Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İşadamı bir arkadaşım aradı dün.

        “Abi boşanıyorum” dedi.

        Şaşırdım. Gayet iyi bir evliliği vardı.

        “Ne oldu böyle birdenbire?” diye sordum.

        “Kanun yürürlüğe giriyor” diye abuk bir yanıt verdi.

        “Ne kanunu, Medeni Kanun mu değişiyor, ne oldu?” dedim.

        “Yok ya ne Medeni Kanunu, Borçlar Kanunu değişiyor o yüzden boşanıyorum” dedi.

        Bilmem biliyor musunuz, yeni Borçlar Kanunu kısa süre sonra yürürlüğe girecek.

        Kanunun 584. maddesi nedeniyle boşanıyorlarmış.

        Çünkü bu madde, bir kişinin herhangi bir borca veya alıma kefil olabilmesi için “eşin rızasını” gerektiriyor.

        Öyle şifahi bir rıza falan da değil, yazılı, beyanlı bir rıza, bir onay gerektiriyor.

        Madde aynen şöyle diyor: “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.”

        “Bunun için boşanılır mı?” dediğim zaman arkadaşımın yanıtı şöyle oldu:

        “Tam bunun için boşanılır. Şirkete her gün kredi alıyoruz, mal alıyoruz. Bunlarda genelde şahsi kefalet de istiyor karşı taraf. Şimdi ben her biri için gidip karımdan ayrı ayrı kefalet mi alacağım? Üstelik de yazılı. Böyle saçmalık mı olur. Boşanırım daha iyi” yanıtını verdi.

        Borçtan harçtan anlamam ama bu kanun yüzünden epey bir boşanma olacağını tahmin etmek için Borçlar Hukuku uzmanı olmaya gerek yok.

        Genelkurmay'a bir sorum var

        BAŞLIĞA bakıp da tedirgin olmasın paşalarımız.

        Sorun düşürülen uçağımızla ilgili değil.

        Onu zaten herkes soruyor.

        Benim sormama gerek yok.

        Benim merak ettiğim konu başka.

        F-4 Fantom uçağımız Suriye açıklarında vurulmadan bir gün önce gündemimizde başka bir konu vardı.

        Yeşiltaş Karakolu, Suriye asıllı terörist Bahoz Erdal'ın emriyle PKK'lı teröristlerce basılmıştı.

        Baskından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri bölgede operasyon başlatmıştı ve 300 PKK'lının çembere alındığı duyurulmuştu.

        26 PKK'lının öldürüldüğü, diğerlerinin de sıkıştırıldığı açıklanıyordu.

        Bu açıklamanın ertesi günü Suriye, savaş uçağımızı düşürdü.

        O gün bugündür "çember altına alınan" PKK'lılarla ilgili hiçbir açıklama gelmedi.

        Ne oldu bu 300 PKK'lı.

        Uçak düşürülünce çemberi açtık mı?

        Yoksa operasyon sürüyor, çember daralıyor mu?

        Merakım budur, maruzatım bundan ibarettir.

        Bin özür

        KIZ ne dese haklı.

        Kim ne dese haklı.

        Yaptığımız ayıp.

        Başbakan'la uzun bir seyahatten dönmüşüm.

        Günlerdir ilk kez gazetemi elime alıp okuyacağım.

        Magazin gazetemizi elime alıyorum. Başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor.

        Deniz Seki'nin kilolu bir fotoğrafı ve üzerinde "Deniz Anası" diye bir başlık.

        Nasıl utandığımı anlatamam.

        Üstelik de aşağıda Deniz Seki'den çok daha kilolu Uğur Yücel var ama ona bir laf yok. Ona "Deniz Babası" diye yazılmamış.

        Yazı işlerinde arkadaşlara sordum, "Bunu nasıl yaptık?" diye.

        Komik bulmuşlar. Hukuki bir sorun yok denince kullanmışlar.

        Peki ya "insani sorun".

        O fotoğraftaki kadın anamız, kız kardeşimiz, eşimiz olsa yine aynı başlığı atacak mıyız?

        Deniz Seki bin türlü sorun yaşıyor.

        Başı dertte.

        Bunalımda. Kilo da alabilir. Kilo da verebilir.

        Hakkı var.

        Peki bizim insanlığımızı unutmaya hakkımız var mı?

        Deniz Seki'den binlerce kez özür diliyorum.

        Ne dese haklı.

        Hem de çok haklı.

        Mısır Cumhurbaşkanı'na oğlundan ültimatom

        MISIR'da seçim sonuçları açıklandı. Halk ve dünya rahat bir nefes aldı.

        Eğer seçimi kazanan Mursi olmasaydı, Arap Baharı başlamadan bitmiş olacaktı ve Mısır kısa süre sonra yeniden karışacaktı.

        Mursi'nin seçimi kazandığı açıklanır açıklanmaz, yeni cumhurbaşkanının oğlu Abdullah Mursi internet sitesine babasına yönelik bir "kutlama ve ültimatom" koydu ve şöyle dedi:

        "Baba, Allah'a itaat ettiğin sürece sana itaat ederiz. Aksi halde sana da isyan ederiz. Devrime ve hedeflerine aykırı davranırsan, şehitlerinin hakkını almazsan sana karşı ayaklanırız."

        Ardından Mursi televizyonlardan bir teşekkür konuşması yaptı.

        İçerik olarak Başbakan Erdoğan'ın "balkon konuşmasını" andıran bir konuşmaydı. Ama Mursi şöyle bir şey de söyledi: "Eğer söz verdiklerimin dışında hareket edersem beni uyarın. Eğer uyarınızı dinlemezsem bana itaat etmeyin."

        Sonra da Mısır'ın geçmişte imzaladığı tüm uluslararası anlaşmalara, Hıristiyanların ve kadınların haklarına saygı göstereceklerini, insan haklarının da en önemli konuları olduğunu söyledi.

        Yeni cumhurbaşkanı sözlerine ne kadar sadık kalır bilinmez.

        Ama belli ki, seçimi gibi koltukta oturması da bıçak sırtında olacak.

        Sözlerini tutmazsa en yakını bile yanında olmayacak.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Kumaş kadar dikişin de önemli olduğunu unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar