Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

SİYASET yazarlarımız arasında çok ciddi mizah gücüne sahip olanlar var.

Aslında siyaset yazacaklarına mizaha yönelseler Gülse Birsel’i, Cem Yılmaz’ı sollarlar.

Üstelik de diziydi, filmdi derken çok da para kazanırlar mizah yoluyla.

Şaka yapmıyorum, bazen bu arkadaşlarımızın ciddi görünümlü siyasi yazılarını okurken, bir kahkaha atıyorum.

O kadar ki, Gırgır Dergisi’nden bu yana bir şey okurken bu kadar güldüğüm enderdir.

Bazı meslektaşlarımızın, mesleki ya da siyasi eleştiriler yaparken, kendilerini meseleden soyutlama biçimlerindeki “sarsak beceriklilik” ya da “okurun IQ”sunu küçük görme becerisi, yazdıklarını tam bir “komedyaya” çeviriyor.

Hatta “İlahi yazar kardeşim” diye kasıklarımı tutarak güldüğüm için “İlahi komedya” kıvamına yükseliyor.

Bu arkadaşlarımızın fütursuz özgüvenleri, herhangi bir özeleştiriden ışık yılı uzak tavırları o denli abartılı ki, kendilerini aşırı ciddiye alarak kaleme aldıkları bu “siyasi ve entelektüel” eleştiri satırları, ciddiyetin yakınından geçmeyen mizah yazısı haline geliyor.

Bunları okuyunca da benim gülmekten karnıma ağrılar giriyor.

**************

ZARRAB, ABD VATANDAŞI MI OLDU?

ABD’deki Zarrab bilmecesi giderek çapraz bulmacaya dönüşüyor.

Amerikan medyasında her gün yeni iddialar ortaya atıldığı gibi, bir sürü isim, ilişki, bağlantı ortaya dökülüyor.

Haftalar önce burada, “FETÖ’cü savcı ve polisler aylardır Zarrab davası için savcılarla birlikte çalışıyor” diye yazdım.

Dava dosyası içeriğiyle ilgili her gün ortaya atılan iddialar doğruysa, yani FETÖ’nün ABD medyasındaki bağlantılarını kullanmasıyla uydurulan haberler değilse, iddiamız doğru çıkacak gibi.

Tabii şurası açık ki, buradan oraya götürülen tapeler, kayıtlar ABD yargısında “geçerli kanıt” sayılmaz. Çünkü ABD yargısının kontrolü altında yapılan güvenilir dinleme sınıfına girmeleri mümkün değil.

Ama ortalığı bulandırmak için kullanılabilir.

Tabii bir Amerikan istihbarat kuruluşu çıkıp da, “Bu dinlemeleri biz yaptık, ABD yargısının onayıyla yapılmış dinlemelerdir” diyerek bu dinlemelere sahip çıkmaz ise.

Eğer böyle bir durum oluşursa o da ayrı bir felaket olur ki, sormayın.

Darbe girişimi sonrası, “FETÖ diasporası Türkiye’nin canını çok sıkabilir” uyarım bugünleri öngörüyordu aslında.

Zarrab’ın durumu ise ayrı bir muamma.

Yine “itirafçı tanık” olmayı kabul ettiği için serbest bırakıldığı iddiaları var ve bu kez durumdan avukatları da habersiz, Zarrab’ı onlar da göremiyormuş bir süredir.

Eğer durum bu ise, Reza Zarrab yeni bir kimlik, yeni bir yüzle ABD’de yeni bir hayata başlayacak demektir.

Ve muhtemelen Türkiye’den sonra İran’a karşı da ABD tarafından kullanılacak bir unsur olacaktır.

**************

FİKRİ MÜLKİYET TECAVÜZÜ

O Ses Türkiye ve Rising Star isimli iki çok popüler yarışma programında Fikret Şeneş’in sözlerini yazdığı eserlerin kullanılmasıyla ilgili davada mahkeme, Şeneş’in vârislerini haklı bulmuş ve televizyon kanalını tazminat ödemeye mahkûm etmiş.

Böyle bir meseleyi yargıya taşımak bile fikri mülkiyetlere herkesten çok saygı göstermesi gereken bir kanal açısından ayıp.

Yıllar önce yönettiğim radyo, müzik eseri sahipleriyle anlaşma imzalayan ilk radyo olmuştu.

1990’ların ortasında Tunceli’ye uygulanan ambargoyla ilgili bir program yapmış, Tunceli halkının acılarını görüntülemiş ve bir yarı belgesel haline getirmiştik.

Fonda ise en uygun müzik olarak Âşık Daimi’nin “Ne ağlarsın benim zülfü siyahım” bestesini Sezen Aksu’nun yorumuyla kullanmak istemiştik.

İzin almak için Sezen Aksu’ya aradığımızda çok şaşırmış, “Allah Allah, Türkiye’de böyle izin isteyen de mi varmış? Tabii ki kullanabilirsiniz. İzin istediğiniz için ben size teşekkür ederim” demişti.

Türkiye o günden bu yana bu konuda çok önemli yasal mesafeler kat etti.

Bu aşamayı kaale almadan iş yapmak, fikri hak üreterek yaşayan medya için kabul edilemez bir durumdur.

**************

MİLLİ PİYANGO TRABZONLU MU?

MİLLİ Piyango’nun yeni yıl çekilişi için büyük ikramiye 61 milyon TL olarak açıklandı.

Yazıyla ALTMIŞ BİR MİLYON TÜRK LİRASI.

İyi para.

Her ne kadar bu piyangolar çıktıkları kişiye genelde pek şans getirmese de, aklı başında birinin yedi sülalesinin hayatını kurtarır.

Fakat anlamadığım şey şu? Niye 61 milyon.

Niye 60 değil, 65 değil de 61?

Acaba Milli Piyango İdaresi’nin başında bir Trabzonlu mu var diye düşünmekten başka hiçbir şey gelmiyor aklıma.

Eğer öyle ise bilet almak için Düzceli bir genel müdür bekleyeceğim.

**************

YERLİ MALI YURDUN MALI MI?

GALATASARAY’ın sahaya 11 yabancıyla çıkması hâlâ mevzu.

Ben de dedim ki: “Fenerbahçe parkeye 5 yabancıyla çıkarken sorun değil de, Galatasaray çime 11 yabancıyla çıkınca mı sorun?”

Buna da kızanlar oldu.

O zaman size başka bir soru.

Şu aşağıda ismini yazdığım kişiler hangi ülkenin atletizm milli takımı:

Yasmani Copello - 400 engelli.

Ramil Guliyev - 200 metre.

Langat Akdağ - 3 bin engelli.

Kigen Özbilen ve Mert Girmalegesse - Maraton.

Polat Kemboi - 10 bin.

Jak Harvey - 100 metre.

**************

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Kötülüğün ilacının iyilik olduğunu anladığımız zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar