Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

CHP’de Genel Başkan yine Kemal Kılıçdaroğlu oldu.

“Yenilen pehlivan güreşe doymazmış” dedikleri gibi Kılıçdaroğlu da minderden inmiyor.

Biliyorsunuz, genel başkan adaylarının belirlenmesi sürecinde CHP’de bir tartışma yaşandı.

49 imzanın her iki aday için de verildiği söylendi.

Kılıçdaroğlu “büyüklük” göstererek o 49 imzanın İnce’ye yazılmasını istedi ki İnce de aday olabilsin.

Sonunda o imzalar Kılıçdaroğlu’nu aday gösteren 1081 imzadan silindi mi, silinmedi mi ya da Kılıçdaroğlu’nu aday yapan 1081’in içinde o 49’da var mı emin değilim.

Emin olduğumuz tek şey, Kılıçdaroğlu’nun 790 oyla Genel Başkan seçildiği.

Bu olacak bir şey değil.

1081 delege diyor ki: “Bizim adayımız Kılıçdaroğlu.”

Ve sonra o 1081 kişiden 291’i “adayım” dediği kişiye oy vermiyor.

Bir delegenin birden fazla kişiyi aday gösterme imkânı olsa bu normal karşılanabilir.

“Her ikisini de genel başkanlığa layık görüp birini tercih eden delegeler” olabilir.

Ama sadece bir adaya imza verilen bir yerde kendi adayına destek vermeyen bir delege meselesi olacak iş değil.

Bu ancak şunu gösterir: “Bu imzalar canı gönülden değil, genel merkez korkusu nedeniyle verildi.”

Çünkü imza açık, oy gizli.

Bu da çok açık biçimde gösteriyor ki, CHP’de işler iyi değil.

Bana sorarsanız, imza verdiği genel başkan adayına oy vermeyen bir delege, genel seçim günü sandığa gittiğinde delegesi olduğu partiye de oy vermeyebilir.

Kimbilir CHP delegelerinin bazıları AK Parti’ye, bazıları İYİ Parti’ye, bazıları da HDP’ye oy veriyordur.

Ne olsa delegelik açık, seçimdeki oy ise gizli...

***********

SİMBİYOTİK SİYASET

CHP delegeleri, Heraklitos’u yalancı çıkarmak için ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar.

2500 yıllık “Aynı derede iki kere yıkanılmaz” cümlesini boşa düşürmek için, sürekli aynı suda yıkanıyorlar.

“Başarısız olursam hemen bırakırım” diye gönülsüzce genel başkanlığa geldiği izlenimi veren Kılıçdaroğlu, işi “Başarılı olursam giderim”e getirmiş olmalı ki gitme niyetinde değil.

Aslında Türkiye’de siyasi parti genel genel başkanlığı genelde böyle bir durum.

Bir partide genel başkanın değişmesi için ya “Hakk’a yürümesi” gerekiyor ya da “şeytana uyarken yakalanması”.

Bir partinin genel başkanının kim olacağı elbette bizim işimiz, meselemiz değil, ama başarısız bir muhalefet, ülkenin meselesi haline geliyor ister istemez.

Ertuğrul Özkök’ün sık sık ileri sürdüğü, “CHP Avrupalı sosyal demokrat partiler kadar oy alıyor” tezi ise CHP için çok doğru değil.

CHP, bölünmemiş, kamplaşmamış bir Türkiye’de şu an aldığı oyun yarısını bile zor alır.

Eğer partileri yaşayan organizmalar olarak görürseniz, biyolojik açıdan CHP ile AK Parti arasındaki ilişki tam bir “simbiyotik” ilişki türü.

Karşısındaki parti CHP olmasa AK Parti yüzde 50’ye yakın oyları zor alır.

Karşısındaki parti AK Parti olmasa, CHP yüzde 25’in yarısını alamaz, hatta muhtemelen barajı bile geçemez.

Bu ilişkiden ikisi de çok memnun olmalı.

***********

KİMİN SİLAHI KİMİN CEBİNDE

BİRİLERİ, zaten karışık olan Kuzey Suriye’yi daha da karıştırmak için düğmeye basmış olmalı.

Son birkaç gündeki gelişmeler bunu gösteriyor.

Önce bir Türk tankı vuruluyor.

Tankta 5 askerimiz şehit düşüyor.

Tankımızı vuran tanksavar roketinin ABD menşeli olduğu, ABD tarafından YPG’ye verilen silahlar arasında yer aldığı bilgisi ortaya çıkıyor.

Aynı anda Ruslara ait bir Mig savaş uçağı vuruluyor.

Kesin olmamakla birlikte, Rusya’nın iddiası MANPAD denilen karadan havaya omuzdan atılan bir füzenin Mig’i düşürdüğü.

Bunun üzerine ABD bir açıklama yapıyor ve “Biz işbirliği yaptığımız Kürt gruplara karadan havaya uçaksavar füzesi vermedik” diyor.

Bunun alt açılımı şu: “Bu füzelerden Türkiye’de var. Cihatçı gruplara Türkiye vermiş olabilir.”

Allah’tan Türkiye daha önce PKK/PYD operasyonunda PKK’lıların bu füzelere sahip olduğunu tespit etmiş.

Zaten Rusya da bunu yemiyor gibi. En azından şimdilik.

Ancak ortaya çıkan net bir gerçek var.

Bu bölgede hangi ülke, hangi gruba silah verirse versin, bu silahlar bir diğer grubun eline her an geçebilir.

Çünkü bölgede kimin eli kimin cebinde belli değil.

IŞİD’e karşı savaştığı iddia edilen PKK’nın içinde IŞİD militanları var, birlikte Türkiye’ye karşı savaşıyorlar.

Dün ÖSO’da yer alanlar, ertesi gün bir başka İslamcı grubun içinde yer alabiliyorlar.

Bu yüzden bölgeyi silah deposuna çeviren ABD bilmeli ki, yarın bir ABD füzesiyle bir ABD uçağı da vurulabilir.

Tabii bu durum herkes için geçerli!

***********

KİM KİME SORACAK!

SOSYAL medya ruh hastalarına bayılıyorum.

Türkiye’deki ruh ve sinir bozukluğunu en iyi gösteren yer de sosyal medya zaten.

Geçenlerde bu köşede bir eleştiri yapmışım.

Bir sosyal medya yayıncısı alıp bunu kullanmış.

Bir sosyal medya avanağı altına şöyle yazmış:

“Bu ülkede fikir özgürlüğü var. Sana mı soracak!”

Tabii ki bana sormayacak.

Ama a be salak. O bana sormayacak da ben kim olduğunu bile bilmediğim sana mı soracağım!

***********

SENİN GELİRİN NEREDEN?

ADNAN Oktar’ın Diyanet İşleri Başkanı’na ağır hakaretinden sonra Diyanet Sen dava açmaya karar vermiş.

Kediseverin hakaret ettiği tek kesim Diyanet çalışanları değil.

Maaşını kamudan alan herkese hakaret ediyor utanmadan.

Tüm kamu çalışanları dava açmalı.

Birisi de kendisine, “Bu hayatı sürdürdüğün parayı nereden kazanıyorsun?” diye sorarsa o da ayrı bir güzellik olur!

***********

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Ahlaksızlığı din diye pazarlamadıkları zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar