Umut fakirin ekmeği
BAKANLAR Kurulu, dün, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın davetiyle, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda toplandı. Neredeyse bütün gözlemci ve yorumcular, bu gelişmeyi, Tayyip Erdoğan’ın “başkanlık sistemi” yolunda yeni bir adımı olarak görme eğiliminde.
Niyet bu olabilir elbette...
Ancak ben, başkalarıyla ters düşme pahasına, farklı bir görüşe sahibim...
Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan, önce dünyanın dört bir tarafında Türkiye’yi temsil eden büyükelçilerimizin Ankara buluşmasına katıldı. O bitti, hafta sonuna doğru, isimlerini bizzat belirlediği 16 ilim insanıyla bir araya geldi. Başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu toplantısını bu serinin üçüncüsü olarak kabul edebiliriz.
Dikkatler katıldığı toplantılarda Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmalar üzerinde yoğunlaştığı için, diğer katılımcıların söylediklerine kimse kulak vermedi. Oysa, birbirini izleyen bu üç toplantıya daha çok bu gözle bakmakta yarar var...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın neler söylediğine değil, diğer katılımcıların ona neler söylediğine yoğunlaşarak...
Türkiye, tarihinin en muhataralı dönemlerinin birinden geçiyor. İçte ve dışta “örnek ülke” olarak görülen ve gösterilen bir ülkeydi, şimdilerde “şamar oğlanı” derekesine düşürülmek isteniyor. Gün geçmiyor ki, bize yakın veya uzak bir ülkede, Türkiye aleyhine sesler yükselmesin. Ülkemizi ve devlet yöneticilerini övmelerine alıştığımız yabancı gazeteler ve dergilerde insafsız eleştiriler, karikatürler çıkıyor.
Kervana dün, sıfatlar kullanılan ağır başyazısıyla iş dünyasını etkileyebilen Financial Times da katıldı.
Washington hemen her gün Cumhurbaşkanı Erdoğan veya Başbakan Davutoğlu’nun en son açıklamasına cevap yetiştiriyor; cevabı da Obama, Biden veya Kerry vermiyor, bunun için Dışişleri Bakanlığı’nın sözcü yardımcısı görevlendiriliyor.
En son, dost İtalya’nın başbakanı Matteo Renzi, saygı tonu hayli düşük laflar yetiştiriyordu Başbakan Davutoğlu’na...
Yurtdışında ülkemizi temsil eden büyükelçilerimiz, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile buluşmalarında, geçmişle de mukayese ederek, şimdilerde karşılaştıkları zorlukları mutlaka aktarmışlardır. Çoğu büyükelçimiz, ülkemiz aleyhinde yağmura dönüşen haberler ve yorum kılığındaki makalelere cevap yetiştirmekten başını alamıyor çünkü.
Sadece Avrupa’da değil, dost ve kardeş bildiğimiz ülkelerde görevli olanlar bile...
“Cumhurbaşkanlığı sofrası”nda buluştuğu ilim insanlarımız, sonradan kendilerine uzatılan mikrofonlara, orada dile getirdikleri görüşlerini kamuoyuyla paylaşmaya başladı. Her biri kendi ilgi alanına giren konularda olan bitene koydukları tespitlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aktarmış, neler yapılması gerektiği yolunda görüş açıklamış...
Herhalde dün başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’na katılan siyasiler de, ortak sorumluluğun gereğini yerine getirerek, içinde yaşadıkları halk katmanlarının, kendilerini Ankara’ya gönderen seçmenlerinin sorunları ve sıkıntılarını, varsa eleştirilerini seslendirmişlerdir.
Merak etmeyin, büyükelçiler de, ilim insanları da, bakanlar da tanığı oldukları olayları, yaşadıklarını ve düşüncelerini, gün bu gündür diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aktarmışlardır...
Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da, birbirini takip eden üç toplantının tarihlerini, herhalde, bir “istişare” mekanizması ve AK Parti kuruluşunda belirlenmiş “ortak akıl” yaklaşımını diriltme amacıyla belirlemiştir.
Umarım öyledir.
İnce ayar gerektiren bir ortamdan geçiyoruz ve 25 yıllık siyasi performansından tanıdığımız Tayyip Erdoğan da bir “ince ayar ustası”... Ekonomiden çözüm sürecine, demokratik standartlardan dış itibara kadar bir dizi alanda yapılacak ufak tefek ayarlardan zaten en fazla kendisi kazançlı çıkacaktır.
Kim ne derse desin, ben hâlâ umutluyum.
- Batı ile değişen rollerimiz8 yıl önce
- Yangın daha da yayılmadan...8 yıl önce
- Biz birbirimizi yerken...8 yıl önce
- Seçim sonrası Türkiye tablosu8 yıl önce
- Yeni yıl dilekleri yerine...8 yıl önce
- Anakronizm8 yıl önce
- Silah ve demokrasi bir arada olmaz8 yıl önce
- O fotoğraf yanlış8 yıl önce
- Tarih bizde hep tekerrür eder8 yıl önce
- Olana bir de bu gözle bakın8 yıl önce