Bir varmış... Bir yokmuş...
GAİPTEN haber vermesiyle ünlenen sosyal medya fenomeni “CHP kapatılacak” kehanetinde bulundu diye CHP’nin tedirginlik duymasına hiç gerek yoktu. Ne çare, bazen kâhinlerin ünü mantığın yerini alabiliyor. Önceki akşam bir TV programına çıkan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu “Hazırlıktan haberdarız” deyiverdi.
Benimki de kehanet gibi olacak, ama yine de görüşümü söyleyeyim: Hayır, CHP kapatılmayacak...
Ülkemiz bir partiler mezarlığı, bunu biliyorum elbette. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın en belirgin görevi, siyasi partileri izleyip yasallığını yitirenler hakkında kapatılma istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak... 1963’ten bugüne 24 parti bu yolla kapatıldı. AK Parti bile az kalsın kapatılacaktı 2008 yılında; varlığını sürdürebiliyorsa, bunu, aksine de oy kullanabilecek tek bir üyenin oyuna borçlu.
Refah Partisi hakkında “kapatma istemli” başvuru henüz iktidardayken yapılmıştı; sadece RP değil ardılı Fazilet Partisi de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıştı. Her ikisinin öncülü olan Milli Selamet Partisi de öyle...
“Partiler mezarlığı” dememin sebebi bu.
Kendisi de kapatılma tehdidi altına düştüğü için AK Parti, eline geçen ilk fırsatta parti kapatmayı zorlaştıran bir Anayasa değişikliği girişiminde bulundu.
Meclis’te milletvekillerine “Hayır” oyu kullandırdı CHP; 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan halkoylamasında partililere de aynı yönde oy kullanma telkininde bulundu. 26 maddelik Anayasa değişikliği şimdilerde “kapatılma” tedirginliği yaşayan CHP’ye rağmen kabul edildi.
Eskiden Anayasa Mahkemesi üyelerinin 3/5’inin oyu yeterli oluyordu parti kapatmak için, halkın tercihiyle gerçekleşen Anayasa değişikliği sonrası artık 2/3 çoğunluk gerekiyor...
Daha önemlisi ise şu: Türkiye parti kapatmanın siyaset alanında temsil edilmek isteyen bir damarı koparıp atmak anlamına gelmediğini yaşayarak öğrendi. Yalnızca MSP’den halen Saadet Partisi olarak devam eden damarla değil, daha önceki partileri defalarca kapatılmış ve şimdilerde Halkların Demokrasi Partisi (HDP) adıyla varlığını dipdiri sürdüren damarla da...
CHP için esas tedirginlik uyandırması gereken konu da, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmak değil, temsiliyet damarının büzülerek yok olma ihtimali...
DP’den AP, DYP olarak devam etmiş çizginin, bir dönem ülkeyi yönetmiş ANAP’ın başına gelen “bir varmış, bir yokmuş” talihsizliği gibi...
Temsil kabiliyetini yitirmesiyle veya elindeki bayrağın çizgiyi daha iyi temsil eden başkalarına geçmesiyle, partiler, siyaset sahnesinde belirleyici olmaktan uzaklaşıyor ve yok oluyorlar. Tabelaları dursa bile...
Uzun yıllar ülkeyi yönetme imtiyazını elinde tutmak, ayakta kalmak için yeterli olamayabiliyor. Çoğunluğunu dünü hatırlayamayacak kadar genç insanların teşkil ettiği bir ülkede, kendini mevcut seçmene beğendirmesi gerekiyor iktidara talip olan siyasi partilerin...
Günü doğru değerlendiren, dünyayı iyi okuyan, vatandaşını tanıyan siyasi kadrolar partileri ayakta tutabiliyor, başarılı kılabiliyor.
Oyunu, kendisinin, ailesinin, yakın çevresinin ve ülkesinin “yarar-zarar” hesabını yaparak, akılcı bir değerlendirme sonucu kullanıyor seçmen; giderek ideolojik saplantılardan uzaklaşıyor ve geleceğe umutla bakmasını sağlayacak parti(ler)i tercih ediyor.
Şu sıralarda CHP’yi yönetenlerin üzerinde kafa patlatmaları gereken “Partimiz kapatılır mı?” tedirginliği değil, “Geleneksel olarak oylarını aldıklarımız bizden umudunu keser ve kendilerini daha iyi temsil edeceğine inandıkları başka bir partiye kayar mı?” kaygısı olmalı.
Kayar mı, kayar...
- Batı ile değişen rollerimiz8 yıl önce
- Yangın daha da yayılmadan...8 yıl önce
- Biz birbirimizi yerken...8 yıl önce
- Seçim sonrası Türkiye tablosu8 yıl önce
- Yeni yıl dilekleri yerine...8 yıl önce
- Anakronizm8 yıl önce
- Silah ve demokrasi bir arada olmaz8 yıl önce
- O fotoğraf yanlış8 yıl önce
- Tarih bizde hep tekerrür eder8 yıl önce
- Olana bir de bu gözle bakın8 yıl önce