Sükûnet ve güler yüz
MUHARREM İnce’nin cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası çok etkiliydi.
En azından kendi seçmeni ve kendi seçmenine yakın seçmenler üzerinde.
Etkili olmasının nedeni ise çok açıktı.
Neşeli, pozitif, eğlenceli bir kampanya olduğu için.
Söyleyeceğini söylemekten geri durmayan, ama bunu keyifli bir biçimde yapan bir kampanya sürdürüyordu. Muharrem İnce bu sırada kendi de eğleniyordu.
Seçimden sonra Muharrem Bey’de bir değişim var.
Sert, kızgın, öfkeli, gergin bir Muharrem İnce görmeye başladık karşımızda.
Son olarak bir gazeteciye sosyal medya üzerinden çok ağır şeyler yazmış.
Yapmayın Muharrem Bey.
Türkiye’nin, Türk siyasetinin böyle bir siyasetçiye ihtiyacı yok.
Türkiye siyasetinde böyle bir açık da yok.
Allah’a çok şükür öfkeli, kızgın, atarlı, gergin, gider yapan siyasetçiden yana hiç ama hiç sıkıntımız yok.
Sağımız solumuz, önümüz arkamız mebzul miktarda bu tarz siyasetçiyle dolu.
Kimileri bunu çok iyi, başarılı bir şekilde yapıyor, kimilerinin üzerinde durmuyor, ama çokça rastladığımız bir tavır sonuçta.
Sizin farkınız, eğlenceli olmanızdı.
Seçmeninizi mutlu etmeniz, keyif vermenizdi.
Çünkü etrafınızda toplanan seçmen öfke siyasetinden bıktığı için sizin yanınızdaydı; kara kaşınız, kara gözünüz ya da ekonomide veya başka alanlarda muazzam başarılarınız için değil.
Sükûnet ve güler yüzden başka bir silaha ihtiyacınız yok.
Öfkeye ve küfre hiç yok.
Bu sizi iktidar yapar mı bilemem, ama en azından bir kesimin ihtiyacının bu olduğunu biliyorum.
Bilmem anlatabildim mi?
***********
ERKEN YEREL SEÇİM İKTİDARA YARAR
SEÇİM gecesi konuk olduğum Habertürk ekranlarında, seçim sonuçları netleşip gayri resmi de olsa kesinleştikten sonra şöyle bir yorum yaptım:
“Bu sonuçlar kasım ayı içinde bir erken yerel seçime götürür Türkiye’yi. Evet ortada bir anayasal engel var, ama hiçbir parti erken yerel seçimden kaçtığı intibaını vermek istemeyeceği için bu anayasal değişiklik gerçekleşir.”
Referandum gecesi yaptığım “Erken genel seçime gidilir” tahmini gibi bu tahminimin de tutmak üzere olduğunu görüyorum.
Ben âlim olduğum için değil.
Siyaset de futbol gibi aslında çok basit bir şey olduğu için.
Peki erken yerel seçim Türkiye’de neyi değiştirir. Çok açık söyleyeyim, fazla bir şeyi değiştirir gibi görünmüyor ve zaten bu yüzden iktidar erken yerel seçim isteyecektir.
Mesela ben kendi adıma AK Parti’nin İstanbul’da ve Ankara’da çok ciddi oy kaybettiğini düşünüyordum.
Evet iktidar partisi buralarda bir kısım oy kaybetti, ama Cumhurbaşkanı Erdoğan tam aksini başardı.
Bu illerde yüzde 50’yi aştı.
Yerel seçimlerde Erdoğan’ın bu iki ilde kendini ortaya koyması, bu illerde AK Parti’nin yeniden rüzgâr estirmesini sağlayacak en önemli etkendir.
Zaten erkene alınmasının da gerekçesi, bu rüzgârdan bir kez daha yelkenleri doldurmaktır.
***********
İNCE VE İSTANBUL
MUHARREM İnce’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için CHP’nin adayı olacağı söyleniyor.
CHP’de böyle bir niyet kesin vardır.
Kuşkum yok.
Ancak ben Muharrem İnce’nin yakın çevresinden, böyle bir adaylığa sıcak bakmadığını görüyorum.
Gerçi başkanlıkla yönetilen Fransa’da başkanlığa giden yolun Paris veya başka önemli kentlerin belediye başkanlığından geçtiğini gördük, ama Türkiye’de bunun bir kez olması bir daha olacağı anlamına gelmez.
Muharrem Bey de zaten buna girmez.
***********
ELEŞTİRİ
BİZİM iktidara yakın medya olarak bildiğimiz medyadan iktidarla ilgili önemli “eleştiriler” alıyoruz.
Kısmen de olsa, tek tük de olsa...
Bunlar normalleşme işaretleri olarak algılanabilir mi acaba?
Mesela iktidarı önemli ölçüde destekleyen bir internet sitesinin başyazarı, iktidar partisine “kibir” uyarısı yapıyor. “Çok kibirli oldunuz, bu sizi bitirir” diye.
Hem de büyük bir zafer olarak görülen seçimden 7 gün sonra.
Türkiye’de siyasal İslam’ın medyadaki en köklü kalesi olan Akit Gazetesi’nde yılların İslamcısı Abdurrahman Dilipak, iktidarı “FETÖ ile mücadele falan ettiğiniz yok. Bir FETÖ’cüyü görevden alıyorsunuz, yerine daha FETÖ’cü olanı getiriyorsunuz” diye en sert ve en yumuşak karından dalıyor iktidara.
Aynı gazetenin yazarı Abdullah Çamlıdağ, iktidar partisini “İşi gücü rant ve akçeli işler olan, karı kız peşinde koşan asalaklara kucak açmak”la suçluyor.
Ben tüm bunları Türkiye’nin, daha doğrusu yeni Türkiye’nin “normalleşme” adımları olarak görüyorum.
Dünün “laik, seküler, kısmen demokrat” iktidarları en azından temelde aynı değerleri paylaşan “merkez medyası” tarafından kıyasıya eleştirilirlerdi.
Mevcut iktidar partisi 16 yıl boyunca kendine yakın medyanın eleştirilerinden kendini muaf tutmayı başardı.
Ama artık tam hâkimiyet kurulduktan sonra iklim normale, olması gerekene dönmeye başladı.
***********
AFRİKA KARMASI ŞAMPİYON OLUR MU?
DÜNYA Kupası sırasında en güldüğüm şeylerden biri, Zlatan İbrahimoviç’in kendisine yöneltilen bir soruya verdiği yanıttı.
İbrahimoviç’e sordular: “Sizce Arap takımlarından biri bir üst tura çıkabilir mi?”
Yanıtı şahaneydi: “Hepsi aynı grupta oynasalar bile mümkün değil.”
Zlatan haklı çıktı.
Bu arada Afrika takımlarının tamamının ilk turda elenmesi bazılarına sürpriz gibi geliyor ama Afrika takımları elense de, Afrika karması hâlâ en büyük favorilerden biri olarak Dünya Kupası’nda yoluna devam ediyor. Delirdiğimi zannediyorsanız yanılıyorsunuz ama sayayım:
Presnel Kimpembe: Kongo
Samuel Umtiti: Kamerun
Paul Pogba: Gine
Kylian Mbappe: Kamerun
Ousmane Dembele: Senegal
Corentin Tolisso: Togo
N’Golo Kante: Mali
Blaise Matuidi: Kongo
Steven N’Zonzi: Kongo
Steve Mandanda: Kongo
Adil Rami: Fas
Nabil Fekir: Cezayir
Djibril Sidibe: Senegal
Benjamin Mendy: Senegal
Bu Afrika karmasının Fransa forması altında oynaması ise malzeme yokluğundan olsa gerek.
***********
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Okumadığımız kitaplardan oluşan bir kütüphaneye kütüphane denmeyeceğini anladığımız zaman.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce