Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

GAZETECİ dediğin bilmiş olur ya, gören görünce, görmeyen telefonda mail’de soruyor: “İran’da ne olup bitiyor, sonu nereye varır?”

Açık söylemek gerekirse, İran’da ne olup bittiğini bilmek, anlamak çok mümkün değil.

Zaten “kapalı kutu” olan ülkeden, internetin ve sosyal medya erişiminin de yasaklanması veya kısıtlanması nedeniyle bilgi almak imkânsıza yakın bir hale geldi.

Sokaklardaki gösterilerden, olaylardan fotoğraf bile gelmiyor ajanslara.

Anladığım şudur: İran’daki olaylar “masum bir tepki” olarak başladı.

Ama Trump ve İsrail işe burnunu sokunca başka bir boyuta taşındı.

Kimbilir belki de rejimi zorlayacak olaylar mahiyet değiştirdi ve bu gidişle rejimin güçlenmesi, ama baskıyı artırmasıyla sonuçlanacak.

Bu işten İran halkı lehine bir sonuç beklemek mümkün görünmüyor.

Dün bir Rus tanıdıkla konuşuyorduk konuyu.

Rusya’nın İran’daki karışıklıktan çok rahatsız olacağını ve rejimin arkasında duracağını söyledi.

Benim de gördüğüm şudur: İran biraz daha karışır. Sokaklar biraz daha dolar.

Sonrasında İran devleti ya da rejimi, her ne pahasına olursa olsun bunu bastırır.

Trump’ın, İsrail’in ve Suudi Arabistan’ın “fişteklemesi” sonuç vermez.

Ya da daha çok İranlının hayatını kaybetmesinden başka bir işe yaramaz.

Olan bu güzelim millete olur.

***********

KİŞİ BAŞI GELİR VE İSYAN

ABD ve İsrail’in olaylara balıklama atlayarak İran’ı karıştırmak için fırsat bulmasını bir kenara bırakırsak, belki İranlıların “neden sokağa döküldüklerini” anlayacak sayılara göz atabiliriz.

İran’ın rekor büyüme ve rekor bir kişi başı milli gelir elde ettiği 1990 yılından sonra ülkede ciddi sıkıntılar yaşanmaya başladı.

Ancak bu sıkıntılar, halk tarafından kabul edilebilir gerekçelere dayandırılarak kabullenildi.

Ülkede kişi başına milli gelir düşüyordu, ama satın alma gücü iyi durumdaydı ve fazla bir sıkıntı yaşanmıyordu.

2011 yılında İran’ın kişi başı geliri, 1990 sonrasının en yüksek düzeyine ulaştı ve 7 bin 600 doları buldu.

Fakat sonrasında işler iyi gitmedi.

5 yıl içinde ülkenin ekonomik verileri allak bullak olmaya başladı.

Kişi başı gelir ve buna bağlı olarak refah düzeyi hızla geriledi.

Ve 5 yıl içinde iyice düşerek 2016 yılında 5 bin 200 dolara indi.

Bu gerilemeyle birlikte gelir adaletinde de hızlı bozulmalar oldu.

Enflasyon yüzde 11’e, işsizlik en iyi gizlenmiş haliyle yüzde 14’e doğru ilerledi. Hepsinden kötüsü, ekonomik verilerin iyiye gitme ihtimali de pek görünmüyor ve önümüzdeki yılın kişi başı milli gelirinin daha da düşeceği öngörülüyor.

İran’da özellikle gençlerden başlayan “isyanın” ekonomik bir temeli var.

***********

TRUMP’IN İSTEĞİ REJİM KALSIN KARGAŞA ARTSIN

TRUMP’ın İran’daki ayaklanmanın başarılı olup İran rejimini devirmesi ve değiştirmesinden memnun olacağını zannediyorsanız çok yanılırsınız.

Ne Trump, ne de onun fikir arkadaşları, destekçileri, İran’da bir değişim olmasını asla istemezler.

Çünkü İran’ın değişmesi, rejiminin daha Batı yanlısı ve makul bir hale gelmesi, ABD ve Ortadoğu’daki müttefiklerinin isteyeceği bir şey değildir.

İran onların gözünde “tehlike” olmaktan çıkarsa, Ortadoğu’daki varlıklarını ve güç kullanma arzularını haklı gösterecek bir ortam da kalmamış olur.

Bu yüzden de Trump ve yol arkadaşlarının istediği, İran’ın karışması ama rejimin ayakta kalmasıdır.

Çünkü İran bu haliyle Trump’ın zayıf olan başkanlıkta kalabilme ihtimalini bir nebze olsun artırabilecek tek unsurdur.

Eğer İran’da rejim devrilirse, Trump’ın Ortadoğu’da yeni bir düşmana ihtiyacı olacaktır.

Bunun bizim için iyi bir senaryo olma ihtimali ise yoktur.

***********

YER Mİ?

BİR dönem, “Gülen’in en yakını benim, onun sesiyim” diyen, ama sonrasında bu gruptan ayrıldığı izlenimi vermek için aşırı bir çaba içine giren Hüseyin Gülerce Beyefendi’ye ne zaman o günleri hatırlatsak, bize şiddetle çemkirdi.

Demediğini bırakmadı.

Ne var ki, kader Gülerce’nin peşini bırakmıyor.

Dün de Sabah Gazetesi’nde yayınlanan “FETÖ’nün sözcüleri” listesinde Gülerce’nin adı var.

Acaba Hüseyin Bey, bize çemkirdiği tonda, iktidara fazlasıyla yakın Sabah’a da çemkirebilecek mi?

***********

BİTAKSİ’DE FAHİŞ KOMİSYON

UBER’in İstanbul versiyonu diyebileceğimiz bir uygulama var biliyorsunuz: BiTaksi.

Cebinize indirirseniz, çevrenizdeki boş taksileri bulabiliyor, kendinize yönlendirebiliyorsunuz.

Dahası, ödemenizi cep telefonuyla ya da kredi kartıyla yapabiliyorsunuz.

İyi bir sistem. Güvenlik açısından da iyi.

Taksinin içindeki görüntüleri ve konuşmaları kayıt altına alması eleştirilebilecek tek yönü belki ama bir yandan da güvenlik açısından olumlu.

Ancak BiTaksi’nin taksiciler açısından olumsuz bir yönü var.

O da “komisyonları”.

Eğer sistemi kullanıyor ve ödemeleri nakit olarak değil de cep telefonu veya kredi kartıyla yapıyorsanız taksiciler için çok hoş bir durum olmuyor bu.

Çünkü bu durumda taksicinin hak ettiği ücretten hem yüzde 8 komisyon alınıyor, hem de taksiciye ödeme 2 gün sonra gerçekleştiriliyor.

Bu yüzden de pek çok taksi sürücüsü, sistemini açmıyor, boş olduğunu bildirmiyor.

Sadece boş döneceği, uzak mesafelere gittiyse sistemi kullanıyor.

Bana sorarsanız yüzde 8 komisyon gerçekten fazla ve taksiciler haklı.

***********

PASTANE

GEÇEN hafta medyamızın fareli pastanenin adını vermemesini eleştirmiştim.

Okurlar, “Sen de vermedin ama” dediler.

Bilmiyordum, o nedenle vermedim.

Ama öğrendim.

Ümraniye’deki Dilaver Pastanesi’ymiş.

***********

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

İçten pazarlıklı bir dostun, samimi bir düşmandan daha çok zarar verdiğini anladığımız zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar