Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

ANTALYA

Kendisi de iyi bir piyano icracısı olan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, 16’ncısı dün sona eren “Piyano Festivali”nin kapanış performansı için bu yıl, birçok önemli filme müziğiyle can katmış Amerikalı Don Davis’i seçmiş...

O da bir Hitchcock klasiği olan “North by Northwest” ile başlayıp müziği kendisine ait “Matrix-Üçlüsü” ile bitirdiği 4 ayrı filmi konser salonuna taşıdı.

Türkiye’de “Gizli Teşkilat” adıyla gösterilen “North by Northwest”, gizli bir örgüt tarafından önemli bilgilere sahip ve onları açıkladığında kendilerini yok edebilecek bir “ajan” sanılarak peşine düşülen sıradan birinin başına gelenleri anlatır.

Matrix ise, karanlık bir dünyada gerçek sanılan her şeyin aslında bir bilgisayar programı içerisine hapsedilmiş gerçeklikler olduğunu ve bir bölüm insanın buna isyanını anlatan bir filmler dizisidir...

Film müziklerinin görselliğe katkısının mucizevi uyanışı gerçekleşti Don Davis’in şahsen yönettiği Antalya Filarmoni Orkestrası konserinde.

Zihnim yaşadığım ülkenin güncel sorunlarına takıldı; bir o olaya savruldu, bir ötekine...

Ya “Gizli Teşkilat”ta olduğu gibi bir yanlışın peşine takılmışsak? Ya Matrix’te yaşandığı türden bir kumpaslar zincirinin merkezinde yer alıyor ve zincirleri kırmak için bakış açımızı bütünüyle değiştirmemiz gerekiyorsa?

Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı’na girdi ve vaktiyle sadece Avrupa’daki sınırları 5 milyon kilometrekareye ulaşmış koca imparatorluk savaşın sonunda battı.

Girmeseydik ne olurdu o savaşa?

İkinci Dünya Savaşı sırasında da siyasiler üzerinde baskı vardı, ama direnildi, o savaşa girilmedi...

Peki ya mağluplar safında değil de galip çıkacaklar safında girseydik 1914’te başlayan savaşa?

Ülkeyi savaşa sokanlar herhalde vatan haini değillerdi; verdikleri kararın hayırlı sonuçlar doğuracağına inandıklarından eminim. Hesap hatası yaptılar.

Hesap hataları sadece imparatorluğun sonunu getirmedi; savaş kararı alan kadroyu oluşturan önemli isimler iktidarı kaybettikleri gibi, ülkeyi terk etmek zorunda da kaldılar. Gittikleri yere de erişti suikastçılar...

İkinci Dünya Savaşı, ilki gibi, Almanların Avrupa’ya hâkimiyet hırsından çıkmıştı. Hitler o rüyayı yeniden canlandırdı ve ülkesinin yakın hinterlandıyla başlayıp “Büyük Almanya” sınırları içerisinde gördüğü ülkeleri teker teker almaya başladı. Büyük çapta başarılı da oldu.

Ta ki, ordusunu ağır kış şartlarında Stalingrad önlerine gönderene kadar...

Stalingrad, Hitler’in ve Alman rüyasının sonunu getirdi.

Oraya saldırmasaydı Hitler, Avrupa’nın bugünkü halinin ne olacağını tasavvur etmek zordur.

Acaba ülkemizde bugün cereyan eden olayların her biri “tesadüfen” mi oluyor? Rusya ile ihtilaf... Gazetecilerin tutuklanması... Tahir Elçi’nin öldürülmesi... İlgisiz görünen bu 3 olay aslında birbiriyle irtibatlı olabilir mi? Ülkeyi yönetenleri belli bir davranışa sevk etmek amaçlı bir “matrix” sonucu mu sözgelimi?

Birilerinin bilir bilmez övgü yağmuruna tuttuğu davranış tarzına...

İttihatçı kadro da, Hitler de dev güçlere meydan okuma cesaretleri sebebiyle zamanlarında övgü yağmuruna tutulmuyor muydu?

Don Davis’in el işaretleriyle önlerindeki notaları en mükemmel şekilde icra eden orkestrayı dinlerken, benim zihnim bu sorular girdabının esiri gibiydi.

Salonu dolduran müzikseverlerle birlikte sanatçıları kolayca bırakmamaya kararlıydık.

Matrix’i bir daha icra ettirdik.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar