Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yurtdışına maske ihracat etmek isteyenlerin Devlet Malzeme Ofisi’ne (DMO) ihracat edilecek ürün kadar bağış yapması gerekiyormuş. Üretim ve ihracat tarafındaki işadamlarımızın serzenişle bana ilettikleri bilgi böyle. Çin ile Türkiye arasındaki maske ihracat yarışında bizim işadamlarımız maske fiyatlarının yüksek kalması sebebiyle zorlanıyorlarmış. Türk malı maske, Çin malı karşısında yenik düşüyormuş.

        Mesela ihracat maliyeti 80 kuruş olan bir adet maske, bağış sebebiyle maliyeti ikiye katlanıp 160 kuruşa ulaşınca yurtdışı pazarlarda rekabet sıkıntısı çekiyormuş. Çünkü Çin, bizim yakın olduğumuz ülkelere bile bizden daha iyi fiyatlara maske satıyormuş. Kendi ellerimizle bu imkanın önünü kesmişiz!

        Ama ihracatçımız bu işin de çıkar yolunu bulmuş. Devlete verdiği maskeyi en ucuzundan, en düşük maliyetlisinden, mesela burunu kavrayacak teli koymayarak veriyor. Böylece ihraç ürün 80 kuruş ise devlete verdiğini de 40 kuruşa denk getiriyor. Aynı şekilde doktorların ve diğer sağlık personelinin giydiği koruyucu tulumların ihracatında benzer şart varmış. Müteşebbislerimiz devlete verdiği tulumları 30 gram, yurtdışına ihraç ettiklerini de istenen kriterlerde 60 gram olarak üretiyorlarmış. Eğer bedava alabildiğiniz maske çabuk bozuluyorsa, koruma derecesi azsa ve tulumlardan da sağlık personeli şikayetçiyse arkasında böyle bir hikaye var, bilinmiş olsun.

        Anlaşılan Türkiye’nin maskeyle ilgili tedbirleri gözden geçirmesi gerekiyor. Zira bu işte bir tuhaflık olduğu çok bariz. Vatandaş devletin “bedava vereceğim” diye duyurduğu maskeye ulaşamıyor, piyasadan parasıyla da olsa temin etmekte zorluk çekiyor. Çünkü yasak. Ama şartları zorlayınca tanesi 80 kuruş olan maskeye 3 TL ödeyip satın alabiliyor. Halbuki eczanelerde sabit fiyatlardan pekala satılabilir. Neticede maskeyi üreten de, yurtdışına ihraç etmek isteyen ve kullanmak zorunda olan vatandaş da maskeyle ilgi düzenlemelerden şikayetçi. Gerçekten bu işte bir gariplik yok mu?

        Baldan sonra sırada ne var?

        Yeni çıkan “Bal Tebliği” öncesinde ve sonrasındaki değerlendirmelerim ve baldaki sahtekarlıklara dikkat çektiğim yazılarım için “Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği –TAB” teşekkür mektubu göndermiş:

        “Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği 2020/7 No’lu Tebliğ Yayınlanarak Güncellenmiştir. TAB’ın; Akademisyen Hocalarımız ve İl Birliklerimizle birlikte uzun uğraşlar sonucu sektöre kazandırdığı bir ivmedir. Ham Bal konusunda ciddi bir ilerleme kaydedilmiştir. Proje neden var, neden gereklidir sorularına güzel bir cevap niteliğinde olmuştur. Türk Çam Balı konusunda yıllarca verilen emek nihai sonuca ulaşmıştır. Ballarımızı kimliklendirmenin ne derece önemli olduğu da buradan görülmektedir ki; TAB olarak, TAGEM (Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü) desteği ile yürüttüğümüz Kestane Balı, Ayçiçek Balı, Geven Balı, Narenciye Balı, Pamuk Balı özelinde tamamlanan Monofloral Bal Projemizin sonuçlarını da hep birlikte göreceğiz. Hem ihracat yolunda hem de iç pazarda birbirinden değerli ballarımızın kıymetini daha iyi anlayarak, proje ile tıbbi aktivitelerini de ortaya koymuş olacağız.

        Bu noktadan hareketle 72.000 arıcı ailesi ile Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği olarak, böylesine önemli bir konunun nadide bakış açınızla birlikte çok değerli kaleminizden yazılması bizleri son derece mutlu etmiştir.

        Tüm arıcılarımız adına sizlere teşekkür etmek istiyoruz. Arıcılık sektörü adına haber çalışmalarınızda, gönüllü data hizmeti sağlamaktan memnun olacağımızı belirtiriz.”

        Biraz fırsatçılık yapıp şimdiye kadar balı konuştuk, yazdık, ama arının kendisi, diğer ürünleri de hayati önem taşıyor. Arı olmazsa veya onun sağlığı bozulursa hayatımızdan birçok şeyin eksileceğini bilmemiz gerekir. Galiba bal mevzusuna ciddi şekilde disipline edecek tebliğden sonra diğer konulara sıra geliyor. Ben de emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

        Maske kravatı tahtından edecek

        Uzak Doğu’ya gittiğimde sıklıkla karşılaştığım tablo insanların taktığı maskeler oluyordu. Çin, G. Kore ve Japonya’da özellikle kabalık yerlerde, metrolarda dikkatimi bu maskeli insanlardan alamazdım.

        Maskeyi takarak kendini bir şeyden koruyorsa, o şeyden diğer insanlar veya ben neden korunmuyorum? Merakımı Japonya’da bulunduğum esnada rehberime açtığımda maskeleri genellikle rahatsızlığı olanların başkalarına hastalık bulaştırmamak için taktığını söyledi. Ben de çok fazla üzerinde durmamıştım, ama şu günlerde virüsten korunmak için maskesiz sokağa adım atamıyoruz. Bu kadarla da kalmayacak gibi...

        Bazı havayolları şimdiden bir ay sonraki uçuş planlarını yaparken yolcularından uçuşa maskeli gelmelerini ve uçuş boyunca da maskeyi çıkarmamalarını isteyeceğini açıklıyor. Emirates Havayollarının orta koltuğu boş bırakarak yaptığı uçuşlar gibi Alman Lufthansa da maskesiz yolcu kabul etmeyeceğini ilan etti. Ama havayolunun kendi başına aldığı bu karar ne kadar uygulanabilir, bilemiyorum.

        Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü – ICAO ve Dünya Sağlık Örgütü – WHO gibi kurumlar Covid-19 salgınıyla birlikte küresel ölçekte bir çalışmanın içine girdiler. Alacakları kararlar da bağlayıcı olacak. Maskelerin havayollarının özel yolcu seyahat çantalarına (amenity kit) gireceğine, birçok işyeri girişlerinde kendine yer edeceği, farklı renk ve modellerde üretileceğine kesin gözüyle bakılabilir. Hatta maske bundan böyle kravattan, fulardan, mendilden daha fazla hayatımızda yer alabilir.

        Korona sonrası özel jetlere talep patlayacak!

        Yakından tanıdığım bir iş adamı Şubat’ta iş jeti satın aldı. Biraz sefasını sürdü ve Mart’ta koronavirüs karantinası başlayınca keyfi kaçtı. Ama şimdi tekrar morali yerine gelmiş durumda. Çünkü Covid-19 salgını sonrasında iş jetlerine talebin artacağına yönelik beklentiler yüzünü güldürüyor. Evet araştırmalar ve gelişmeler, salgın sonrası normalleşmeyle birlikte özel jet sahipliği ve iş jeti kiralanmasında patlama olacağını gösteriyor.

        Nedenleri gayet anlaşılır;

        Havacılık sektöründe Covid-19 sebebiyle getirilecek yeni kurallar zaman kaybına, sıkıntılara sebep olacak. Ayrıca sosyal mesafe korunarak yolculuk yapılması havalimanında kalabalık yolcu terminallerinde, uçakta daha fazla stres anlamına gelecek. Bu durumda imkanı olanlar, bu sorunları yaşamamak ve kalabalıklardan uzak durmak isteyeceklerinden iş jetiyle seyahate talepler de artacaktır.

        Yapılan araştırmalara göre kalabalık terminalleri kullanıp, yolcu uçaklarıyla seyahat etmek, özel jetlere göre 20 kat daha fazla virüs kapma riski taşıyor.

        Ayrıca havayollarının salgın öncesi sahip oldukları uçuş ağını yeniden oluşturmaları da zaman alacağından her yere tarifeli seferlerle gitmek eskisi kadar rahat olmayacak. Şirketler daha önce uçtukları şehirlere belli bir süre gitmeyecek veya daha az frekanslarla uçacaklar. Haftanın 7 günü sefer yaptıkları bir noktaya 3 gün gitmek durumunda kalacaklar. İşadamları, sanatçılar, şov dünyası, sporcular ve imkanı olan çeşitli meslek gurupları da bu durumda özel iş jetleriyle seyahati tercih edecek.

        Normalleşme sonrası özel jet dünyasında ciddi el değiştirmeler de yaşanacak. Zira salgın sebebiyle işleri iyi gitmeyenlerin uçaklarını elden çıkarmaya çalışacaklarını tahmin etmek zor değil. Çevremden de bu tarz haberler alıyorum. Daha önce hiç iş jetine binmemiş veya özel uçak sahibi olmayı aklından geçirmemişler de Covid-19 salgını korkusuyla iş jeti kiralama, iş jeti üyeliklerine dahil olma veya satın alma yoluna gideceklerdir.

        Yılda 25 saatin altında uçuş yapanların sadece kiralama yapması, yılda 200 saatin üzerinde uçuş yapacakların ise özel uçak sahibi olmasının makul olacağı belirtiliyor. Bu iki uçuş saatinin arasında kalanlar elbette maddi durumlarına ve planlarına göre uçak da alabilir, kiralama da yapabilir. Fakat yılda 25 ila 100 saat arasında uçanların özel jet filolarına üye olmaları veya uçuş saati satın almaları tavsiye ediliyor.

        Netice itibariyle koronalı günlerden sonra iş jetlerinin geleceği parlak görünüyor. Havayollarının ve yolcu uçağı üreticilerinin toparlanması ise kolay olmayacak, virüs ciddi hasar bırakacak.

        Diğer Yazılar