İttifaklar, ihtilaflar
AK Parti-MHP ittifakı konuşulup duruyor.
Ben bunun son derece doğal, son derece sıradan ve seçim sonrası yapılan ittifaklardan daha “delikanlıca” bulduğumu önceden de yazdım.
Seçimden önce türlü hakaret, türlü karşıtlıkla oy topla, bu karşıtlıkla topladığın oyu sonra git karşıt olduğunun emrine ver.
Artık bu olmayacak.
Zikrin ve fiilin aynı olacak.
AK Parti-MHP ittifakı kurulurken amaçlananlardan biri, oylardan çok oyların verimini artırmak ise bir diğer önemli “beklenti” de ittifaka dahil olmayan cepheyi zayıflatmak.
Öyle ya, ittifakların karşısına çıkmak için en akılcı yol, başka ittifaklarla buna yanıt vermek.
Ancak Türkiye örneğinde bu pek mümkün görünmüyor.
AK Parti-MHP ittifakının karşısına kim hangi ittifakı koyacak?
CHP-İYİ Parti ittifakını mı?
Bunun bir karşılığı var mı?
Sanki yok gibi duruyor.
Evet, İYİ Parti’ye gidecek seçmen arasında CHP’ye “kerhen” oy veren, laiklik ve Atatürkçülük kaygılı merkez sağ seçmen var ama İYİ Parti’nin çekirdeğinde CHP karşıtlığı da çok etken bir taban oluşturuyor.
İYİ Parti, CHP ile ittifak yaptığında bunu kaybetmesi mümkün.
Aynı şey CHP açısından da geçerli.
CHP ile İYİ Parti ittifak yaparsa, mesela CHP İstanbul İl Başkanı CHP’ye oy verir mi?
Hele hele bu ittifak denklemine HDP’yi de katmaya kalkarsanız ortalık darmadağın olur.
İYİ Parti darmadağın olur, CHP’den de epey bir oy kaçar.
Diyelim ki, böyle bir durum oluştu ve her şeye rağmen böyle bir ittifak kuruldu.
Bu kez de AK Parti-MHP cephesinden salvolar başlar. “CHP, FETÖ’cülerle ve bölücülerle el ele” diye. CHP hızlı biçimde seçmen gözünde “kriminalize” edilir.
Bu yüzden AK Parti-MHP ittifakına muhalefetin aynı şekilde karşılık vermesi pek mümkün görünmüyor.
Zaten geçmiş örnekler de gösteriyor ki, “yürütme” organının seçimine, çatı adayla gitmenin kimseye bir yararı yok.
Muhalefetin yapabileceği en akıllıca şey, işi ilk turda bitirtmemek olabilir.
Sonrası?
Allah kerim...
***********
TRAFİKTE ‘MAL’ SIKIŞIKLIĞI
BELKİ görmüş, belki duymuşsunuzdur. Kısa bir süre önce kendi adımla bir Youtube kanalı açtım.
Bu kanalda yayınladığım videolardan birinde İstanbul trafiğiyle ilgili eleştirilerim oldu.
Eleştiriler hayli sert ama aynı oranda da doğruydu.
Sadece İstanbul değil, büyük kentlerimizin hemen hemen tümünde trafik bir felaket.
Ancak İstanbul’da, dünyada eşine az rastlanır bir trafik rezaleti var.
Yol yapımlarındaki hatalar, trafik akış düzenindeki yanlışlıklar, tabelalandırma ve ışıklandırmada eksiklik veya fazlalıklar, trafiği içinden çıkılmaz bir hale getirmiş durumda.
Emniyet şeridi denilen yol kenarlarındaki şeritlerin “emniyet, belediye ve siyaset” mensupları için ayrılmış bir yol haline gelmesi ayrı bir olay.
Ancak tüm bunların toplamı kadar vahim bir durum da denetimsizlik.
İstanbul’da yaşayanlar başta olmak üzere, sorarım hepinize “Yollarda hiç trafik polisi görüyor musunuz?” diye.
Açık söyleyeyim, ben görmüyorum.
Kameralarla yapılan denetim dışında, İstanbul’da trafik polisi görmek pek mümkün değil.
Bir diğer rezillik ise yolları, arterleri otoparka çeviren servis araçları.
Bunlara da ilişen pek yok.
Ve tüm bunların dışında çok kolay çözülebilecek bir durum, hâlâ sürüp gidiyor.
O da şu: Kent içinde işyerlerine mal getirip götüren hafif veya ağır ticari araçların yarattığı trafik keşmekeşi. Dünyanın bütün büyük metropollerinde bu gibi hizmetler için trafiğin yoğun olmadığı gece saatlerinde ayrılmış zamanlar varken, İstanbul’da herkes her yere canının istediği saatte mal indirebiliyor. Zaten dar olan ve bir şeridi belediye tarafından otopark haline getirilmiş olan yollarda bir de bu araçların yol ortasına park edip mal indirip bindirmesi trafiği iyice içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Buna bir de hafriyat kamyonlarına şehir içine girmeleri için verilen sınırsız izinler de eklenince İstanbul mahvoluyor.
En azından mal indirme saatlerine bir sınırlama getirilse trafiğin en az yüzde 30 rahatlayacağı kuşkusuz.
Ama belediyelerimiz imar işlerine bakmaktan başka hiçbir işle ilgilenmedikleri için ben hatırlatayım dedim.
***********
TRT WORLD’DE ‘GİZLİ TEHDİT’
GEÇTİĞİMİZ günlerde TRT World’ü eleştirmiştim.
Bu kez de övme zamanı.
TRT World’de “Hidden threat PKK” yani “Gizli tehdit PKK” adlı bir belgesel yayına girdi.
Belgeselde PKK’nın Türkiye’nin Güneydoğu’sunda yaptıklarından daha çok Avrupa’daki faaliyetleri anlatılıyor.
Uyuşturucu kaçakçılığından Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde her türlü mafya faaliyetleri içindeki rolü, bağlantıları, para kaynakları, yasa dışı her türlü ticaretteki fonksiyonu gözler önüne seriliyor.
Belgesel oldukça kapsamlı bir araştırmanın ve ince bir çalışmanın ürünü.
TRT World’ün izlenme oranlarını bilmiyorum.
Ancak az izlense bile sonuç olarak önemli bir çalışma.
Fatih Er’i bu çalışma için kutluyorum.
Bir de tavsiyem var.
Avrupa’daki otellerde hâlâ TRT World’ü bulmakta güçlük çekiyorum.
Bununla ilgili bir pazarlama faaliyetine girişmelerinde fayda var.
Çünkü yayın kalitesi olarak Türkiye’yi utandıracak değil, tam aksine gururlandıracak bir kaliteleri var.
Spor yayınlarının kalite ve içeriğini de çok beğeniyorum.
Keşke Bein Sports’la anlaşıp yurtdışında Türkiye liginin özetlerini de yayınlayabilseler çok daha iyi olur.
***********
BİZ NİYE ÇIKARMIYORUZ?
KIBRIS açıklarında dünyayla mücadele ediyor ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin buralardaki egemenliğini geçersiz kılma yolunda haklı bir mücadele veriyoruz.
Anlamadığım husus ise şu:
Madem buralar Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenlik alanı.
O zaman Türkiye veya Kıbrıs Türk Cumhuriyeti niye buralarda sondaj yapıp doğalgaz çıkarmıyor?
***********
ÜZEN AYRILIKLAR
BAZI ayrılıklar beni çok üzüyor.
Mesela Mustafa Sandal ile Emina Sandal ayrılığı.
Mustafa’yı çok severim.
Dünya tatlısı, hoşsohbet, sevgi ve saygı dolu bir genç adamdır.
Mustafa sayesinde tanıdığım, bir iki kere sohbet etme imkânı bulduğum eşi Emina da öyle. Bilgili, kültürlü, düzgün bir genç kadın.
Beni ne ilgilendiriyorsa, boşanmalarına çok üzüldüm.
Sanki ideal çift gibi duruyorlardı.
Vardır bir bildikleri ya da bilmediğimiz.
Ama yine de üzücü.
***********
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Siyasetçiler ateşin düşmediği yerdeki yangını da gördüğü zaman.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce