Güçlü devlet ve alayına gider siyaseti
BAŞLIK biraz argo oldu değil mi?
Farkındayım.
Ama durumu anlatacak başka bir cümle bulamadım.
"Höt zöt" siyaseti desem olur muydu emin değilim.
Önce İsrail'le başladı her şey.
İsrail'e "haddini bildirdik" çeşitli vesilelerle, çeşitli platformlarda.
Sonrası malum.
9 vatandaşımızı öldürdüler. Tabutlara baka baka döndük "uluslararası sulardan".
2 yıl falan oldu değil mi?
Özür bekliyoruz hâlâ.
Sonra Suriye'yle devam ettik dış politikamızı güçlendirmeye.
"Esad yaz sonunu göremez" dedik.
Uçağımızı indirdiler yaz başında. Pilotlarımız göremedi yaz sonunu. Başka bir yaz da göremeyecekler ne yazık ki!
Suriye'ye karşı politikamızı güçlendirdik, tahkim ettik. "Esad yılbaşını göremez" dedik.
Akçakale'de vatandaşlarımızın başına yıkıldı evleri. 3'ü çocuk 5 "sivil şehit" verdik.
Bunlar olurken Irak'ı boş bırakmadık.
Cumhurbaşkanı yardımcıları Türkiye'ye kaçtı. Aldık Başakşehir'e yerleştirdik. Adamı memleketinde idama mahkûm ettiler.
"Konuğumuzsun" dedik.
Irak'la zaten durum iyi değildi.
Teröre karşı Irak'ta kurduğumuz karakolları kapatmamızı buyurdular. Şimdilik "şeref konuğumuz" Barzani ses etmiyor da, askerlerimiz yerinde duruyor.
Ama Irak'ın bölgedeki petrol şirketlerimizin lisanslarını iptal edeceği yazılıyor "istihbarat çevrelerine yakın" yazılarda.
İran'ı korumamıza aldık. BM'de Güvenlik Konseyi üyesi sıfatıyla "Dokunmayın İran'ıma" dedik.
Çok geçmedi İran'a dokunmak isteyenlerin gözü kulağı olsun diye Kürecik'e radar kurdurduk.
Karşılığında PKK'nın kolu PEJAK, İran'daki faaliyetlerini durdurdu, İran PKK'nın faaliyetlerine yol verdi.
Orada şimdilik zayiat yok.
Hayırlısıyla dün de Rusya'dan gelen Suriye uçağını Esenboğa'ya indirdik, "İçinde silah var" diyerek.
Var mı yok mu hâlâ anlaşılamadı.
Rusya sözlü nota verdi. Putin gelişini bir daha erteledi.
Sonra Başbakan çıktı, "Rusya'nın MKE'sinden malzeme götürüyordu Suriye'ye" dedi.
Bir gider de Rusya'ya yaptık.
Maşallah durumumuz iyi.
Yunanistan ve Bulgaristan'a gözünüz gibi bakın.
Bir onlar kaldı.
Yakında onlara da bir vesileyle "postamızı koyarız".
Güçlü devlet dediğin böyle olur zaten.
Göstermediğin güç, neye yarar.
Gerçekten NATCVdan mı?
DÜN Ankara'da bir dedikodu dolaşıyordu.
Özellikle de AK Parti milletvekilleri tarafından seslendirilen bir dedikodu.
Rusya'dan Suriye'ye giderken indirdiğimiz Suriye uçağında "askeri malzeme" olduğu yolundaki "istihbaratın" NATO kaynaklarından geldiği dedikodusu.
Bunun ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.
Amerikan Büyükelçiliği yetkilileri, "Bu konuda paylaşacağımız bilgi yok. Türk makamlarına sorun" demekle yetindiler. Yani "Biz böyle bir istihbarat verdik" de demediler, "Vermedik" de demediler.
Bu bilginin nereden geldiği meçhul.
Ancak bu olay beni biraz geçmişe götürdü.
2007 yılında İran'dan Türkiye'ye giren ve Suriye'ye gitmekte olan bir tren, Güneydoğu Anadolu'da demiryoluna yapılan bir sabotaj sonrası devrilmiş ve içinden 297 adet atış rampası, 1032 adet havan topu mermisi, 135 sandık patlayıcı, 762 Kanas suikast tüfeği, 54 adet Bixi makineli tüfek, 120 sandık 120 mm'lik havan mermisi, 775 sandık askeri mühimmat çıkmıştı.
Trene sabotaj yapanların PKK'lılar olduğu ileri sürülse de bu işi yapanın aslında İsrail olduğu konusunda şüphe yoktu.
O zaman bu olayı detaylarıyla yazmıştım.
Yapılan ihbara rağmen vagonların aranmadan Türkiye'ye girmiş olması şüphe yaratmış, Gümrük Müsteşarlığı, "Vagonlar ilk kalkış yerinden itibaren mühürleri bozulmadan Türkiye'ye girdiği için arama yapılmasına gerek duyulmamıştır" açıklamasını yapmıştı.
Daha önce de bir TIR konvoyunda arama yapılmış ve parafin varilleri içinde İran'dan
Suriye'ye gönderilen silahlar bulunmuştu.
Bu kez gerçekten silah var mı yok mu belli değil. Rusya ve Suriye, "Silah yok" diyor.
Biz ise malzemenin "Rus MKE'si" tarafından yüklendiğini söylüyoruz.
Eğer gerçekten silah yoksa ve bu istihbarat dedikodusu yapıldığı üzere NATO tarafından verilmişse, birileri Türkiye üzerinde "derin bir oyun" oynuyor demektir.
Türkiye ise bilmediği bir oyunda çok ciddi bir piyon durumundadır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Türklerin icatları sakızla jeton çalmak olmadığı zaman.