Demokrasiyi teröre yedirmeyelim
SAĞDA-solda bombalar patladığında, sebep olarak “ortamı” işaret ediyoruz. Gerçekten seçime gidilen ortamlar her demokratik ülkede gerginliği artırır; bugünlerde bizde de artırıyor.
Ancak galiba bizde gerginlik başka ülkelerden daha fazla.
Terörün başını çıkarmasının sebebi de seçime gidilmesi değil, bu süreç içerisinde yaşanan aşırı gerginlik...
Demokrasilerin temel direği, siyasi partilerdir. İktidarda bir veya birden fazla partinin bulunması demokrasinin varlığına kanıt sayılmaz; en az iktidar kadar muhalefetin de önemi vardır demokratik sistemde.
Muhalefet denildiğinde de yalnızca partileri anlamamak gerekir; iktidarın politikalarını beğenmeyen sivil toplum kuruluşları da muhalefetin içinde yer alır; herhangi bir siyasi partinin uzantısı olmasa da...
Tabii “muhalif” tavra sahip medya kuruluşlarının varlığı da demokrasilerin vazgeçilmezidir.
İktidarda bulunan parti/ler, iktidarın politikasını destekleyen sivil toplum kuruluşları ve onlarla aynı frekanstaki medya bir yanda; iktidara muhalif parti/ler, sivil toplum kuruluşları ve onlarla aynı frekanstaki medya diğer yanda yer alır.
Herkes birbirine asgariden tahammül eder.
Yeterli mi? Elbette hayır. Demokrasinin gereği olan denge ve denetleme mekanizmalarının da devrede bulunması, kuvvetler ayrılığı ilkesine harfiyen uyulması, şeffaflıktan sapılmaması da gerekiyor.
Henüz bu alanda bütünüyle demokratik ölçülere tam uygunluk halinde değiliz; ama günümüzde yaşanan ve terörün boy göstermesine kadar varan sorun, demokrasinin temel direğini teşkil eden iktidar-muhalefet partileri ilişkilerindeki üslup yanlışlığından kaynaklanıyor.
Seçimlere gidilirken her parti kendi programını, milletvekili seçilmesini istediği adaylarını tanıtmak için faaliyet gösterir. Rakip partilerin programına aldığı konulardaki tutarsızlıkları ve adaylarıyla ilgili mülahazaları dile getirir. Eleştirir. Rakibi küçümsemek, hafif tertip dalga geçmek de siyasetin doğasında vardır.
Nedir siyasetin doğasında olmayan?
Ölçüsüzlük...
Belden aşağı vurmak...
Vurayım derken öldürmek...
Gözünün içine bakarak yalan söylemek...
Siyasilerin her davranışı ölçülü olmak zorundadır; olmazsa sadece seçim kampanyası sırasında rahatsızlıklar yaşanmakla kalmaz, rahatsızlık seçim sonrasına da sirayet eder ve o yanlışlıkların sıkıntısını bütün ülke çeker.
Galiba bizde sorun tam da bu noktada. İktidar “İktidarım mutlaka devam etsin”, muhalefetin bazısı da “Seçim bir fırsat, iktidarı mutlaka sakatlayayım” ölçüsüzlüğü üzerinden kampanyalar yürütüyor. Ölçü yok. Belden aşağı vurmak var. Vurayım derken öldürmek var. Gözünün içine bakarak yalan söylemek gırla.
Bu seçime özel bir yenilik de, “halkın oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı” olarak Tayyip Erdoğan’ın da meydanlara inmesi...
Kafaların böyle bir ortamda karışmaması imkânsız.
Tabii kafa karışıklığı da, seçim ortamını bulandırmayı, oyların doğal akışını durdurup kendi gündemine uygun bir sonucun sandığa yansımasını arzulayan terör mihraklarına yarıyor.
Partilerin hiçbiri, ne iktidar ne de muhalefet, terörist kadar seçmen üzerinde etkili olamaz.
2004 yılında, seçimlere sadece 3 gün kalmışken, Madrid tren istasyonunda patlayan bombalar, İspanyol seçmenin değer ölçülerini tepetaklak etmişti. 191 kişinin canını alan bombalar patlayana kadar bir partide toplanacak gibi görünen çoğunluk, terör eyleminden hemen sonra karşı tarafa kayıvermişti.
Sözün özü şu: Demokrasinin ölçüleri laf olsun diye konulmamıştır; her biri sistemin dengesinde önemli birer unsurdur. İktidarın muhalefete, muhalefetin de iktidara tavrı ölçülü olmalıdır.
Olmazsa, birileri saklandıkları gölgeden terör biçiminde başını uzatıverir...
- Batı ile değişen rollerimiz8 yıl önce
- Yangın daha da yayılmadan...8 yıl önce
- Biz birbirimizi yerken...8 yıl önce
- Seçim sonrası Türkiye tablosu8 yıl önce
- Yeni yıl dilekleri yerine...8 yıl önce
- Anakronizm8 yıl önce
- Silah ve demokrasi bir arada olmaz8 yıl önce
- O fotoğraf yanlış8 yıl önce
- Tarih bizde hep tekerrür eder8 yıl önce
- Olana bir de bu gözle bakın8 yıl önce