Ateşin üzerine su dökülür, benzin değil
İNSAFI elden bırakır, bilgi ve deneyime dayalı serinkanlı değerlendirmeler yerine takıntıların peşinde yorumlarla kamuoyunu yanlışa sevk ederseniz, ortaya şimdiki manzaranın çıkması kaçınılmaz olur...
Etrafımız kan ve ateş çemberiydi, etrafımızdaki kan ve ateşi şimdi kendi topraklarımıza da çektik...
Burada biraz duralım ve kendi değerlendirmemize bakalım.
Ebubekir el-Bağdadi ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, IŞİD adıyla anılan örgüt ile Ak Parti’nin herhangi bir ideolojik akrabalığı olabilir mi?
IŞİD (ya da şimdilerde anılmak istediği adıyla “İslam Devleti”, kısaltılmışıyla İD) bir “sapma” ideolojiye sahip; ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, Türkiye’de temsil edilen İslam inancıyla bir ilişkisi kurulamaz IŞİD’in temsil ettiği inanışın...
Sadece gittiği yerlerde sergilediği uygulamaların vahşiliği sebebiyle değil, IŞİD’in kendisine hedef seçtiği tahmin edilebilecek dünya ve bölge tablosu da İslam’la veya dinin kabulleriyle örtüşmüyor.
Dünya üzerinde var olan herhangi bir din otoritesi, İslam dünyasından din veya ilim adamı, “IŞİD” örgütünün anlayış ve uygulamalarını tasvip etmiş değil; tam tersine, İslam dünyasının saygı hak eden âlimleri, Batı’daki İslam merkezlerinin başındaki önemli kişilikler -bu arada Diyanet İşleri Başkanlığı da- inananları IŞİD konusunda uyarıp duruyor.
Durum böyle iken, birbirine hiçbir biçimde benzemeyen IŞİD ile AK Parti veya Bağdadi ile Erdoğan ve Davutoğlu arasında paralellik kurup “AK Parti IŞİD’i destekliyor’’ veya “Erdoğan IŞİD’i Kürtlere tercih ediyor’’ türü yakıştırmaları yorum olarak sunmanın anlamı ne?
Türkiye’nin birçok ilinde insanlar bu tür kışkırtıcı yorumlar üzerine hareketlendiler işte...
Meclis’ten geçen tezkere ile Türkiye kendisini ABD’nin başını çektiği “koalisyon”un parçası haline getirdi. İçerisinde 10’dan fazla ülkenin yer aldığı koalisyon günlerden beri Kobani’nin düşmemesi için seferber; sayısız uçak her gün Kobani dahil Suriye’nin kuzeyindeki IŞİD mevzilerini bombalıyor.
Hiç kuşkusuz Türkiye de operasyonlara yardımcı oluyordur...
Yeterli değil mi? Yeterli değilse, “koalisyon” güçlerinin daha neler yapması gerektiği üzerinde fikirler üretilmesi mantıklı olmaz mı?
Neden illa Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin sınır ötesine geçmesi talepleri yükseltiliyor?
Kan ve gözyaşını Türkiye içerisine taşıdığınızda olanları hep birlikte gördük; bir daha asla yaşanmayacağını düşündüğümüz türden tedbirler alınmaya başlandı. Sokağa çıkma yasağının bir adım ilerisi “olağanüstü hal”, onun bir adım ötesi de “sıkıyönetim”dir.
OHAL ve sıkıyönetim dönemlerinde ülkemizde neler yaşandığını ne çabuk unuttuk...
Galiba yönetici kademelerinde yer alanların da sağduyuya ihtiyaçları var. Yetkili ağızlardan çıkan bazı açıklamalar ateşin üzerine benzin dökme etkisi yapıyor... Oysa tedirginliği azaltıcı, kışkırtılan kitleleri yatıştırıcı çıkışlar zamanı şimdi...
Vaktiyle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den gelmesine alıştığımız türden çıkışlar... Herkes aynı türden açıklamalar yaptığında, ortalığı karıştırma amaçlı kışkırtıcı yorumlar insanlar üzerinde daha etkili hale geliyor.
Ülkemizin şu anda sağduyulu yaklaşımlara ihtiyacı var.
Bir oyun oynanıyor ve oyun bazılarının sandığı gibi Suriye’yle veya Irak’la ilgili değil; doğrudan Türkiye’yi ateş çemberinin içerisine çekme gayreti var ve şimdiki manzara, oyunu kuranları sevindiriyordur...
Biraz akıl ve sağduyu lütfen...
- Batı ile değişen rollerimiz8 yıl önce
- Yangın daha da yayılmadan...8 yıl önce
- Biz birbirimizi yerken...8 yıl önce
- Seçim sonrası Türkiye tablosu8 yıl önce
- Yeni yıl dilekleri yerine...8 yıl önce
- Anakronizm8 yıl önce
- Silah ve demokrasi bir arada olmaz8 yıl önce
- O fotoğraf yanlış8 yıl önce
- Tarih bizde hep tekerrür eder8 yıl önce
- Olana bir de bu gözle bakın8 yıl önce