaştığına, “Bu gömleği şu ceketle giyerim” diyerek aldığına ya da mevcut bir ceketine uyacak gömlek için dükkân dükkân gezdiğine şahit oldum.

Benim asla giymeye cesaret edemeyeceğim çiçekli böcekli gömlekler, rengârenk tişörtleri kombine etme çabalarını gördüm.

Yani Sevgili Ertuğrul Abimiz.

Sakın o ödülü geri verme.

Ali Koç, Faruk Süren gibi “Allah vergisi” seksi adamlar o ödülü hak etmiyorlar.

Onların başarısı anne-babalarına ait.

Sen ise “self made seksisin”.

O ödül ananın ak sütü gibi helal sana.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Özel okul zamları enflasyonu katlamadığı zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar