Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        2017 yılında referandum ile kabul edilen ve Türkiye’ye Başkanlık sistemi getiren Anayasa ile ilgili olarak o zaman da eleştirilerimizi yöneltmiş, bu Anayasa’nın Türkiye’ye pek çok açıdan sorun yaratacak, çalakalem yazılmış ve alelacele halkın önüne getirilmiş sakıncalı bir Anayasa olabileceğinden bahsetmiştik.

        İçindeki pek çok açık, pek çok muğlak nokta olduğu zaman içinde ortaya çıktı, çıkmaya da devam ediyor.

        Kilit görevlerdeki bakanların seçim öneminde görevlerini sürdürüyor olmasının yarattığı tartışmaları bugün özellikle İçişleri Bakanı tarafından başlatılan bazı tartışmalarda gördük.

        Bunun dışında da pek çok sorun var.

        Ancak en önemli sıkıntı çok açık biçimde karşımızda duruyor.

        Bu Anayasa, çok açık biçimde aşırı uç, marjinal, toplum genelinde kabul görmesi imkansız bazı küçük partilere ve siyasi görüşleri kendi oy tabanından çok daha güçlü bir rol biçiyor.

        Mesela Hüda-Par gibi hem Türkiye Cumhuriyeti karşıtı, radikal İslamcı, şeriat yanlısı ve oy oranı binde bir bile olmayan Kürtçü bir partiye iktidar partisi ile oturup pazarlık etme ve iktidar ittifakına dahil olup görüşlerini dikte etme hakkı verirken, HDP gibi bir partiyi hiçbir ittifaka dahil olmadan TBMM’de kilit rol alma şansı tanıyor.

        Dahası yarın kurulabilecek daha da radikal etnik milliyetçi, hatta adı konmamış Neonazi partileri bile gelecekte parlamento içinde etkin konuma getirebilecek bir Anayasal düzenimiz var.

        Elbette her görüşün TBMM’de temsil hakkına saygı duyuyorum.

        TBMM’de olmaları beni asla rahatsız etmiyor.

        Ama radikal uçların kilit haline gelmesinin yarabileceği sonuçlardan endişe etmemem mümkün değil.

        Seçimi kim kazanırsa kazansın, Anayasa yazma donanımı ve yetkinliği olmayan kişiler tarağından yapıldığı aşikar bu “Çalakalem” Anayasa’nın bir an önce değişmesi gerektiğini biliyorum.

        İçimizdeki İrlandalılar

        İçimizdeki İrlandalılar
        0:00 / 0:00

        Konuştuğum “muhafazakar” bir araştırmacı “Artık Kemal Bey’in kazanmasının önünde hiçbir engel yok” dedi. Biraz durdu ve ekledi: “Aslında var.”

        Haliyle sordum.

        “Ne o engel?”

        “Kemal Bey, CHP’nin olası üç adayı İmamoğlu, Yavaş ve kendisi arasında aslında en zayıf olan adaydı. Ama o zaman da söylediğim gibi seçim sürecinde Yavaş 65’ten başlayıp kampanya boyunca gerileyecekti, İmamoğlu 60’dan başlayıp gerileyecekti. Kılıçdaroğlu ise 38’den başlayıp yükselecekti. Nitekim de öyle oldu. Tabii burada Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun zamandır partisine rağmen kurguladığı çok başarılı bir oyun var. Önce İYİ Parti ile kurduğu ortaklık, sonra bunu 6’lı Masa'ya çevirmesi, Kürt seçmeni kendisine desteğe ikna etmesi. Bunlar Kemal Bey’i yüzde 50’ya çok yaklaştırdı, belki de geçti bile” diye uzattı.

        “Bunları biliyoruz da, engel ne?” diye kestim lafını.

        “Bunu şundan söylüyorum. Kemal Bey bugün Cumhurbaşkanı seçilmeye çok yakın ve partisine rağmen çok yakın. Ve bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nun önündeki engel CHP’li bir kesim.”

        “Nasıl yani?”

        “Bazı gazeteciler. Bunlardan bazıları Kemal Bey’in kurguladığı oyuna karşı çıkanlar. Bunlar son ana kadar masadaki ortaklara vurmaya devam edecekler. Ama bundan daha beteri var.”

        “Beteri ne?”

        “Beteri bazı hanımefendiler. Bunların seçim kazanılmadan atmaya başlayacağı zafer naraları ve intikamcı, rövanşist söylemleri ekonomi, yolsuzluk, kibir gibi nedenlere kızarak AK Parti’ye oy vermeyecek seçmenleri korkutabilir. Bence son üç gün Halk TV yayın yapmazsa ya da en azından birkaç programcısını ekrana çıkarmaz ise Kemal Bey için daha hayırlı olabilir” dedi ve ekledi: “Aynı şey A Haber için de geçerli. Bugün iktidar el değiştirmeye bu kadar yakın ise bunda A Haber tipi haberciliğin de etkisi var.”

        Güldüm ama aslında gülünecek bir şey değildi. Ne de olsa bizim "Akrep etmez akrabanın ettiğini" diyen bir atasözümüz vardı.

        Mirası kim paylaşır

        Mirası kim paylaşır
        0:00 / 0:00

        Muharrem İnce adaylıktan çekildi.

        Kimileri bunu İnce’ye yönelik iftiralara bağlıyorlar, kimileri ise örgütün ayaklanmış olmasına.

        Hangisidir bilemem ama İnce’nin hiçbir etkisi olmamış bir iftira kampanyasına teslim olacağını zannetmiyorum.

        Muharrem Bey adaylıktan çekilirken bana da sitem ederek, “Bir gazeteci bana yapılanı kınıyor ama ister doğru olsun ister yalan diyor” diyerek benim bu iftiraya inanma ihtimalimi eleştirdi.

        Haklı mı!

        Belki.

        Ben doğru olabilir manasında yazmamış, doğru olsa bile önemi yok demek istemiştim.

        Kötü ifade etmişim.

        Şimdi bu iğrenç kampanyayı kimin yaptığı tartışılıyor.

        Kimileri Rusya diyor, kimileri olağan şüpheli FETÖ’cüleri işaret ediyor, son olarak AK Partili bir trolün başlattığı yolunda belgeler sunuluyor.

        Teker teker hepsi de olabilir, hepsi birden de olabilir.

        Bilmiyoruz.

        Bildiğimiz yapılanın büyük ahlaksızlık olduğu.

        Şimdi sorulan soru şu: “İnce’nin oyları nereye gider?”

        Büyük bölümü Sinan Oğan’a gider, bir kısmı Kemal Kılıçdaroğlu’na gider, bir kısmı da R. Tayyip Erdoğan’a.

        Ama şurası aşikar ki, İnce’nin oy mirasından en büyük payı Kılıçdaroğlu almasa bile bu en çok ona yarar.

        Çünkü Kılıçdaroğlu’nun ilk turda kazanmak için küçük bir miktar oya gerek duyduğunu, diğer adayların ise İnce’nin tüm oylarını alsalar bile ilk turda kazanamayacaklarının aşikar olduğunu biliyoruz.

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

        NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Dostlarının değerini bilmeyenler dostsuz kalınca eski dostlarını suçlamadığı zaman.

        Diğer Yazılar