Rio rezaleti ve tersine dünya
G-20 zirvesi biter bitmez Los Cabos’tan havalandık.
İstikamet Rio.
Ama yol uzun. Lima’daki duraklama dahil toplam 14 saat uçacağız.
Ben uçağa biner binmez uyudum.
Üç gündür çok yorulduk.
Güneşlen, okyanus kıyısında dalgaların içinde yürü, boğulma tehlikesinden sonra keşfettiğim kayalık bir burundan denize gir.
Perişan haldeydim.
Lima’ya kadar 7 saat boyunca uyudum.
Lima’da havaalanı çok hoş. Pırıl pırıl, modern. Hiç beklemezsin.
Lima’da 1.5 saat kaldıktan sonra yeniden havalandık.
Bu kez de 6 saate yakın uçacağız.
Sonunda Rio’ya vardık.
Rio dediğin tam rezalet.
Her taraf gecekondu ama bizim gecekondular gibi değil. Teneke evler. Teneke olmayanlar da iğrenç. Bunların yanında bizim gecekondu mahalleleri Manhattan gibi kalır.
Berbat bir trafikten sıyrılıp Copacabana Plajı’na bakan otelimize ulaştık.
Otel de rezalet.
Benim çocukluğumdaki Sirkeci otelleri gibi.
Ama geceliği 400 dolar.
Brezilyalı otelciler bu uluslararası toplantıyı kullanıp fiyatları katlamışlar ama ne katlamak.
Zaten AB delegasyonu bu soygunu protesto etmiş ve heyet yollamaktan vazgeçmiş.
25 bin yatak kapasiteli şehre bu toplantı için 30 bin kişi gelince kalacak yer kalmamış.
Türk heyeti de 4 ayrı otele yerleşti.
Başbakan’ın kaldığı otel idare eder.
Gerisi facia.
Bu arada uyardılar: “Arka caddelere geçmeyin, soyulursunuz. Gece karanlıkta Copacabana’da gezmeyin, yine soyulursunuz.”
Anlayacağınız her halükârda soyulacağız.
Rio dediğiniz bu.
Brezilyalıların futbolcu olup ülkeden kaçmaya çalışmalarını buraya gelince daha iyi anladım.
Ben de burada yaşasam, Ronaldinho olurdum.
ESKİ GARİBANLAR DERS VERİYOR
Lima'da havalimanında, bakanlar Ali Babacan ve Mehmet Şimşek'le sohbet ettik.
Dünyanın tersine döndüğünü söylediler.
G-20 zirvesine "konuk olarak" katılan Kolombiya temsilcisi bir konuşma yapmış ve gelişmiş ülkelere dönüp "Ekonomileriniz berbat. Biz de geçmişte bunları yaşadık ama aşmayı başardık. İsterseniz krizden çıkma deneyimlerimizi sizinle paylaşırız" demiş.
Salondakiler bu sözlere tebessüm etmişler.
Bizimkiler de tabii.
Oysa bizim de durumumuz farklı değil.
Biz de yıllarca krizlerle inledik, şimdi ise "Güvenilir limanız" diye hava atıyoruz.
Gelişmiş ülkeleri krizden çıkarmak için kurulan fona 5 milyar dolar veriyoruz.
Ali Babacan'a bu 5 milyar doları sordum.
"Biliyorsunuz 90 milyar dolardan fazla döviz rezervimiz var. Bu paradan 5 milyar dolarını buraya koyacağız. Yani ha bizim Hazine'de durmuş, ha bu fonda. Farkı yok bizim için. Ama ülkenin prestiji açısından önemli. Gayri safi milli hasılaya ve ülke döviz rezervlerine oranla en yüksek katkıyı biz yaptık. Tabii burada bir şart var. İhtiyacımız olduğu anda bu parayı hemen o fondan çekebiliriz" dedi.
Bunun üzerine ben de "O zaman ABD 5 sent bile vermemiştir. 0 rezervle çalışıyorlar" dedim.
Maliye Bakanı güldü, "Matbaa onlarda. Canları isteyince basıyorlar. O yüzden rezerv gereği duymuyorlar" dedi.
Ali Babacan gülerek, "Artık basmıyorlar bile. Bilgisayarda yazıyorlar. Kâğıt maliyetinden de kurtuldular. Gerektiği kadarını bilgisayara giriyorlar, oluyor sana para" dedi.
Ama Putin de zirvede dikkati ABD'nin durumuna çekmiş.
Demiş ki: "Burada Avrupa ülkelerindeki krizi konuşup duruyoruz ama ABD'nin durumu daha kötü, ona hiç değinmiyoruz. Borç limitleri dolu. Her yerde sıkıntıları var. Sanki böyle bir durum yokmuş gibi davranıyoruz."
Bunları Obama'nın gözünün içine bakarak söylemiş.
Bizim ekonomi yönetimi, Rusya'nın bu krizden çok memnun olduğunu ve krizin sürmesini istediğini düşünüyor.
"Rusya krizlerden avantaj sağladı. Yüksek petrol fiyatı, daha doğrusu yüksek emtia fiyatları Rusya'yı kurtardı. Petrol 100 doların üzerine çıkınca Rusya borçlarını ödedi, rezervine 200 milyar dolar koydu. Şimdi de bu fiyatlar düşmesin istiyorlar. Bu durum en çok onlara yarıyor" fikrindeler.
DURUMUMUZ FENA DEĞİL
Babacan ve Şimşek'e bizim durumu sordum.
Temkinli konuşuyor ikisi de.
"İyiyiz ama bunu sürdürebilir olmamız lazım. Her adımı çok dikkatli atıyoruz" dediler.
Diyeceksiniz ki Başbakan Erdoğan ne yapıyor?
Vallahi bilmiyorum.
Çünkü Chicago'dan beri Başbakan'ı yakından görmedim.
O toplantı senin, bu toplantı benim, o ikili görüşme senle, bu ikili görüşme benle koşturup durdu.
Onca zirve, onca devlet başkanı arasında Türkiye'den beraberinde gelen gazetecilerle konuşmaya fırsatı olmadı.
Herhalde dönüş yolunda sohbet etme fırsatı bulacağız.
Ama şehit haberleri gelinceye kadar keyfi yerindeydi.
Şehit haberlerinin geldiği gecenin sabahı otelden çıkarken gördüm. Hayli üzgün, hayli sıkıntılı görünüyordu.
Ömer Çelik, Başbakan'ın Obama ile yapacağı her görüşme öncesinde PKK'nın saldırıda bulunmasının arkasındaki nedeni şöyle analiz etti:
"Görüşme sırasında gündeme gelmek istiyorlar. Beyefendi ile Obama'nın onlardan söz etmesini istiyorlar. Toplantıdan 5 dakika da olsa çalmak istiyorlar."
Anlatacaklarım şimdilik bu kadar.
Fatih Altaylı, Habertürk, Rio.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
İş gezisinde tembellik yapmadığımız zaman.