Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın sözleri ve Genelkurmay’ın açıklamaları gösteriyor ki Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekâtı’nda ikinci aşamaya yaklaşıyoruz.

İkinci aşama dediğimiz, Afrin kent merkezinin teröristlerden temizlenmesi.

Askeri açıdan harekâtın en kritik aşamalarından biri ama benzer çatışmalarda uzmanlaşmış Polis ve Jandarma Özel Harekât birliklerinin burada “askeri” açıdan bir sıkıntı çekeceğini düşünmüyorum.

Ancak “kamu dipolamasisi” açısından çok zorlu bir süreç olacağını şimdiden söyleyeyim.

O zorluk “kadın” zorluğu.

Yurtdışı medyayı yakından takip edenler çok iyi bilecektir; PKK/YPG terör örgütü, uzunca bir süredir Suriye’deki varlığını, dış basında ve Batı kamuoyunda “kadınlar” üzerinden sergiliyor.

“Radikal İslamcı örgütlere karşı savaş sürdüren laik kadınlar” imajı, 2 yıldan uzun bir süredir özenle yaratılmaya çalışılıyor.

Gösterilen “fotoğraf” şu: Beline kadar sakallı, kafa kesen dinci teröristlere karşı, medeniyeti korumak için çocuğunu bırakıp cepheye koşmuş savaşan kadınlar.

Bu fotoğrafın arka planında, bu kadınların, kadın ve çoluk çocuk demeden katleden, kendine boyun eğmediği zaman kendi etnisitesini bile ortadan kaldırmaktan çekinmeyen, parayı kimden alırsa onun için savaşan, sözde bir ideolojinin ardında emperyalistlere kendini peşkeş çeken bir terör örgütü üyeleri olduğu görülmüyor.

İşte Afrin’de yapılacak nihai mücadelede Türkiye’nin savaşacağı asıl unsur terör örgütü değil, o örgütün ve Batılı hamilerinin oluşturduğu bu imajdır.

Ordular silahlara karşı savaşır, Türk ordusu ise kazanır da.

Ama imajlara karşı savaşmak başka bir beceridir.

Burada Türk ordusu tek başına savaşamaz.

Bu imaja karşı, cephe gerisinde epey bir destek gerekir.

***********

ASANSÖRDE PADİŞAH KALAYLAYIP DEVLET YIKANLAR

NURETTİN Yıldız’la ilgili yazıp söylediklerimden sonra türlü hakarete maruz kaldım.

Bakın çok açık söyleyeyim, bu vatandaşın asansöre kiminle binip kiminle binmeyeceği beni hiç ilgilendirmiyor.

Ama kendisini “saf bir İslam fetvacısı” zannedenlere iki çift lafım var.

Arkadaşlar, Türkiye’de onlarca tarikat, yüzlerce bu konularda ahkâm kesen var.

Yıldız pek onlara benzemiyor. Benzemeyenlerin başında geliyor.

O savunduğunuz adam konuşmalarında neler neler diyor biliyor musunuz?

Biliyorsanız katılıyor musunuz?

Mesele bir videosunda Fatih Sultan Mehmed hakkında demediğini bırakmıyor.

Ne mi diyor, kardeş katlinden başlayıp giriyor ve “7 dil biliyordu da oturup bir kez Kuran okudu mu, bir kez hatim indirdi mi?” diyor.

Bunu başkası söylese kıyameti koparıyorsunuz da Nurettin Yıldız söyleyince “Olur” mu diyorsunuz?

Pek sevdiğiniz Sultan Abdülhamid için “Sarayda oturup piyano çal, bir tarikata yol ver ama kendin girme. Sarayda piyano çalmaya devam et. Devleti yöneten adam, sarayda piyano çalacak vakit bulabilir mi?” diyor.

Tüm bunları söyledikten sonra da devleti yıkmaktan söz ediyor ve “Bizim yetiştireceğimiz çocukların kuracağı devlet böyle olmayacak” diyor.

Bazıları da bu adamın peşinden gidiyor.

Anladınız mı bu gibi adamların derdinin asansördeki kadınlardan daha öte bir şey olduğunu?

Yoksa anlamak için illa 15 Temmuz’lar mı gerekiyor!

Not: Nurettin Yıldız kendi sitesinden bu videoları silmiş ama https://www.youtube. com/watch?v=1xF1uInyz54 adresinden beyefendinin gerçek fikirlerine ulaşabilirsiniz.

***********

ÖĞRENDİM

CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın Cezayirli gazeteciye “kapak” yaptığı “Türkler işgalci olsaydı bana bu soruyu Fransızca değil Türkçe sorardın” cevabını çok beğendiğimi yazdım dün.

Meğer bu “oturtmanın” telifi Şair Necip Fazıl Kısakürek’e aitmiş.

Bir Cezayirliye bu cevabı ilk o vermiş.

Bilmiyordum.

Öğrendim.

***********

YARIŞMA İZLEMEK

AKŞAMLARI evde kızımla beraber yarışma programları izlemek gibi bir merakımız var.

Kelime Oyunu’nu ve Sevgili Kenan Işık’ın “Kim Milyoner Olmak İster” yarışmasının tekrarlarını izliyoruz.

Ancak dün bir karar alarak “Bundan böyle izlemeyelim” dedik.

Çünkü izledikçe bu ülkede eğitimin kültür aşılamaktan ne kadar uzak kaldığını görmekten üzülmeye, hatta utanmaya başladık.

***********

MEDİCİ: İSTANBUL BİR SOYUT ANITTIR

DÜN keyfli bir gündü.

Sabah İstanbul Teknik Üniversitesi’nde, Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki en değerli kitap olan Ptolemaios (Batlamyus) Atlası’nın tıpkıbasımının piyasaya çıkması nedeniyle yapılan “vernissage”ında moderatörlük yaptım.

Sonra da Rönesans’ın en önemli ailelerinden Medici Ailesi’nin son temsilcisi Ottaviano de’ Medici di Toscana di Ottajano ile bir öğle yemeğinde buluştuk.

Bizi bir araya getiren ise Ahmet Akbalık oldu.

Akbalık, Sahilyolu olarak bilinen Kennedy Caddesi’ndeki eski Ağır Bakım ve Tamir Fabrikası’nı ya da bilinen adıyla eski tank tamir fabrikasını Elmak Konut’tan aldığı ihaleyle Büyükyalı adı altında bir projeye dönüştürüyor ve içindeki 100 ila 180 yıl arasındaki tarihi yapıları da rölöve ediyor.

Medici de bu konuda kendisine danışmanlık yapıyor.

Ottaviano de’ Medici di Toscana di Ottojano, İtalya’nın iki ayrı krallığının temsilcisi.

Toskana’daki Medici’ler ile Napoli’deki Ottojano’ların ortak mirasçısı.

Kendisine sabah Ptolemaios Atlası’nın tıpkıbasımının tanıtımını yaptığımızı söyleyince ne kadar heyecanlandığını anlatamam.

“Keşke beni de çağırsaydınız. En görmek istediğim kitap” dedi.

Ve İstanbul’un dünya medeniyetindeki önemini uzun uzun anlattı.

“Bu kent Avrupa’nın en büyük hazinesi. İstanbul varlığıyla elle tutulamayan soyut anıtların en büyüğüdür” dedi ve nedenlerini anlattı.

Yemekten gazeteye dönerken içinde yaşadığımız bu anıt kente neler yaptığımıza bir kez daha baktım ve hayıflandım.

Kendisiyle yaptığımız uzun sohbeti yarın daha detaylı aktaracağım sizlere.

***********

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Hak etmediği kadar değerli bir oyuncağın kıymetini bilmeyen çocuklar gibi davranmadığımız zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar