Bir araştırmanın hatırlattıkları
Sevinmek mi lâzım, üzülmek mi, bilemiyorum; bildiğim tek şey, Kürt sorununun çözümü konusunda kafaların olağanüstü karışık olduğu...
Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Hakan Yılmaz liderliğinde bir grubun yürüttüğü ‘çözüm süreci’ ile ilgili kapsamlı araştırma, toplumun sinir uçlarının hâlâ açık olduğunu ortaya koyuyor. Sürece destek var, ama genellikle şartlı bir destek bu ve herkesin ‘çözüm’ sözcüğünden ne anladığı da birbirinden çok farklı.
Ak Parti seçmeni en büyük destekçisi (75,5) sürecin; BDP/HDP çizgisinde olanların desteği daha da fazla (91,0)...
CHP ile MHP tabanı, neredeyse birbirine eşit oranlarda, sürece karşı (CHP: 64,3; MHP: 69,2) ve sürecin başarıya ulaşacağından kuşkulu: (CHP: 70,9; MHP: 74,7).
Son birkaç seçimdir CHP ile MHP arasında yaşanan yakınlaşmanın ve seçmenleri arasında fark edilen geçişliliğin bir sebebi de ‘çözüm süreci’ olmalı.
İki parti tabanının sorunun niteliğine dair görüşleri de birbirine çok yakın: CHP’lilerin yüzde 35’i, MHP’lilerin yüzde 36’sı gibi, “Kürt sorunu yoktur; terörle mücadeleye devam” görüşünde birleşiyor...
Araştırmayı yürütenleri en fazla hayrete düşüren, Kürt sorununun kaynağı konusuna toplumun koyduğu teşhis olmalı: Halkın neredeyse üçte biri (32,8), en önemli sebebin, ülkemizi bölmek veya zayıflatmak isteyen dış güçlerin kışkırtması olduğu kanaatinde.
BDP seçmeni ile Ak Parti seçmeni süreçle ilgili başka noktalarda yakın düşünse bile, sorunun sebebi konusunda görüşler birbirinden farklı. BDP’liler için devletin baskı politikası, kimliğin tanınmaması ve demokrasi eksikliği en önemli sebep (69.0) iken, Ak Partililerin küçük bir bölümü (22,0) onlar gibi düşünüyor; esas büyük bölüm (62), soruna yol açanın dış güçler ile silâhlı mücadele olduğu kanaatinde...
Aslında toplumun Türk-Kürt ayrışması noktasında son yıllarda ortak özelliklere sahip olmaya başladığına dair veriler de var. “Anadilim Türkçe dışında bir dil” diyenler (6,0) küçük bir grup; “Anadilim Türkçe” diyenler (85,0) ile iki anadilliler (8,0) birarada sayıldığında toplumun büyük bir bölümünde (93,0) dilin sorun olmaktan çıktığı anlaşılıyor.
Eldeki verilere yakından bakıldığında görülen şu: ‘Çözüm süreci’ başladığından buyana, ‘Kürt kimliği’ne sahip olan TC vatandaşları, toplumun geneline yakın bir noktaya doğru yol alıyorlar. Bu durum, en çok, sorunu doğuran en önemli sosyal sebep ile sorunun en ideal çözümüne dair verilen cevaplarda kendisini belli ediyor.
Kürtçe bildiğini söyleyenlerin en kalabalık bölümü (57,0) ile Kürtçe bilmeyenlerin en kalabalık bölümü (59,0) sorunun kökeninde ‘ekonomik unsurların, topraksızlığın, yatırımsızlığın ve yoksulluğun’ yattığı kanaatinde. Kürtçe bilenler arasında yüzde 34,8’lik grup “İdeal çözüm, ekonomik kalkınma ve kültürel hakların genişletilmesidir” derken, aynı çözümü ideal bulanlar Kürtçe bilmeyenler arasında da hemen hemen aynı oranda (37,5). Toplumun genelinin ortalaması ise yüzde 37,1...
Projeyi yürüten Boğaziçi Üniversitesi ile destekleyen Açık Toplum Vakfı, bu araştırmayla, önümüze ufuk açıcı bir tablo koymuş oldu. Evet, başlatılan sürecin riskleri var, ancak kısa zamanda bayağı yol alındığı da belli.
Keşke kimlikleri yüzünden kamuya ait veya özel kuruluşlarda kötü muamele gördüğü hissini de insanlarımızda sıfıra indirebilsek; Kürtçe konuşanlarda bu oranlar bayağı yüksek çünkü...
- Batı ile değişen rollerimiz8 yıl önce
- Yangın daha da yayılmadan...8 yıl önce
- Biz birbirimizi yerken...8 yıl önce
- Seçim sonrası Türkiye tablosu8 yıl önce
- Yeni yıl dilekleri yerine...8 yıl önce
- Anakronizm8 yıl önce
- Silah ve demokrasi bir arada olmaz8 yıl önce
- O fotoğraf yanlış8 yıl önce
- Tarih bizde hep tekerrür eder8 yıl önce
- Olana bir de bu gözle bakın8 yıl önce