Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

BEKİR Bozdağ eleştirilen kanun hükmünde kararnameyi savundu.

Sayın Bozdağ, 15 Temmuz gecesi canı pahasına darbeye karşı koyanları, tankın altına yatanları, halkına kurşun sıkan şerefsizlerle mücadele edenleri emin olun en az sizin kadar takdir ediyoruz.

Hiçbir itirazımız yok.

Bizi “kaygılandıran” bunun “devam etmesi” durumu.

Yani “Devamı niteliğindeki eylemler” cümlesi.

Basit, herkesin anlayacağı şekilde sorayım.

Diyelim ki, otobüste gidiyorum.

Yanımda iki kişi sohbet ediyor.

Biri diğerine, darbe gecesi darbecilerden yana olduğunu anlatıyor ve bir dahaki darbe girişiminde sokağa çıkıp darbecilerle beraber olacağını söylüyor.

Ben de “yasaların verdiği yetkiye dayanarak” çekip bu adamı vuruyorum.

Vurabilir miyim?

Suçlu muyum, suçsuz muyum?

Ya da yarın bir örgüt sokakta gösteri yapıyor.

Şucu veya bucu.

Ben bunların elindeki bir bayraktan, flamadan bunun bir terör örgütünü destekleyen eylem olduğunu düşünüyorum ve eylemcilerden birkaçının kafasına taşı indiriyorum. Biri ölüyor, diğerleri ağır yaralanıyor.

Kafalarına taşı koyabilir miyim?

Suçlu muyum, suçsuz muyum?

Ya da bir belediye başkanı için FETÖ’cü ve darbe sırasında darbecilerle ortak hareket ettiği yönünde, hem de partinizden bir açıklama yapıldı.

Ben de gittim bu belediye başkanına daldım. Öldüremedim ama çok kötü benzettim.

Benzetebilir miyim, benzetemez miyim?

Suçlu muyum, suçsuz muyum?

Çıkardığınız KHK’ya göre suçsuz gibi duruyorum.

Siz ne dersiniz!

*************

YA KOKUSU ÇIKMASAYDI

TUZLA’daki koku önce bir ilçeyi, sonra İstanbul’u, ardından Türkiye’yi ayağa kaldırdı.

Belli ki, pis bir işler oluyordu ve “kokusu çıkmıştı”.

Araştırıldı, soruşturuldu ve sonunda kokunun kaynağı bulundu.

Birileri kanalizasyona “kimyasal madde” boşaltmıştı.

Kısa sürede kimin “boşalttığı” da bulundu.

Birkaç kamyon, bir tesisten aldıkları atıkları doğrudan kanalizasyona boşalttıkları için bu koku oluşmuştu.

Cezalar kamyonlara kesildi, konu kapandı.

Bu atıkları kamyonlara yükleyerek “ortadan kaldıran” tesisler hangileriydi, kime aitti onu öğrenemedik.

Yıllardır yazıyorum, İstanbul’da bir kamyon terörü var.

Denetimsiz, başıboş bir şekilde önce trafiği, sonra da doğayı katleden bir kamyon terörü.

Tuzla’daki “teröristler” işin “kokusu çıkınca” yakalandılar.

Komik bir cezayla kurtulduklarından emin olabilirsiniz.

Peki ya yakalanmayanlar.

Kentin biraz dışına çıkın, belediyenin atık alanları olduğu halde, bakın bakalım İstanbul’un en güzel ormanlarının, en güzel mesire yerlerinin yollarının kenarlarında neler var!

Her türlü atık buralara nasıl sorumsuzca ve fütursuzca bırakılıyor.

Öylesine bir başıboşluk, öylesine bir denetimsizlik var ki, inşaat artıkları, molozlara razıyız, kimyasal atıklar ve hastane atığı gibi son derece tehlikeli maddeler bile bu kamyonlar tarafından, çoluk çocuğun piknik yaptığı alanların yanı başına bırakılıyor.

Tuzla’da yakalandılar.

Çünkü işin “kokusu çıktı”.

Peki ya kokusu olmayan ve en az Tuzla’dakiler kadar, hatta bazen onlardan katbekat daha riskli atıklar.

Onlardan haberimiz var mı!

*************

EMPERYALİST ÖĞRETİMİN SONUCU

BİRLEŞİK Arap Emirlikleri’ndeki “dangalak”tan sonra şimdi de bir Suudi çıktı.

Emirliğin terbiyesizi, “Erdoğan’ın ataları hırsızdı” demişti.

Suud’un ahlaksızı, “Erdoğan’ın ataları teröristti, sömürgeciydi” dedi.

Şaşırdık mı?

Asla.

Şunu bilin, bu Arap dünyasının “entelektüeli” ve “okumuş”u ve dahi “zengini” Türkleri sevmez.

Türkiye’nin ve Türklerin, Arap âleminin sıradan, gariban vatandaşıyla sorunu yoktur.

Onlar ne Osmanlı’ya laf ederler, ne Türk’e.

Türklerle ilgili kötü anıları da yoktur, fikirleri de!

Ama zengini, biraz okutulmuşu sevmez.

Çünkü onların sorunu vardır.

İki nedenle.

Sözde soylusu, Osmanlı döneminde dilediği gibi hükmedemediği ve Osmanlı’nın emrinde kaldığı için kızgındır.

Okumuşu ise gerçek emperyalist propaganda nedeniyle.

Bunlar ülkelerini, başta İngilizler olmak üzere sömürgecilere peşkeş çekip Osmanlı’yı hançerledikten sonra, bunların eğitim sistemi ve tüm kitapları emperyalist etkisiyle “Türk ve Osmanlı karşıtı” fikirlerle doldurulmuştur.

Türkiye’nin bu bölgelerle olan bağını koparmak isteyen Batı, bu ülkelerin entelektüelini ve idareci zümresini tam bir Türk düşmanı gibi yetiştirecek bir sistem kurmuştur.

Bu yüzden bu sarf edilen cümleleri normal karşılayın.

Cehaletten değil.

Onlara öyle öğrenmeleri emredildiği için.

*************

AT YALANI SEVSİNLER İNANANI

FETÖ elebaşısı Gülen’le ilgili her gün yeni şeyler duyuyor, öğreniyoruz.

Bunların bazıları “şaşırtıyor”, bazıları ise “Yuh artık” dedirtiyor.

Son olarak dün okuduğum, Gülen müritlerine “Gece uyurken Peygamber Efendimiz gelip üzerimi örtüyor” demiş.

Peh, peh, peh!

Ama çok açık söylüyorum, bu beni hiç şaşırtmadı.

Çünkü bu “zırvalar”ı anlatmak Gülen’e mahsus değil.

Türkiye’deki pek çok tarikat ve cemaatle ilgili benzer şeyler duyuyoruz.

Kimi cemaat lideri “hocaefendi” her gece Hazreti Muhammed ile konuştuğunu anlatıyor, kimi her gece “cennete gidip orada uyuduğunu”.

Hatta bazıları doğrudan Allah’la konuştuğunu bile iddia ediyormuş.

Bu yüzden ben Gülen’in bu zırvasına pek şaşırmadım.

Beni şaşırtan, koca koca generallerin, üniversite hocalarının, profesörlerin, aklı başında gibi görünen işadamlarının “bu saçmalıklara” inanması.

Söylemek kolay. At yalanı gitsin.

Zor olan, buna inanacak onca salağı bir araya getirmekte.

*************

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

İnananlar, yalanlara inanmadığı zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar