Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

NEYSE, korkum boşunaymış, ortada korkulacak bir şey yokmuş, süreç emin ellerde devam ediyormuş...

Son iki gündür hükümet ve HDP sözcülerince yapılan açıklamalara bakıldığında, tarafların ayaklarının suya erdiği anlaşılıyor. Galiba şu aşamada sürece yeniden sahip çıkmanın yararını iki taraf da en sonunda anladı.

Umarım öyledir. “Çözüm süreci” zor başarılan bir değer... Türkiye, bu noktaya, kaç iktidar tersini denedikten ve 40 bine yakın insanımız ile birkaç yüz milyar doların üzerinde milli kaynağımızı kaybettikten sonra varabildi.

Arkasında halkın yarısının oyu bulunmasaydı AK Parti de buna cesaret edemezdi. Sürece kendi siyasi geleceğini riskle bağladığının fena halde farkında AK Parti.

Hükümet zaman içerisinde attığı adımlarla güven sınavından başarıyla geçmiş sayılır. Hiçbir işe yaramadığı görüldüğü halde önceden belirlenmiş çizgiden sapmanın “vatana ihanet” ile eşdeğer kabul edildiği bir ülkede, 24 saat Kürtçe TV ile başlayıp anadili okullarda seçmeli ders haline getirmek ve onunla kampanyalarda propaganda yapabilmeyi yasal güvenceye kavuşturmak Türkiye gibi bir ülkede hiç kolay değildir.

AK Parti hükümeti hem bunları hem de pek çok başka konuda demokrasinin önünü açan girişimi başardı.

Karşı tarafın sürece bugüne kadar bütün getirdiği ise, ellerindeki silahlarla her an eylem yapmaya hazır bekleyen militan kitlesini dağlarda tutmaktan ibaret...

Kamuoyunun bir an önce yapılmasını beklediği, sürecin de gerek şartlarından biri olan militanların sınır dışına çekilmesi ve silahlarını bırakması HDP/BDP çizgisi tarafından bir türlü yerine getirilemedi.

Hükümetten beklenebilecek başka iyileştirmeler mutlaka var; ancak eller her an silaha uzanabilecekken onlarla uğraşması hiçbir hükümetten istenemez.

Araya bir de 6-7 Ekim olayları girdi...

Yeniden silahlara sarılmaya her an hazır durdukları biliniyordu militanların... Ancak kitlesel kalkışma niyetlerini bu kadar çabuk hayata geçirecekleri, onunla da yetinmeyip çarşı iznine çıkmış erlerle hamile eşi yanında pazarda alışveriş yapan sivil astsubayı enselerinden vuracak kadar bir gözü dönmüşlük sergileyebilecekleri...

İşte bu bilinmiyordu...

Aradan bir aydan fazla bir süre geçmesine rağmen, HDP/ BDP çevrelerinden o olayları kınayan bir açıklama gelmedi. Selahattin Demirtaş’ın nedamet ifade eden ve eylemlerle arasına mesafe koyan yeni açıklaması, geç yapılmış olsa da, şu aşamada olağanüstü değerlidir...

Hükümet ve AK Parti adına birbiri peşi sıra yapılan açıklamalar ile HDP/ BDP çevrelerinden gelen teyit sözcükleri, iki tarafın da süreci ileriye taşımaya kararlı olduğuna işaret ediyor.

Acaba gerçekten de taraflar, aralarındaki güven bunalımını tamamıyla aşmış sayılabilir mi?

Evet, ben de pek çok gözlemci gibi bundan kuşkuluyum ve iyi niyete ek olarak kuşkumuzu ortadan kaldıracak bazı acil gelişmeler bekliyorum.

Sadece elde bir yol haritası bulunması yetmez, her şeyden önce sürecin bir takvime bağlanması gerekiyor. Tabii bir de, PKK’nın bir silahlı güç olarak bundan böyle Türkiye’yi tehdit edecek herhangi bir eyleme başvurmayacağına dair kesin bir teminat...

Demokrasinin gereği olan sonraki hamleleri hükümetten bekleyebilmemiz için bunlar şart.

Umarım, verilen yeni mesajlar zevahiri kurtarma ve zaman kazanma amaçlı değildir.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar