Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

GEÇEN hafta komik bir dille yazılmış "Bağımsız Ege Projesi'' adı altında internette dolaşan bir metni sizlerle paylaştım.

"Komik'' diyerek.

Epey bir mail ve mesaj geldi, "Komik değil gerçek'' diyerek.

Gelen mailleri, mesajları, yorumları ve fotoğrafları görseniz, benim gibi siz de şaşırırsınız.

"Evet bunu gerçekten istiyoruz'' diyen pek çok Egeli, fotoğraflar da yollamış.

Duvarlara yazılmış konuyla ilgili sloganlar...

Aslına bakarsanız bunda şaşılacak bir şey yok.

Bir toplumu bu kadar keskin hatlarla bölmeye başlarsanız, 10 yıl içinde bu sonuca ulaşırsınız.

Toplumsal barış, toplumsal uzlaşma derken, bu kadar düşmanlık yapılınca, bırakın laiklik yanlısıyla, Alevi'yle olan derin uçurumları, "Sünni'' muhafazakârları bile kendi içinde ayrıştırıp "Paralel'' adı altında ötekileştirirseniz sonuç kaçınılmaz bir bölünmedir.

Biliyoruz ki, Türkiye bir süredir Abdullah Öcalan'ın öngörüleri ve talepleriyle çizilen bir yolda.

Öcalan'ın en önemli taleplerinden biri de "demokratik özerklik'' olarak biliniyor.

Bu talep başta büyük bir tepkiyle karşılanırken bugün "Bağımsız Ege Projesi'' adı altında başlayan bir "şaka'' bile aslında toplumun "tek çıkış yolu'' olarak bunu görmeye başladığını, "demokratik özerklik'' tamlamasına en sert tepkiyi gösteren bölgelerden Ege'de bile benzer bir talebin "şaka yollu'' da olsa konuşulmaya başlandığını gösteriyor.

Kimbilir belki de "zorla muhafazakârlaştırılan'' ve hatta "tek tip muhafazakârlığa'' dahi zorlanan Türkiye'de bir süre sonra bu "demokratik özerklik'' meselesi "en istemeyenlerin'' bile istediği bir "yönetim biçimi'' haline gelecek.

Kimbilir belki de "zorla dayatılan'' yaşam biçimlerinden kurtulmanın tek yolu olarak görülecek.

Bunun nasıl olacağını da başka bir gün konuşuruz...

Mesaj

CUMHURBAŞKANI Erdoğan ile ABD Başkanı Obama arasında 1.5 yıl sonra gerçekleşen ilk temas, medyamız tarafından fotoğraflar ve süre üzerinden değerlendirildi.

85 dakika görüşme ve eli sırta koyma, refakat etme, masada yakın oturma gibi kriterlerle yapılan değerlendirmede ilişkiye verilen not, 10 üzerinden 11.

İçerikle ilgili olarak ise bölgedeki 4 önemli meselenin ele alındığını öğrendik medyamızdan.

Ancak ABD tarafından görüşmenin içeriğiyle ilgili olarak yapılan açıklama çok ilginçti.

ABD sözcüsü, iki lider arasında "hoşgörülü toplumlar inşa etmek ve Yahudi düşmanlığı belasıyla mücadelenin önemi''nin konuşulduğunu açıkladı.

Sizce Obama, Türkiye Cumhurbaşkanı'na bunları niye söylemiştir?

Esad'a, Sisi'ye, Putin'e iletsin diye mi!

Algı operasyonu sizin işiniz

KIZIMIN Milli Eğitim Bakanlığı tarafından eve 95 kilometre mesafedeki imam hatip okuluna kaydedildiğini yazdım.

Ardından Hahambaşı Haleva'nın torununun da aynı okula kaydedildiğini yazdı gazeteler.

Şuursuzun biri, hasbelkader elde ettiği gazete köşesinde benim "Cemaat'le beraber bir algı operasyonu yürüttüğümü'' yazmış.

Algı operasyonu falan bilmem ben.

Onlar sizin uzmanlık alanınız.

Bu yüzden istihdam ediliyorsunuz.

Ben başıma geleni yazdı.

Sadece benim değil, kızımın okulundaki onlarca öğrencinin, bizim gazetede aynı yaşta çocuğu olan neredeyse tüm arkadaşlarımın ve bana mail yoluyla ulaşan yüzlerce velinin başına geleni.

Bu bir algı operasyonuymuş.

Aslında sayı hiç de abartıldığı kadar değilmiş.

Vallahi bu bir algı operasyonuysa bunu yürütenler Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde olsa gerek ki, böyle bir yerleştirme yapmışlar.

Bence hemen Milli Eğitim'de de bir "Paralel operasyonu'' başlatın.

Hatta bunu ilk olarak da bu arkadaş yazsın.

Böylelikle birilerinin gözüne biraz daha fazla girer.

Not: Bazıları kızımı imam hatip okuluna yazdırdığımı zannediyor. Öyle bir şey yok. Normal bir liseye gidiyor. Milli Eğitim Bakanlığı, imam hatibe yazdırmıştı ama kaydını aldık.

Bırakın bir parti de dinden bahsetmesin

AHMET Hakan, CHP Kurultayı'nı eleştirirken "Dinle ilgili hiçbir şey söylemediler'' diyor.

Eh be Ahmet, bırak da birileri dinle ilgili bir şey söylemesin.

İşte Türkiye'nin AK Parti ile geldiği nokta bu.

"Bir siyasi parti dinle ilgili bir şey söylemezse işini eksik yapmış olarak algılanıyor.''

Oysa bir siyasi parti kurultayında dinin ne işi var.

Bugün geldiğimiz yerin nedeni, din ile siyasetin bir araya getirilip bir baskı ve bir ayrışma unsuru olarak kullanılması değil mi?

Modern bir siyasi parti, din meselesini sadece ve sadece özgürlükler başlığı altında görür.

Toptan bir özgürlüğün vazgeçilmez parçalarından biri de din özgürlüğüdür.

Din bir özgürlük alanıdır. Siyaset alanı değil...

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

Özgürlükten korkanların köle ruhlular olduğunu anladığımız zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar