Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

KIDEMLİ bir aile reisi olarak uyarımı baştan kayda geçiriyorum: Henüz ergenlik çağına varmamış, oyun dönemini sürdüren sabi-sıbyana, belli bir eğilime doğru yönlendireceğim diye, ne olur fazla yüklenmeyin; amacınızın tam tersi bir durumla karşı karşıya kalabilirsiniz.

Geçmişte Milli Eğitim Şûrası, bırakın gazetecilere kapılarını kapatmayı, delegeleri arasında eli kalem tutanlar bulunmasına itina gösterirdi. Aylar öncesinden davetiyeler alır, katılmamız için en üst düzeyde ikna çabalarına muhatap olur, şûranın çalışmaları sırasında katkıda bulunmamız teşvik edilirdi.

Birkaç kez Milli Eğitim Şûrası delegeliği yaşadığım için biliyorum.

Doğrusu da budur: Ülkede uygulanan eğitim esaslarının tespitinde, yalnızca öğretmenlerin veya eğitim camiasından isimlerin değil, anne-babaların görüşleri de mutlaka alınmalıdır. Eğer katılım geniş tutulsaydı, çalışmalarını sona erdiren ve hemen her konuda ileri düzeyde olumlu yenilikler getiren son şûranın aldığı fazlaca tartışılan birkaç karardan, en başta dönülürdü.

Haberler doğruysa, bakanlık bürokrasisinin bile itiraz ettiği bazı esaslar, şûra delegelerinin ısrarıyla, karar halini alabilmiş... Osmanlıca’nın tüm liselerde zorunlu okutulması teklifinden, zorunluluk sadece Anadolu imam hatip liseleriyle sınırlandırılarak son oylamayla vazgeçilmiş.

Mesela, din dersinin ilkokul 1., 2. ve 3. sınıflarda da zorunlu olmasına, şûraya katılan dindar veliler mutlaka itiraz ederdi.

İlkokulun o sınıflarına denk gelen yaşlardaki çocuklar, “din dersi” kapsamı içerisinde verilen konuları algılayabilecek ve öğrendiklerini hazmedebilecek durumda henüz değildir. Ailelerinden görerek bazı dini uygulamalara katılsalar ve sorularıyla bilgilenme ihtiyaçlarını belli etseler bile, topluca alınan bir din dersinden o yaştaki çocukların hep olumlu etkileneceklerini düşünemeyiz.

O yaşlar, ailelerin veya çocuklarına özel hocalar eliyle dini bilgiler aktarmayı düşünen velilerin ilgi alanı olmalıdır.

Henüz algılayamayacağı bir yaşta, çocukla bir öğretmenin kuracağı din dersi ilişkisi, sınıfta hiç de arzu edilmeyecek erken tartışmalara ve etkileri sonraki yıllarda da sürecek tepkilere yol açabilir.

Din psikolojisi ve pedagoji üzerinde çalışan bilim adamlarından alınacak görüşlerle, şûranın bu kararı umarım uygulanmaz.

Şûrayla ilgili haberleri izlemeye çalışırken aldığım bilgilerden en hayıflandıklarımdan biri de, şu son günlerde bile toplumun karşısına bir “sorun” olarak çıkan “Aleviler” konusunda cesur adımlar atılamamasıdır.

Zorunlu olan ders, inanç sistemimizden bağımsız olmayan ahlâki değerlerimizi ön planda tutan bir ders haline getirilir, İslam dininin inanç esasları ve dini ritüellerin uygulanması dersi, seçmeliler arasında yerini alabilir. Alevilik de yine seçmeli bir ders olarak okutulabilir.

Bu kadarı fazla cüretkâr görünürse, Aleviliğin daha geniş biçimde okutulmasını sağlayacak biçimde zorunlu din dersinin müfredatıyla oynanamaz mıydı?

Hadi bu da olmadı, Alevi çocukların okul çevrelerindeki cemevleriyle daha yakın irtibat kurabilmeleri için kolaylık sağlanması okul yönetimlerine görev olarak verilemez miydi?

Osmanlıca’nın imam hatiplerde zorunlu ders olarak okutulması ilk bakışta makul görünüyor, ama buna da itirazım var: Zaten çok sayıda ders yükü altındaki imam hatipli çocukları “angarya” görecekleri yeni bir zorunluluğa tabi tutmak yerine, Osmanlıca’nın, içlerinden arşivcilik alanında çalışmaya hevesliler için “seçmeli ders” olarak kalması daha makuldür.

Maruzatım bundan ibarettir.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar