En zoru kötülüğün tamiri
DÜNKÜ yazımda "Çıkan çivileri yerine koymak yine laikler denilen Batılı düşünce yanlılarına kalacak" dedim ya, geleceğin Türkiye'sinde "tamirat" yapacakları bekleyen en zor iş ne biliyor musunuz?
Yok yok ilk aklınıza gelenlerde yanılıyorsunuz.
İçerde bürokrasiye musallat olan kalitesizliği gidermek değil.
Kurumların bozulan yapısını onarmak da değil.
Yargıyı yeniden yargı haline getirmek de değil.
Siyasi olmaması gereken kurumlardaki siyasallaşmayı ortadan kaldırmak da değil.
Hak etmediği halde atanmış yandaşları temizlemek hiç değil.
Sadaka ekonomisiyle tembelleştirilmiş kitleleri yeniden üretime yönlendirmek de değil.
Komşularla bozulan ilişkileri düzeltmek de değil.
Dünya ile dengeleri yeniden yerli yerine oturtmak da değil.
Bunları ve bunlar gibi sayabileceğiniz yüzlerce meseleyi halletmek, düzeltmek, yoluna koymak zor olacak ama bunlardan katbekat daha zor bir sorun var halledilmesi, çözülmesi, düzeltilmesi gereken.
O da ne biliyor musunuz?
Sevgiyi ve iyiliği yeniden tesis etmek.
Bu dönemde en büyük kaybımız orada.
Toplum olarak sevgimizi yitirmişiz.
Birbirimize nedensiz ve gereksiz bir nefret biriktirir olmuşuz.
İyilik geçer akçe olmaktan çıkmış.
Kötülük, kötücülük geçer akçe olmuş.
İçimizde bir köşede var olan kötülük dışarı fışkırmış çünkü kötülük ayıp olmaktan çıkmış marifet haline gelmiş.
Düşman olmak, hayali düşman üretip ona saldırmak ruh halimize işlemiş.
Sevgi bitmiş.
Bunu son günlerde daha iyi anlamaya görmeye başladım.
Herkes herkesten nefret ediyor.
Birkaç gün önce bir subayımız, her ülkenin gururu olan ''Top Gun'' pilotlarımızdan biri 4 Kuveytli it tarafından öldüresiye dövüldü.
Ben de bu konuyla ilgili bir yazı yazdım.
Bana gelen mail'ler, Twitter denilen aşağılık ruhların buluşma yuvası olan yerde yapılan yorumlar beni bitirdi.
Bana edilen küfürlere alışığım, umurumda da değil ama durduk yerde dövülen, hem de eşinin çoluk çocuğunun gözü önünde dövülen pilota neler neler dediler...
"Az bile dövmüşler. Sokakta kavga etmek kışlada gariban erleri dövmeye benzemez" diyen mi ararsınız, "Türk ordusu budur işte" diyen mi, "Adam gibi subay olsaydı zaten hapiste olurdu" diyen mi?..
Daha beterleri de var ama yazmaya elim varmıyor.
İşte Türkiye normale dönerken, bu ara rejim dönemi kapandığında en zoru bu "kötülük" ve bu "sevgisizliği" unutmak ve ortadan kaldırmak olacak.
Söyleyin de hesaplaşalım Sayın Bakan
MİLLİ Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı, katıldığı bir programda meselelere açıklık getirmiş.
İyi de yapmış.
Keşke daha önce yapsaydı.
Benim burada dile getirdiğim sorunla ilgili olarak da konuşmuş.
Hatırlarsınız, kızımın isteği dışında sistem tarafından eve 94 kilometre uzaktaki bir okula kaydedildiğini, bu okulun da bir imam hatip lisesi olduğunu yazmıştım.
Şile İMKB Çok Programlı Anadolu İmam Hatip Lisesi.
Sayın Bakan demiş ki, "Orası imam hatip değil".
Yani ben yalancıyım.
Hayır efendim.
Ben yalancı değilim.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın internet sitesinde aynen öyle yazıyordu.
Ya imam hatip lisesi olmayan bir okulu imam hatip gibi gösterip birilerine yaranmaya çaılşıyorlar.
Ya da yalan söyleyen ben değilim kendisi.
Bilemem.
Bunu çok önemsemiyorum.
Asıl takıldığım yer başka.
Sayın Bakan "Ben bunların arkasındaki maksadı biliyorum" demiş.
Sayın Bakan, lütfen açıklayın da maksadımı ben de bileyim.
Bu konuda onlarca mail gelmiş.
Kızımın sınıf arkadaşlarından pek çoğu aynı durumda.
Gazetede aynı yaşta ve aynı sınıfta çocukları olan pek çok arkadaşım benzer durumla karşı karşıya.
Belli ki, yaygın bir sorun ve biz de bunu duyurduk.
Neymiş bunun arkasındaki maksat söyleyin...
Kastınızı biliyorum ben.
"Cemaat böyle bir hava yaratacak" diyorsunuz.
Bakın Sayın Bakan.
Benim cemaatlerle memaatlerle işim olmaz.
Biz cemaat dediğiniz meseleyi sorgularken siz onları övüyordunuz.
Benim değil, sizin partideki arkadaşlarınız cemaatin okullarına çocuklarını torunlarını yolluyordu.
Cemaatin yurtdışındaki okullarının bulunduğu ülkelere seferler koyan ben değil hükümetinizin emrindeki THY idi.
Son ana kadar Cemaat'e "Okullarınız çok iyi. Dershanelerinizi kapatıp okul yapın" diyen siz ve partinizin ileri gelenleriydi.
Sizin Dışişleri Bakanlarının konsolosluklara "Cemaat okullarına yardımcı olun" emri gönderiyordu.
Bunları unutmadık Sayın Bakan.
Elinize yüzünüze bulaştırdığınız her işi yazdığımız zaman "Maksadu biliyoruz" demeyin.
Benim tek maksadım beceriksizliğinizi yüzünüze vurmak.
Başka bir iddianız var ise delikanlı gibi söyleyin.
Söyleyin de yargıda hesaplaşalım.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kötülükten korkmadığımız zaman.
- Bana katlanan herkese teşekkürler1 yıl önce
- NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?1 yıl önce
- Mirası kim paylaşır1 yıl önce
- Uçlara güç veren bir Anayasa1 yıl önce
- İçimizdeki İrlandalılar1 yıl önce
- Dünün güneşi, bugünün çamaşırı1 yıl önce
- Plan mı pilav mı!1 yıl önce
- Kalksa da görsek1 yıl önce
- İnce dedikodular1 yıl önce
- Oran değil, fark önemli1 yıl önce