Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

YENİ Türkiye'nin ne menem bir şey olduğunu yavaş yavaş anlamaya başladım.

Gerçekten de bizim "Türkiye Cumhuriyeti" diye bidiğimiz "eski Türkiye"den hayli farklı.

Bu Yeni Türkiye'yi kurmaya çalışan ama onu bile tam anlamıyla beceremeyen Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarını kutluyorum.

Gelin isterseniz "eski Türkiye" ile "yüze göze bulaştırılan Yeni Türkiye" arasındaki farkları sıralayalım.

1- Eski Türkiye'de 30 yıl boyunca terör 30 bini aşkın insanımızın ölümüne neden oldu. Binlerce şehit verildi, her kent, her kasaba, her köy en az bir şehit verdi, ama hiçbir zaman Türklerle Kürtler sokaklarda karşı karşıya gelmedi. Mesele asla bir Türk-Kürt kavgasına dönüşmedi.

Yeni Türkiye'de ise sokaklar barut fıçısı, bırakın Kürt ile Türk'ün karşı karşıya gelmesini, Kürt ile Kürt karşı karşıya geliyor, birbirlerini linç ediyorlar.

2- Eski Türkiye'de siyasal Kürt hareketi ile milliyetçi Türkler arasında bir gerilim vardı, ama bu asla sokak kavgası boyutuna taşınmamıştı.

Yeni Türkiye'de siyasal Kürt hareketi ile İslamcı Kürt hareketi arasındaki gerilim sokak savaşına dönüştü, onlarca insan öldü.

3- Eski Türkiye'de güvenlik güçleri ile PKK mensupları arasında çatışma olurdu, valiler güvenlik güçlerinin ölü ele geçirdiği terörist sayısını açıklardı.

Yeni Türkiye'de PKK ile Hizbullah arasında çatışma oluyor, valiler ise "Biz kimseyi öldürmedik. Birbirlerini öldürdüler" diyerek devletin gücünü ve saygınlığını ispatlamaya çalışıyorlar.

4- Eski Türkiye'de siyasal İslamcılar ile laikler arasında bir tartışma vardı, ama laikler İslamcı diye bilinen grupların ne ticari faaliyetlerini engellemeye çalışırdı, ne bankalarını batırmaya, ne dershanelerini kapatmaya... Sadece Cumhuriyet değerlerine saygılı olmalarını talep ederlerdi ve bu bile "dine baskı" olarak adlandırılırdı.

Yeni Türkiye'de ise İslamcılar, diğer İslamcılarla tartışıyor, birbirlerine ana avrat hakaret ediyor, bankalarını batırmaya, dershanelerini kapatmaya, ticari faaliyetlerini engellemeye çalışıyor.

5- Eski Türkiye'de iktidarla aynı fikirde olmayana "muhalif" denirdi.

Yeni Türkiye'de iktidarla aynı fikri kelimesi kelimesine paylaşmayana "düşman" deniliyor.

6- Eski Türkiye'de hükümetler çuvalladığı zaman olay hükümetin beceriksizliğine, öngörüsüzlüğüne ve dirayetsizliğine bağlanırdı.

Yeni Türkiye'de hükümetin çuvallaması İsrail'e, dış güçlere, ABD'ye, paralele, gazetecilere bağlanıyor ama asla hükümetin kusuru olmuyor.

7- Eski Türkiye'de iktidar ve muhalefet partileri çok önemli bir meselede dahi uzlaşamadığı zaman Cumhurbaşkanı devreye girip uzlaşma sağlamaya çalışırdı.

Yeni Türkiye'de iktidar ile muhalefet uzlaşır gibi bir hava olunca Cumhurbaşkanı hemen devreye girerek uzlaşmalarını engelliyor.

Ben bu Yeni Türkiye'ye bayılıyorum.

Kurmaya çalışıp da bir türlü kuramayanları kutluyorum.

Yarım yamalak haliyle ülkeyi bu hale getirdilerse, Yeni Türkiye'yi kurdukları gün ortada Türkiye diye bir şey kalmayacak muhtemelen...

Kavram katilleri

KAVRAMLARI kullana kullana içini boşaltma konusunda AK Parti iktidarı kadar başarılı bir başka iktidar dünya üzerine gelmemiştir.

İlk yıllarında en fazla kullandıkları sözcük "AB süreci" idi.

AB ile yatıp AB ile kalkıyorduk. AB'ye tam üye olmamız neredeyse an meselesiydi.

Ancak AK Parti iktidarları süresince AB'den öylesine uzaklaştık ki, şimdi çok uzak bir hayal, uzak geçmişte bir anı oldu Avrupa Birliği.

Arkasından "özgürlükler" söylemini tutturdu AK Parti. Özgürlükler aşağı, özgürlükler yukarı.

Sonunda öyle bir yere geldik ki, 12 Eylül dönemindeki özgürlükleri arar olduk. Medyaya baskı, hayat tarzlarına baskı, cinselliğe baskı, inançlara baskı... Ülke baskı makinesine döndü.

Aynı dönemde bir başka büyük kavram da "demokrasi" denilerek AK Parti'nin ağzına sakız oldu.

Demokrasi diye diye tipik bir "tek partili rejim" ortamında yaşamaya başladık. Demokrasi kelimesi tüm anlamını yitirdi.

Son olarak da "çözüm" ya da "barış süreci" bu kavram boşaltmadan nasibini aldı.

"Alevi açılımı", "inanç özgürlüğü" gibi pek çok meseleyi de bunlara ekleyebilirsiniz.

Kandil "Süreç bitmiştir. Silahlı birliklerimizi Türkiye'ye yollamaya başladık" diyor, İçişleri Bakanı "Misliyle karşılıktan" söz ediyor.

Ama hâlâ birileri "Süreci kimseye yedirtmeyiz" diye kavram boşaltmaya devam ediyor.

Biraz da okur konuşsun

ÜLKENİN durumu vahim.

Kitlelerin bir bölümü "büyülenmiş" gibi hâlâ ezberini bozmazken, düşünen vatandaşlarda hayli bir tedirginlik var ve bunu paylaşıyorlar.

Bugün köşemin bir bölümünü okurlara veriyorum.

Buyrun okuyun:

"Sizin ülke meselelerine olan duyarlılığınız ve siyasi değil insan odaklı olarak olaylara bakmanız nedeniyle Mardin'deki gözlemlerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Son 3-5 gündür yaşanan olaylar Mardin'i çok gerdi. Malumunuz Mardin birçok etnik yapının beraber yaşadığı bir yer. Bu nedenle Diyarbakır, Van gibi illere benzememekte. Yerli insanlarla görüştüğünüzde Mardin hiç böyle sokak olayları yaşamamış. 1990'lı yıllarda bile sakin bir kentmiş. Son olaylar üzerine Arap nüfus ve aşiretler çok tedirgin. Malum belediyeyi de BDP aldı. Araplar, 'Devlet bizi yalnız bırakıyor, güvenliği sağlayamıyor, çeteler dükkânlara ve kamu binalarına saldırıyor, belediye de onlardan' diyerek kendi başlarının çaresine bakmaya başladı. Buraya kadar olanlar gözlemlerim. İnsanların anlattığına göre Arap aşiretleri bir araya gelip çözüm arıyor. Hatta yavaş yavaş silahlanıyor.

Öğretmen olarak çalıştığım okulda öğrencilerin % 70'i okula gelmiyor. Gelenlerle bu konular açıldığında lise çağındaki öğrenciler bile çok keskin. Hemen Arap-Kürt tartışması çıkıyor.

1980 öncesi Maraş, Çorum gibi şehirlerde karışık etnik yapıya sahipti ve çok kanlı olaylar oldu buralarda. Maalesef Mardin'de de böyle bir potansiyel var. Sizin bu konuya eğilmenizi bekliyorum, duyarlı biri olarak bildirmek istedim.

Saygılarımla.''

Ve bu da bir diğeri:

"Fatih Kardeşim,

sizi uzun zamandır beğenerek takip ediyorum . Bazı gözlemlerimi sizinle paylaşmak istedim.

Ben küçük bir ilçede esnaflık yapan mütedeyyin, sağ görüşlü bir insanım. Aile babasıyım. Memleketimin yarısı Alevi, yarısı Sünni ama bizler Alevilerle çok rahat anlaşıyoruz. Aramızda fazla bir ayrılık yok ama memleketimiz öyle bir hale geldi ki artık bu insanlarımız AK Parti'nin büyük isimlerini ellerine geçirseler hiç acımadan kesecek hale geldiler.

Ben bir esnaf olarak artık iktidardan nefret etme durumuna geldim.

Artık evimize ekmek götüremeyecek duruma geldik, büyük sermayeli, iktidar destekli marketler ekmeğimizi elimizden aldılar.

Ben de Erdoğan'a oy verdim.

Ben de bu ülkeye vergi veriyorum.

Ben de ev geçindiriyorum.

Ben de çocuk okutuyorum.

Benim toptancıdan 5-6 TL'ye aldığım terliği, bu iktidar destekli market 5 TL'ye satıyor.

İktidar sayesinde fabrikayı tehdit ederek 4 TL'ye alıp 5 TL'ye satıyorlar. Onlar birkaç kişiler ama milyonlarca esnafın ekmeğiyle oynuyorlar. Emin olun artık esnaf, o marketler yakılınca, yağmalanınca seviniyor. Ne yazık ki artık toplumumuz bu duruma geldi.

Bir kısım insanlarımıza hemen paralelci yaftası, bir kısım insanımıza çapulcu, işlerine gelmeyene vatan haini...

Abi Allah aşkına bize neler oluyor?

Birileri TV'lere çıkıp toplumdan haberleri olmadan atıp tutuyorlar. Adamlar dümdüz görüyorlar ama bu memlekette her şey iktidar degil!

Toplumun sağlığını bozdular. Emin olun artık birçok insan bunların sayesinde devlet düşmanı oluyor, agızlarına ne gelirse söylüyorlar. Sanıyorlar ki herkes iktidardan besleniyor, etrafımıza baktığımızda iktidara yakın olanların ilçede bile rantları var.

Onların yani üç beş kişinin işi yolunda.

Bunu herkes görüyor bu da nefrete yol açıyor. Adalet yok oldu toplum çöküyor abi.

Biraz da bunları dile getirin, saygılar."

Terim ne yapsın?

MİLLİ Takım yine yenildi.

Fatura yine Terim'e kesildi.

Doğrudur, kazanınca madalyayı takacak olan kaybedince ipe gönderilir.

Ancak ben Milli Takım'ın halinden tek başına Terim'i sorumlu tutmuyorum.

Milli takım dediğin ülkedeki takımların oyuncularından oluşuyor.

Ülkedeki takımların hali ne ise milli takımın hali de o oluyor.

Galatasaray iyi mi?

Ligde utanç verici, Avrupa'da rezil.

Fenerbahçe çok mu iyi?

Hayır. Ligde tel tel dökülüyorlar.

Beşiktaş desen diğerlerinden bir nebze daha iyi, ama pek de parlak değil.

Trabzonspor'un vaziyeti zaten malum.

Üstelik bu takımların kritik pozisyonlarında yabancı oyuncular olmasına rağmen.

Hal böyleyken Terim ne yapsın.

Kumu şerbetle kaynatınca helva olur mu!

Bana sorarsanız asıl sorumlu Federasyon.

Ülke futbolu tel tel dökülüyor.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Yapamayacağımız binayı yıkmadığımız zaman.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar