Bangkok neden çok seviliyor?
Tropik ve egzotik sıcak atmosferinde görülecek, yaşanacak çok fazla şeyi var, ama asıl faktör hoşgörülü Tayland insanları. Bu şehre dünyanın dört bir yanından yılın her ayı insanların akın etmesi, gelenin keyifli zaman geçirmesinde birinci faktör insanları. Bangkok’ta geçirdiğim 4 gün boyunca yazımın başlığındaki soruya cevap aradım.
Burada yaşayan bir Türk tanıdığımı da aynı soruyu sordum. Benzer cevaplar aldım. Kimsenin kimseye karışmaması, kavganın, tartışmanın olmaması, yoğun trafiğe rağmen tek bir korna sesinin duyulmaması hep insana işaret ediyor.
Bangkok, her keseye hitap eden oteli, restoranı, eğlence mekanıyla dünyanın dört bir yanından gelenlere güzel, unutulmaz tatil imkanı sunuyor. Tarihi ve turistik mekanları var. Şehir merkezindeki renkli yaşamı kadar, bir iki saatlik mesafede şehir dışında da gezilip, görülecek, hafta sonu geçirilecek mekanlara da sahip.
Saray ve tapınaklar gezilecek mekanların başında geliyor. Kentin ortasından geçen nehirde turlar, yüzen marketlerde tropik meyve ve sebze alış-veriş popüler. Aynı zamanda nehir ve kanalları yoğun trafiği olan şehrin ulaşımında kurtarıcı rol oynuyor. Kaliteli zincir otelleri, Tay yemekleri, dünya mutfağının temsilcisi nezih restoranları, eğlence mekanları ve her türden meşhur masaj salonlarıyla ziyaretçisine cebindeki parayı son kuruşuna kadar keyifle harcatan bir şehir Bangkok.
Özellikle sokak yemekleri, tropik meyveleri yerli ve yabancı her kesin gözdesi. İlk önce sokak yemekleri garip geliyor, ama Bangkokluların yemeklerini evde değil sokakta yediğini öğrenince ve şehre de biraz alışınca ziyaretin ikinci veya üçüncü günü tablo değişiyor.
Dünyanın en fazla ziyaret edilen şehirlerin başında neden Bangkok geliyor?
Londra'yı 2013'te geçerek en fazla turist alan şehirlerin zirvesine oturmasının sebebi kesinlikle Tayland'ın baharatlı yemeklerinin veya Budist tapınaklarının olmadığını yukarıda anlatmaya çalıştım.
2018’de dünyanın en fazla ziyaret 10 şehri
1) Bangkok: 22.78 milyon
2) Paris: 19.1 milyon
3) London: 19.09 milyon
4) Dubai: 15.93 milyon
5) Singapur: 14.67 milyon
6) Kuala Lumpur: 13.79 milyon
7) New York: 13.6 milyon
8) İstanbul: 13.4 milyon
9) Tokyo: 12.93 milyon
10) Antalya12.41 milyon
Bangkok’un lüks alışveriş merkezleri, mesela Siam Paragon alışveriş merkezi ve bölgesi benim sevdiğim yerlerin başında geliyor. Bangkok Suvarnabhumi Havalimanı da çok hoş. Aslında havalimanı hoş yapanda insanları ve kentten mutlu ayrılma hissi. Daha önemlisi iki mekanda dünyanın en çok fotoğraflanan iki bölgesi olarak öne çıkıyor. Biri yaşam merkezi diğeri keyifli bir tatilden ayrılmadan önceki son durak. İnsanlar mutlu oldukları, rahat hareket ettikleri yerleri daha çok fotoğraflıyorlar.
İstanbul’da soğumaya başlayan havaları geride bırakıp, yaklaşık 32 derecelerde seyreden Bangkok’a Türk Hava Yolları’nın (THY) Airbus A330 uçağıyla, yaklaşık 9,5 saat süren bir uçuşla vardım. THY’nin en günde 3 sefer yaptığı nadir şehirlerden birisi. Uçağımızın % 95 doluluk oranıyla Suvarnabhumi Havalimanı’na teker koymuş olması bu şehre olan ilgiyi anlatıyor olmalı. Üstelik THY’nin yolcularının %80 transit. Uçakta business sınıfı doluydu, ekonomide ise 257 kişi vardı. Sadece 4 koltuk boş gittik.
Bangkok’a Savunma ve Güvenlik Fuarı ve Airport programımın rota bölümü için çekimler sebebiyle geldim. Bangkok’ta tek şikayet edeceğim konu zaman. Başka şehirde olsaydı, 3 günde çok daha fazla yer ziyaret eder, çekimler yapabilirdim. Ama burada zaman akıp gidiyor. Trafik yoğunluğu, ziyaret edilen yerlerin birbirlerine olan mesafesi ve kalabalık olması ciddi sorun.
Melekler şehri
Tay dilinde Bangkok melekleri şehri anlamına geliyor. Hem büyük okyanusa hem de Hint okyanusuna kıyısı olan Tayland’ın başkenti. Tarihte Siyam Krallığı olan ülke günümüzde özgürlükler ülkesi anlamına gelen Tayland olarak varlığını sürdürüyor. Bangkok uzak doğuyu, kültürü, mutfağı ve felsefesiyle yaşatabilen sayılı başkentlerden biri. 400’den fazla tapınağı barındırdığı için tapınaklar şehri diye de anılıyor. Gökdelenleri ve caddeleriyle büyük batı şehirlerinden pek farkı olmayan Bangkok, sürprizleri ve içinde barındırdığı kültürel değerleriyle farkındalık yaratıyor.
Korna sesi yok
Zenginlik ve fakirliğin iç içe yaşandığı mahalleleri, her türlü alışverişin yapıldığı sokak pazarları, Tay mutfağının bol baharatlı yemekleri, denizde yaşayan hemen her canlının bulunduğu deniz restoranları, her zaman gülümseyen insanları ve aklınıza gelebilecek her türlü eğlencenin yaşandığı geceleriyle Bangkok ayrı bir dünya. Yaklaşık 12 milyon nüfusu olan Bangkok’ta trafik sıkışıklığı İstanbul’u aratmıyor, ama korna sesi de duyulmuyor. Trafiğin yoğun olmasına rağmen yolda tartışan, birbirine bağıran kimseyi görmeniz de mümkün değil. Ayrıca araçları bakımlı, kaza oranı da yoğunluğa rağmen az. Ulaşımda ‘tuk tuk’ denen motosikletten bozma iki kişilik araçlar yoğun kullanılıyor. Şehir içi trafiğine alternatif metro ve tramvay seçenekleri de var.
Chao Phraya nehri
Büyük Sarayın önünden geçen Chao Phraya nehri Bangkok şehrini tam ortadan ikiye bölüyor. Nehree açılan yüzlerce kanal şehrin hayat damarlarını oluşturuyor. Su debisi oldukça yüksek olan nehir şehir içi taşımacılıkta kullanılıyor. Çeşitli yükler taşıyan ve tren gibi birbirine bağlanmış tekneler de görebilirsiniz. Biz de nehirde 2 kişi, 2 bin Baht karşılığında çekim için 1 saat nehir turu yaptık. Nehirden ayrılıp kanallardan birine girdiğinizde evlerin bazılarının kara ile yol bağlantısı olmadığını fark ediyorsunuz. Buradaki insanların bütün yaşamları tekneler.
Renkli Gece Pazarları
Bangkok alışveriş severler içinde adeta bir cennet. Şehirde alışveriş yapabileceğiniz pek çok yer var. Sıcak hava sebebiyle ‘Gece Pazarları’ da Bangkok’a gelen herkesin kesinlikle görmesi gereken yerlerin başında geliyor. Her akşam saat 6-7 gibi açılıp gece yarısına kadar açık kalan bu pazarlarda aradığınız her şeyi ve dünyaca ünlü markaların taklitlerini bulabilirsiniz. Alışveriş yaparken mutlaka pazarlık etmek gerekiyor.
Grand Palace /Büyük Saray
Bangkok’un en düzenli, temiz ve şehir karmaşasından uzak yeri Grand Place bölgesi. 1782 yılından beri Tayland Krallığı’na ev sahipliği yapmış Grand Palace görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Adı ‘Büyük Saray’ ama tek bir binadan ibaret değil. Birçok tarihi yapıdan oluşuyor. Bu sebeple bolca vakit ayırmak gerekiyor. İçeride aynı zamanda tapınaklarda var. Tüm ziyaretçilerin omuzdan diz altına kadar örtülü olması gerekiyor. Şortla, çılgın dekoltelerle içeri girilmiyor. Hatta parmak arası terlik bile sıkıntı. Tapınaklara girerken de ayakkabılara çıkarmak, başı açmak veya başta bir şey olmaması gerekiyor.
Wat Pho / Yatan Buda
Grand Palace’tan çıkınca hemen buradan ayrılmaya kalkışmayın, buralarda göreceğiniz bir şeyler daha var. Yatan Buda’nın bulunduğu Wat Pho’ya çok yakın. Arabayla yaklaşık beş dakika sürüyor. İki turistik aktiviteyi bir arada çözebileceğiniz bir nokta. Yatan Buda’nın büyüklüğünü görünce inanamayacaksınız, çünkü 46 metre uzunluğunda. Sanki zar zor binanın içine sığdırılmış gibi görünmesi de o sebepten. Wat Pho ayrıca geleneksel Tay masajı için harika bir yerdir. Genellikle Tayland'ın önde gelen masaj okulu olarak kabul edilir, bu nedenle burada gerçekten emin ellerdesiniz. Hiç olmasa ayak masajı için burada zaman ayırın.
Lumpini Park / Şehirde Nefes
Bangkok’a gelen turistlerin pek uğramadığı, belki de Türklerin hiç gitmediği bir yer galiba. Ben özellikle rehberimizden Lumini Park’a götürmesini rica ettim. Şehrin merkezinde Bangkokluların nefes aldığı, içinde gölü, dinlenme mekanları olan, yemyeşil, düzenli bir park. Parka girdiğimizde ismi “Monitor Lizard” olan kertenkele ve timsah arasında ebatları 3 metreye kadar ulaşan bir hayvan gölden çıktı. Bu hayvanlar da parkta yaşıyor ve insanlara çok alışkın. Parkta bir çok etkinlikte düzenleniyor. Parkta yılda bir kez düzenlenen organizasyon sürpriziyle karşılaştım. Her yer cıvıl cıvıl. Her yaştan insan şehirden bu bölgeye akın etmişti. Kızıl Haç her yıl bir hafta süren fuar düzenleyerek yardım topluyor. Sergiler, eğlenceli etkinlikler, güzellik, ses yarışması, ücretsiz check-up hizmetleri ve bazı markaların özel hediye verdiği çekilişler yapılıyor.
Ayuthaya’da Tarihe Yolculuk
Bangkok’taki keyifle dolaştığım yerlerden birisi Tayland’ın eski başkenti Ayuthaya oldu. Şehrin dışında olduğundan karmaşadan uzak, sessiz. 14. yüzyıldan 1700’lere kadar Siyam Krallığı’na başkentlik yapan görkemli Ayuttaya şehri 1767'de Burmalılar tarafından işgal ediliyor. Buradaki tapınaklarda ve şehirde ne kadar altın, değerli emtia varsa alıp götürülüyor. Bu yıkım ve yağmadan sonra yeni başkent Bangkok oluyor.
Hanımoğlan - LadyBoy
Erkek Fatma - Tomboy
Bangkok’ta eşcinsellik yaygın. Fakat Tayland’da aynı cinsten insanların birbiriyle evliliği yasal değil. Şehirde ladyboy olarak isimlendirilen ve kadından ayırt edilmesi zor olan çok sayıda transseksüel var. Resmiyette cinsiyet statüleri yok, kimliklerinde erkekler. Fakat biyolojik olarak erkek olmasına rağmen hormon tedavisi ve çeşitli ameliyatlarla kadın olarak yaşamına devam edenlerin sayısı çok. Bu yoğunlukta dönüşüm çeşitli nedenlerle izah edilmeye çalışılıyor.
Budizm inancının insanların özgürce yaşamasını ve hayat tarzlarına saygıyı ön planda tutma yaklaşımı bunlardan birisi. Toplumda cinsiyet tercihlerine karışan, eleştiren, sokakta sorun yaşatan, yadırgayan olmuyor. Taylandlıların “ladyboy” tercihinde etken olarak maddi imkânsızlık gösteriliyor. Daha çok para kazanma eğilimi cinsiyet değişimine sebep olduğu söyleniyor. Beslenme alışkanlıklarının bu tercihte etkili olduğu yorumları da yapılıyor. Netice de karışık bir konu. Ucuz olması sebebiyle Türkiye’den Tayland’a ameliyatı için gidenler oluyormuş.
Tayland da kadınların erkek olması veya erkek gibi hareket etmesi ise ‘tomboy’ olarak adlandırılıyor. Bu da ‘ladyboy’lar kadar olmasa da sık rastlanan bir durum. İmkanı olan ‘tomboy’lar gerekli ameliyatlar ve ilaç tedavisinden sonra erkeksi görünüşe kavuşup kendilerine kız arkadaş ediniyorlar. İmkanı olmayanlarda giyim, kuşam ve davranışlarıyla yollarına devam ediyorlar. Tomboy tercihine ise fazla izahat yapılmıyor. Ancak Taylandlı kızlar arasında ‘tomboy’larla arkadaşlık da oldukça yaygın.
Tayland’ın Çatı Barları
Güney Doğu Asya’nın en yüksek çatı barı Bangkok’ta. 314 metre ile ülkenin en yüksek gökdeleni King Power ManaNakhon’da bir akşam üstü geçirdim. 360 derece şehir gözlem terası, cam tepsi seyir alanı, açık-kapalı çatı bar (roofbar) ve gökyüzü yürüş (skywalk) alanıyla şehrin popüler mekanları arasına girmiş. Gökdelen aynı zamanda dünyanın en hızlı asansörlerinden birine sahip. Video temalı asansör dakikada 480 metre hızla, nasıl yükseldiğinizi hissettirmeden çıkıyor. 76’ncı kata çıktığınızda havanın da değiştiğini hissediyorsunuz. 78. katta, 310 metre yükseklikte dünyanın en büyük cam tepsilerinden birinin üzerinde yürüme cesaretinizi de test edebilirsiniz.
Daha önce Hangover II filminin çekildiği şehrin en popüler skybar’larından birine ev sahipliği yapan Lebua Otel’de konaklamıştım. Onun konumu ise daha farklı.
CIA Ajanı Jim Thompson’ın Evi
Bahsedeceğim müze, ortadan kayboluşu halen daha sırrını koruyan bir CIA ajanı/işadamının müzeye dönüştürülmüş evi. Aynı zamanda güzel kafe ve restoranı olan, şehir ortasında nefes almak, dinlenmek, gürültüden, karmaşadan kaçmak ve buluşmak için çok güzel bir mekan.
Tayland’ın ipeğini dünyaya tanıtan ve ismi ipekle özdeşleşip, markalaşan Amerikalı Jim Thompson’ın müzeye dönüşen evi Bangkok’un en popüler yerlerinden. 1906 doğumlu Thompson, 1947 yılında ipeğiyle tanışıyor. Malezya’da 1967 yılında ortadan kayboluncaya kadar Tayland ipeğinin tanınması için çalışmış bir isim olduğundan Tayland’da bir kahraman olarak görülüyor.
Nehire açılan kanalın kenarında yer alan bahçe içindeki müze ev, Tayland tik ağacı kullanılarak yapılmış. Tayland ipeği ve Thompson’ın yaşamı hakkında ip uçları veren müze ayın zamanda bir sanat merkezi. Geleneksel Tay evleri ve yaşam kültürü içinde güzel bir örnek. İlginç mimarisi, zevkli teşrifatı, porselen takımları, tablolar, ipeğin serüvenine dair materyal ve dökümanlarla dikkat çekiyor. Görevliler eşliğinde dolaştığınızda ev hakkında daha detaylı bilgiler öğreniyorsunuz. Burada Thompson’ın o dönemde tedarik ettiği çeşitli eserlerde sergileniyor. Müzede girişinde de bulunan ülkenin prestijli markası olan “Jim Thompson” mağazalarını Bankong’un lüks semtlerinde ve havalimanında görmek mümkün.
Gizemli kaybolmasına gelince. Jim Thompson, 26 Mart 1967’de Malezya Cameron Highlands bölgesinde yürüyüşe çıkıyor ve bir daha geri dönmüyor. Kaybolduğu bölgede 400 kişiyle arama yapılıyor, ama hiçbir şekilde izine rastlanmıyor. Yıllarca çok sayıda teoriler ortaya atılmış, halen daha kaybolması tartışılıyor, konuşuluyor. Tartışılmayan tek şey; Tayland’ın kahramanı olması ve bir marka yaratarak ipeğini dünyaya tanıtan kişiliği.