HSK bana umut verdi
İLGİNÇTİR, yargıya güvenimin dibe vurduğunu anlatan bir yazı yazdım ve “İzan kalmamış ki, en kötüsü bu” dedim ya, bu yazı sonrası içimde bir “umut ışığı” belirdi.
Nedenini anlatacağım, merak etmeyin.
Yazı yayımlandı ama son yıllarda içimizde egemen olan duygu vardı yine içimde.
“Yazarız, söyleriz ama kimse tınmaz” duygusu.
Memlekete hâkim olan “nobran” tavır, “Siz ne bilirsiniz” tepeden bakışı, “Gazeteci kimdir ki?” anlayışı nedeniyle “Yazdık ama başımıza iş almaktan başka ne işe yarar ki yazdıklarımız?” fikri hâkimdi bana da.
Ancak farklı bir şey oldu.
Öğleye doğru yoldayım, telefonum çaldı.
Bir Ankara numarası.
Açtım.
Karşımda HSK Başkanvekili Mehmet Yılmaz.
Şöyle bir konuşma bekliyorum haliyle, “Siz kimsiniz ki yargıya böyle bir şey söylüyorsunuz?” diye başlayıp uzayacak bir konuşma.
Ama bunun tam tersi oldu.
HSK Başkanı Sayın Yılmaz, son derece kibar ve bir o kadar sakin bir şekilde, “Fatih Bey, her sabah olduğu gibi yazınızı okudum. Değindiğiniz konu vahim. Hemen ilgili kararın dosyasını istedim. Bilgi vermek için de sizi aradım” dedi ve anlattı:
“Fatih Bey, karar savcılığın mütalaasına aykırı olarak verilmiş. Savcı iddianamedeki nitelemeye göre sandığın TCK 103/1-3 maddesinden cezalandırılmasını istemiş. Ağır ceza mahkemesi heyeti oybirliğiyle ‘Beraat’ demiş, savcı ve müdahil taraf istinaf yoluna başvurmuş. Karar 7.6.2018 günü verilmiş, henüz gerekçeli karar yazılmamış. Kesinleşmiş bir şey yok.”
Ben de Mehmet Bey’e, Sayın başkan, yargının işine karışmak haddimiz değil ama ortada 6 yaşında bir çocuk var. En azından bir uzaklaştırma kararı verilebilirdi” dedim.
HSK Başkanvekili Yılmaz anlattı:
“Dediğim gibi, savcı mahkûmiyet istemiş. Ortada tanık yok. Böyle olaylarda tanık zaten genelde olmaz. Mahkeme heyeti çelişkili ifadeleri duyunca beraat vermiş. Aile ve savcılık istinafa gitmişler. Sosyal Hizmetler’den de yardım alınıyor. Mahkeme heyeti oldukça tecrübeli, eski hâkimlerden oluşuyor. Şimdi istinafın kararı bekleniyor. Hassasiyetinizde haklısınız, yargı da bu konuda hassasiyet gösterecektir, emin olunuz.”
Sayın Yılmaz’la epey bir hasbihal ettik.
Çok ilginç şeyler anlattı.
Onları da yarına bırakalım. Ama bu meseleye yargının dikkati en düzeyde çekilmiş vaziyette.
HSK Başkanı Yılmaz’a artık unutmaya başladığımız bu hassas tavrı için gerçekten çok teşekkür ediyorum.
***********
‘FETÖ HER YERDE VARDI’ DEMEMİŞ MİYDİM!
AHH, ahhh...
Gerçeklerin bir gün ortaya çıkma hastalığından mustarip olması ne güzel.
Galatasaray Kulübü Futbol Şubesi yıllarca “FETÖ’cülere kucak açmakla” suçlandı. En çok da Fenerbahçeliler tarafından...
Ben de dedim ki: “Ben Galatasaray’da bu yapıyla mücadele ettim, ama şunu gördüm ki bunlar her kulüpte vardı.”
Galatasaray’da 2. Başkan olduğum dönemde Fethullahçı örgütlenmeyle açıkça savaşmıştım.
Son kalan bir kişiye de mesaj yollamış, “Kimsenin dinine, ibadetine karışmam. İsterse şeytana tapsın umurumda olmaz. Ama bunu takıma yaymaya kalkarsa, bu yolla takımda hâkimiyet kuracak gruplar oluşturursa, gençleri etkilemeye kalkarsa yollarım” demiştim.
Nitekim yolladım da.
O futbolculardan biri daha sonra bunu açıkladı.
Bu açıklamadan sonra ben, yani Fatih Altaylı bir kez daha bugün FETÖ denilen “Gülencilerin” hedefi oldum.
Başta Zaman olmak üzere ama neredeyse tüm İslamcı basında ağır hakaretlere uğradım.
Bugün FETÖ karşıtı görünüp o gün FETÖ işbirlikçisi olan bazı kalem sahipleri neler neler yazdılar hakkımda.
Sonra devran döndü, dünün FETÖ’cüleri bugün FETÖ karşıtı, dünün makbul FETÖ elemanları suçlu hale geldi.
Ben ise hep “Sadece Galatasaray’da değil, her kulüpte vardı bunlar. Ben en azından mücadele ettim” demekle yetindim.
Kimseye de dinletemedim.
Ama gel gör ki, eski bir Fenerbahçeli futbolcu, Bekir Ertegün itirafçı oldu ve öttü.
Aynen Galatasaray’da olduğu gibi, Fenerbahçe’de de başta Emre Belözoğlu olmak üzere pek çok futbolcunun FETÖ’cü olduğunu, FETÖ evlerinde toplantılara katıldığını isim isim anlattı.
Bu FETÖ ile mücadeleyi başlatanlara teşekkür ediyorum.
Bu sayede haklılığımız ortaya çıkıyor.
Ama bugün de benzer tehlikelere karşı uyarmaya devam ediyorum.
20 yıl sonra da “Ben 2018’de demiştim” diyebilir miyim, o gün hâlâ hayatta olur muyum bilmiyorum.
Ama aynı hatayı peş peşe yapanların “Kandırıldım” deme hakkı artık kalmamıştır.
Çünkü onlar kandıkça, memleket yanıyor.
***********
BOR MEVZUU
KİMSEYİ savunmak işim değil ama “Borcam” meselesinde Berat Albayrak’ın niye eleştirildiğini anlamış değilim.
Borcam meselesinde Bakan Albayrak doğru söylüyor.
Bor, farklı çeşitleri olan bir mineraldir ve cam sanayiinde uzun yıllardır kullanılır.
Bor katkılı “borosilikat” camlar camın genleşme katsayısını düşürdüğü için yüksek ısıya dayanıklı camların üretilmesine imkân sağlar.
Sadece cam değil, seramik ve emayelerde de bor katkılı kaplamalar suya dayanıklı seramikler üretilmesine ve ateşe temas eden emaye yüzeylerin parlaklığını ve sağlamlığını korumasına yardım eder.
Sık sık geyiği yapıldığı üzere uzaya gönderilip dünyaya geri dönen araçların atmosfere girişlerinde maruz kaldıkları sıcaklığa dayanmalarını sağlayan seramik kalkanlar da bor katkılı seramiklerdir.
Yani işin özü bor elementi, başta cam olmak üzere pek çok sanayi ürününde katkı maddesi olarak uzun yıllardır kullanılır.
Muharrem İnce’nin haklı olduğu nokta ise dünya bor rezervlerinin neredeyse tamamına sahip olan Türkiye’nin borun daha geniş ve daha verimli alanlarda kullanılması için teknoloji geliştirme konusunda daha ısrarcı ve yatırımcı olması gerekliliğidir.
Gayet iyi bildiğim bor mevzuunda, arzu ederseniz daha geniş bilgiyi de sizlerle paylaşabilirim.
***********
REKLAMLARI İZLEDİNİZ
BU fotoğraflar Samsun’dan.
Samsun Büyükşehir Belediyesi, bir grup Rus blogger’ı Samsun’a davet etmiş ve Samsun’un tanıtımına katkıda bulunmalarını ve bu yolla Samsun’a Rusya’dan daha fazla turist gelmesini sağlamaya çalışmış.
Blogger kızlar da Samsun’a gelmişler ve bu fotoğraflarla Samsun’u tanıtmaya başlamışlar.
İlginç olan ise Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin AK Partili olması.
***********
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hor görmektense hoşgörmeyi tercih ettiğimiz zaman.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce