Karşıtlık arttıkça destek artıyor
Amerika Birleşik Devletleri’nde medya heyecanlı.
Uzunca bir aradan sonra yine bir başkanın “azli” tartışılıyor.
Son olarak aynı durum Başkan Bill Clinton’ın başına gelmişti hatırlayacaksınız.
Clinton, Oval Ofis’te bir stajyerle seks yapmış, Oval Ofis’i “Oral Ofis”e çevirmişti.
Ancak görevden azledilmek istenmesinin nedeni, stajyerle seks yapması değil, “Yapmadım” demesi olmuştu.
Suç olan “yalan” söylemesiydi, “libidosunu” engelleyememesi değil.
Bu yüzden de Trump, porno oyuncusuyla yatması da dahil, hakkındaki hiçbir iddiaya doğrudan kendi yanıt vermedi.
Yalan söylemek istemediği için, bir şey söylememe yolunu tercih etti.
Ancak avukatı konuşunca her şey ortaya döküldü.
Şimdi tehditler havada uçuşuyor.
Trump, “Azledilirsem ekonomi çöker” dedi önce.
Dün de bir diğer avukatı, eski New York Belediye Başkanı Guiliani bir adım öteye giderek “Trump görevden azledilirse ülkede ayaklanma çıkar” diye daha net bir tehdit savurdu.
Bir ayaklanma çıkar mı, çıkmaz mı bilemem.
Bence Trump’ı destekleyen eğitimsiz Amerikalılar ayaklanma falan çıkarmaz. Hatta Trump’ın görevden alındığını bile sağır sultandan sonra duyar ama görünün o ki, “Derin Amerika” şimdilik Trump’tan memnun ve kullanmaya devam etmek istiyor. Üç gündür tüm Amerikan televizyonları bu konuyu sürekli tartışıyorlar. “İmpeachment” olacak mı, olmayacak mı?
FOX News bile tarafsız bir yayın yapma gayretinde.
İnternette ise iki haftadır “Trump görevden alınmalı mı?” yolunda anketler zaten yapılıyordu ancak şimdi kamuoyu araştırma şirketleri de ciddi anketler yapmaya başladılar.
Sonuçlar ilginç.
İddialar ciddileşip, isnatlar çoğaldıkça ABD halkının Trump’a desteği artıyor.
Seçimlerde yüzde 50 oy alan Trump’ın görevde kalmasını isteyenlerin oranı geçen hafta yüzde 51 civarındayken, dün itibarıyla bu oran yüzde 54’e çıktı.
Trump’a karşıtlık sertleştikçe, destek de artıyor.
Galiba 21. Yüzyılın ilk çeyreğinin siyaseti dünyanın her yerinde böyle şekilleniyor.
***
Dün Trump’ın ABD devletinin istediği yöndeki hamleleri, “şuursuz lider” görüntüsü arkasına saklanarak yaptığını ima eden bir şeyler yazıp, “Detayını yarın yazalım” diyerek başıma iş aldım.
Çünkü aslında bugün yazı yazacak durumum yok idi.
Mecburen garip bir saatte oturup, bunu yazmak zorundayım.
Şimdi bir bakalım, ABD’nin köşeye sıkıştırıp, çökertmeye çalıştığı ülkeler hangileri.
1. İran
2. Venezuela
3. Türkiye
Niyesini düşündünüz mü hiç?
Peki o zaman size bir başka soru:
-Şu anda dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz üreticisi ülkesi hangisi?
Çoğunuz bilemediniz.
Şu anda en büyük hidrokarbon yakıt üreticisi ülke ABD. Ve elinde çok büyük bir kaya gazı rezervi de duruyor. 2030 yılında ABD, dünyanın en büyük doğalgaz üreticisi haline gelecek.
ABD şu anda petrol pazarını tam bir kontrol altına almak istiyor.
Fiyatları yükseltmek, kaya gazını fizibıl hale getirmek, üretimini arttırmak ve petrole sahip olmayan başta Çin olmak üzere rakiplerinin enerji maliyetlerini yükseltmek.
Yukarıda saydığım üç ülke dışında ABD’nin risk olarak gördüğü bir de Katar vardı. Katar İran’a doğalgaz alanları veriyor, kendi üretimini arttırıyordu.
ABD bu üç ülkeyi ve Katar’ı tam kontrol altına almadan enerjide tam olarak istediği pozisyonu yaratamıyordu.
Ve durduk yerde Katar’a bir terbiye yapıldı.
Komşuları abluka ve ambargo uygulamaya başladılar.
Emir ABD’ye gitti. Görümeler yapıldı. Katar NATO ile yakınlaştı ve son olarak da PKK/YPG hamisi ABD’li komutan ile el sıkıştı.
Abluka sırasında ABD de Katar’ın elinde tuttuğu pazarlara ihracat yapma testini gerçekleştirdi.
Suriye ve Türkiye ise tüm bu üreticilerin yolu üzerinde ve pazar kapısı ve hayati önem taşıyor. İran’a durduk yerde yeniden ambargo ve dışlama da bu nedenle yapılıyor.
Nükleer meselesi sadece kılıf.
Bir nevi Brunson olayı gibi. Bahane.
“Rusya nerede” diye soracak olursanız...
Trump ile Putin’in son buluşmasında ne konuşuldu zannediyorsunuz?
Petrol ve doğalgaz fiyatlarının yükselmesi ve bazı üreticilerin pazar dışında tutulması Rusya’nın da işine geliyor mutlaka.
Şimdilik bu kadar yeter.
Kızımla ilgilenmem lazım.
Hepinize sevgiler...
***
Rubicon
Ertuğrul Özkök, dün ABD - Türkiye ilişkilerini düzeltmek için her iki başkana birer mektup yazan ABD Türkiye iş konseyleri başkanlarından söz etmiş.
Biri ABD’li bir emekli general, diğeri ise Doğan Medya Grubu varken grubun uzun süre başkanlığını yapmış olan Mehmet Ali Yalçındağ.
Özkök ve Ahmet Hakan ardı ardına “Birileri devreye girsin” diye yazmışlardı.
Belli ki, Sevgili Yalçındağ’dan bir sinyal almışlar ve bunları yazmışlar.
Bence bu iş, işadamlarının devreye girip çözebilecekleri noktanın ötesinde bir yerde.
Rusya gibi tek uçaklık bir sorun değil.
Bu mektuplarda hem Yalçındağ hem de ABD’li general her iki lidere de “Rubicon’u geçmeyin” çağrısı yapmış.
Özkök bunu adını İtalya’da bir nehirden alan dönüşü olmayan nokta diye tarif etmiş.
Sözün aslı şudur.
Roma bir imparatorluk değil de, bir cumhuriyetken Roma lejyonlarının yani Roma Ordusunun, Roma yakınlarındaki bu nehri geçmeleri yasaktı.
Silahlı güçler Roma’ya en fazla o kadar yaklaşabilirdi.
Generallerin ordularıyla birlikte Roma’ya Rubicon Nehri’nden daha yakın olmaları cumhuriyet için bir tehdit, tiranlık için bir adım olarak görülmüştü.
Rubicon Nehri Julius Sezar tarafından geçildi.
Ve bu geçiş Sezar için hayırlı sonuçlar doğurmadı.
***
Baki Abi
Sevgili Baki Özilhan’ı günümüzde erken sayılabilecek bir yaşta kaybettik.
1990’dı yanılmıyorsam, sevgili dostum Nahit Duru tanıştırmıştı bizi.
Neredeyse 30 yıl.
30 yıl boyunca onurlu, dürüst ve hepsinden önemlisi iyi insan olan Baki Özilhan’la dost olmanın, konuları, olayları ve sohbetleri paylaşmanın keyfini yaşadım.
Huzur içinde yat Sevgili Baki Abi...
Özleyeceğim seni. Hem de çok...
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hedefe ulaşmanın ilk şartının yola olumlu düşüncelerle çıkmak olduğunu unutmadığımız zaman.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce