Millisi yok, bari yerlisi olsun!
Bu ülkede yatırım yapan, Türk mühendis ve işçisiyle otomotiv sektörüne katkı sağlayan şirketlerin araçlarına kamu bir öncelik tanımıyor. Hatta onları ikinci plana itip, makam aracı olarak Türkiye’de hiç yatırım olmayan markaların çeşitli modellerini kullanıyor. Konu makam aracı olunca devlet kademelerinde millik ve yerlilik yer ile yeksan oluyor. Çünkü ilke, adap, tasarruf ve ülke ekonomisine katkı gibi bir yaklaşım söz konusu değil.
Kamunun yoğunlukla ithal araç kullanmasının sakıncalarını defalarca yazdım. Hatta bir dönem adet haline getirip, otomotiv sektörünün ithalat/ihracat ve iç tüketim rakamları açıklandığında Türkiye’de yatırımı olmadığı halde en fazla satış yapan ithal Alman markalarına dikkat çektim. Devletin bu şekilde yaklaşımı olduğu müddetçe Alman markalarının yatırım yapma gereği duymadığını defalarca gündeme taşıdım.
Trafiğe çıkan araç sayısında ithal ve yerli oranlarını Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerinde görmek mümkün.
En son 2018’de bu hususu detaylı yazmış trafiğe kaydı yapılan 69 bin 181 otomobilin yüzde 12.5’i Türkiye’de hiçbir üretimi olmayan Volkswagen’e ait olduğunu, toplamda ise trafiğe kaydı yapılanlarda ithal otoların açık ara birinci sırada yer aldığını vurgulamıştım. Buna rağmen, devletimiz otodan yüksek vergi almak dışında katma değeri artıracak, yerli yatırımı teşvik edip, istihdamın önü açacak bir adım atmadı. En azından kamuda ithal otoya sınır getirebilirdi, yapılmadı.
Alman otomobil üreticisi Volkswagen Türkiye’deki siyasi atmosferi bahane edip fabrika kurmaktan vazgeçtiğini açıklayınca hükümet, kamudaki ithal markalar için harekete geçmiş. Hedefe de Alman Volkswagen ve aynı grubun diğer üyesi Audi konmuş. Bu markaların değiştirilmesi için bakanlıklara uyarı yapılmış.
Ama bu da doğru bir yaklaşım değil. Toplamda kamunun kullanacağı araçlar için herhangi bir marka tanımı olmadan düzenleme yapılması gerekir. Belli makamlar dışındaki kamu kurumlarında yerli üretim araç kullanılacağına dair bir düzenleme yapılması yeterli olacaktır. Böylece her ne sebeple olursa olsun yatırım yapmayanlarla kötü olmadan, enerjimizi de buralara harcamadan, bu ülkeye inanan diğer otomotiv yatırımcıları desteklenirse maksat hasıl olur.
Yeni dönemde kamuda kullanılacak araçlar için marka önerisi yapıldığı da belirtiliyor ki bunun da doğru olduğunu sanmıyorum. Türkiye’de yatırımı olan ve çeşitli modellerde araç üretenler belli. Dolayısıyla tanım yerlilik tabanlı bazı kriterler üzerinden yapılır, ihtiyaç duyulan üst sınıf ithal araçlar için de öncelik Türkiye’de yatırımı olanlara verilirse epeyce bir mesafe kat edilir.
Öte yandan kamuda yaklaşık 115 bin makam aracı olduğu rivayet olunuyor, ama hangi kamu, hangi makam aracı dendiğinde rakamlar birbirine giriyor. Gerçeklerin üzeri örtülüyor.
Öyle kamu bağlantılı kurumlar var ki, konu makam aracı olunca özel şirketlerden öte savurganlık içindeler. Bir zamanlar Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) iken hali hazırda yüzde 50’den fazlası halka açık konumu nedeniyle özel şirket muamelesi gören, ancak tüm kademeleri kamu otoriteleri tarafından atanan kuruluşları hangi kategoride değerlendireceğiz? Bir de çeşitli sebeplerle sonradan kamunun kontrolüne girenler var. Her halükârda amaç üzüm yemek olur, niyetlerde bu ülke için halis olursa, mutlaka çözümü de bulunur.
- Siber Güvenlik için önemli adım!13 dakika önce
- Eurofighter ve Bayraktar TB2 yarışı!5 saat önce
- Uçakta istenmeyen 7 yolcu tipi…1 gün önce
- Turkcell'i zarardan Ukrayna kurtarmış!1 hafta önce
- THY'ye Trump'ın etkisi nasıl olacak?1 hafta önce
- Yenilenebilir enerjiyle ne kadar bağımsız olabiliriz?1 hafta önce
- Türkiye Kart ve Troy1 hafta önce
- THY ve Pegasus engelli dostu değil mi?2 hafta önce
- İstanbul iki güzel eser kazanmak üzere…2 hafta önce
- Çelik Kubbe'den TUSAŞ'ın GÖKBEY'ine…2 hafta önce