Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Devlete hiç yük olmadan, devletin önünü açan, geleceğe ümitle bakmasını sağlayan, oyun değiştiren bir eser… Kızılelma başka nasıl tarif edilir bilemiyorum. Ama bildiğim ve yaklaşık 15 yıldır yakından takip ettiğim Bayraktar ailesinin en önemli hayali, insansız savaşı uçağıydı...

        Rahmetli Özdemir Abi, yol arkadaşı Canan Anne, beyin takımının lideri Selçuk Bayraktar, projelerin geliştirilmesindeki öncü rolüyle Haluk Bayraktar, arka planda diğer kardeş Ahmet Bayraktar ve amca Ömer Bayraktar’ın ve Baykar çalışanlarının hayalinde hep Kızılelma vardı. Diğer insansız hava araçları bile emin olun Kızılelma aşkıyla, onun motivasyonuyla tasarlanıp, geliştirildi. Dolayısıyla Kızılelma’nın bu kadar kısa sürede uçması, Bayraktar Ailesi ve Türkiye için çok keyifli. Tarihe not düşülen önemli günler, bu günler…

        Düşünsenize devletten tek kuruş destek almadan, devlete müthiş ufuk açan, özgüven aşılayan bir eserin doğumu gerçekleşti. Böyle bir eseri para vererek ortaya çıkaramazsınız. Velev ki parayla yapılacak iş olsa dahi emin olun bedel biçemezsiniz. Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti, böyle bir esere beş kuruş dahi ödemeden sahip olacak.

        Baykar, Kızılelma projesini geçen yıl açıkladı. Başka bir detay vermeden, yardım, destek istemeden yüzde 100 öz sermaye ile yola çıktı. 14 Kasım 2022’de üretim hattından çıktığında yurt içinde ve yurt dışında birçok çevrede şok etkisi yaptı. Zira bu kadar kısa sürede fabrikadan çıkması beklenmiyordu. Ama üretim hattından anlamlı bir kuyruk tesciliyle “TC-ÖZB” olarak arzı endam etti. Önceki gün de rahmetli Özdemir Abi’nin hayali olan Kızılelma, kendi ismiyle ilk uçuşunu gerçekleştirerek ülkemizin en önemli eserlerinden birisi olarak tarihe geçti. Evet ülkemizin ilk jet motorlu, ses hızı sınırlarında ilk insansız savaş uçağı Kızılelma oldu. Daha bunun sonrası da var; ses hızını aşacak olan Kızılelma!

        REKLAM

        Çorlu’da bulunan Akıncı Uçuş Eğitim ve Test Merkezi’nde yaklaşık bir aydır Kızılelma test ediliyordu. Testler de kısa sürede tamamlandı ve yaklaşık 1 yıl gibi rekor bir sürede ilk uçuşunu yaptı. Dünyada bu kadar kısa sürede neticelenen Kızılelma’ya benzer bir proje veya eser yok. Ancak elbette bir yıllık serüvenin arkasında şüphesiz “20 yıllık hayali” ve birikimi koymak gerekir.

        Baykar Yönetim Kurulu Başkanı ve Teknoloji Lideri Selçuk Bayraktar’ın çalışma temposunu ve testlerde yaşadığı stresi biliyorum. Bir defasında Selçuk Bayraktar’a Akıncı’nın testlerine katılmak isterim demiştim, “sıkıntılı iş tavsiye etmem” cevabını vermişti. Bir defa da rahmetli Özdemir Abi, gece beni evden alıp, sürpriz yapacağını söylemişti. Gece fabrikaya gittik. Motor çalıştırma testini izlemeye götürmüş ama maalesef test işlemi iptal edilmişti. Kısacası ilk uçuş olarak gördüğünüz o uçuşun öncesinde nice sıkıntılı geceler ve saatler olduğunu, Baykar ekibinin fedakarca ve günlerce tesislerde sabahladıklarını da bilmenizi isterim.

        Emin olun bu satırları yazarken bile kısıtlı zamanlar geçirdiğim Baykar’ın önceki tesisleri, şu anki durumu, Özdemir Abi’nin anlattıkları, Haluk Bayraktar ile sohbetlerim, Selçuk Bayraktar’ın Güneydoğu’dan, sahadan döndüğü, saç sakalın birbirine karıştığı yoğun günleri film şeridi gibi geçiyor. Bu işe tüm zamanını verenlerin duygularını bu sebeple düşünemiyorum.

        Baykar, 2004’te Bayraktar mini İHA ile yola çıktı ve gelinen noktaya ve ortaya konan eserlere bakar mısınız. Bayraktar ailesini bu haliyle bir romanın kahramanı olarak satırlara dökseniz inanması zor bir hikaye ortaya çıkar. 20 yılda yüksek teknoloji ürünü eserler; Mini İHA, Bayraktar TB2, Akıncı ve Kızılelma ortaya çıktı. Ama bunların ülkemizin güvenliğine, yüksek teknoloji üretme algısına, geleceğe bakışına ve ekonomiye etkisine ayrıca bakmak gerekir.

        Kızılelma neden önemli?

        Niçin dünyada çok yakından takip edilen proje?

        Bayraktar Kızılelma, gemilere iniş-kalkış kabiliyetiyle geliştirildi. Özellikle kısa pistli gemilere iniş-kalkış özelliği muharebe sahasında devrim gerçekleştirecektir. Kızılelma aynı zamanda çok fazla nitelikleri olan Türkiye’nin önemli bir platform aracı olacak. Geliştirilen birçok ürün Kızılelma üzerinde daha da değerli olacak. Roketsan’ın, Aselsan’ın eserlerine de Kızılelma müthiş katkı sunacak. Millilik olgusuna Kızılelma adeta zirve yaptıracak.

        Türkiye’nin inşa ettiği ve şu an seyir testlerini gerçekleştirilen TCG Anadolu gemisi de Kızılelma ile bambaşka bir pozisyona konumlanacak. Kızılelma 1.500 kilo faydalı yükle ve düşük radar iziyle zorlu görevlerde Türkiye’nin eli ayağı olacak. Milli mühimmatlarla havalanacak olan Kızılelma’nın kalkış ağırlığı 6 ton, seyir süresi 5 saat, maksimum irtifası 35 bin feet, seyir hızı 700 km/s (0,6 Mach) görev yarıçapı ise 805 Km olacak. Böyle bir eser dosta güven, düşmana korku salmaz mı? Bir de ses hızını aşacak daha ağır abilerinin olacağına dair işaretler veriyorsa Kızılelma elbette konuşulur, tartışılır ve övünülür. Emeği geçenlere ne kadar teşekkür etsek azdır.

        İlaç sorununa köprü tarifesi

        İlaç sorununa köprü tarifesi
        0:00 / 0:00

        En az 10 yıldır ilaç problemi yılın belli zaman dilimlerinde gündeme geliyor. İlaç sıkıntısı yaşandığını hasta yakınları ve eczacılar her defasında gayet net izah ediyorlar. Doktorlar bazı hastalıklar için ilaç bulunmamasının, zamanında tedarik edilmemesinin veya kesintiye uğramasının ne anlama geldiğini her defasında haykırıyorlar ama kesin çözüm maalesef 10 yıldır bulunamadı.

        İlaç mevzusunun ön planında Sağlık Bakanlığı, arka cephesinde ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı yer alıyor. Sorunun sebebi çok net. Yıllardır tekrarlandığı için karmaşık değil. Ayrıca bir çalışma yapıp tespit edilmesi de gerekmiyor. İlaç üreten yerli ve yabancı şirketlerin ürünlerine ne kadar para ödeneceği doğru düzgün bir formülle, açık ve şeffaf belirlenirse tüm mesele bitecek.

        İlaç fiyat tespiti için döviz kuru formülü, Avrupa’da 5 ülkenin referans alınıp, ilaç ücreti belirlenmesi gibi konularla kafa karıştırılmasına gerek yok. O işler Recep Akdağ’ın Sağlık Bakanı olduğu dönemde Türkiye’ye kazandırılmış önemli ve güzel gelişmelerdi. Hatta devrim gibiydi. Böylece ucuz ilaca erişimin önü açılmıştı. Ama sonraki gelişmeler ilaca erişimin önünde engel olmaya başladı.

        Özellikle yerli ve milli ilaç endüstrisine önem verilmemesi, yerli tıbbi cihaz üretiminde ağır kalınması sağlıkta faturanın büyümesine sebep oldu. Böyle olunca kamu, sağlıkta maliyetleri azaltmak için anlamsız uygulamaların peşine düştü. Asıl mesele bu. Sürekli bir belirsizlik, çözüm üretmek yerine ilaç endüstrisine anlamsız baskı yapılmasının halk nezdinde ciddi sorunlara sebep olduğu görmezlikten gelinerek, sorunlar hep geleceğe ötelendi.

        Evet yaklaşık 10 yıldır ilaç sıkıntısı yaşanıyor. Her yeni yıl yaklaşırken ilaç bulunmuyor. İlaç endüstrisi döviz kaynaklı olarak yükselen maliyetler sebebiyle piyasaya ilaç vermek istemiyor. Yeni yılda ilaç fiyatları yeniden belirleneceği için yeni tarifenin neticelenme süreci ilaca erişimde sıkıntıya sebep oluyor. Dolayısıyla bu meselenin sorumlusu sadece ve sadece kamu otoriteleri. İlaç endüstrisinin geçmiş yıllardaki kabahatleri de kendilerine farklı muamele edilmesine zemin hazırlıyor ama geçmişten ders alıp önümüze bakmamız lazım…

        Beyin terletme, akıl yürütme bir kenara bırakılıp, kamu gücüyle, baskıyla iş yapma yöntemi tercih edilmemeli. Baskıyla ilaç fiyatları aşağı inmiyor. Yılda bir kez döviz kuru düzenlenmesi, ithal ilaçlar ve ithal ham madde kökenli yerli ilaçlar için uygulanan ilginç, anlaşılması zor, piyasa şartlarından çok farklı bir fiyatlandırma politikası güdülmesi de işleri zorlaştırıyor. Bakalım bu defa nasıl çözülecek?

        İnşaat sektörüne sağlanan kolaylık ve imkanlar ilaç endüstrisine de tanınırsa ilaçta tüm sorunlar biter. Bu kadar net. Daha önce çeşitli otoyol inşa eden, Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim köprülerini işleten müteahhitler döviz bazlı ödemelerini kamudan yılda bir kez tahsil ediyorlardı. Dövizle alınan kredilerini her ay ödedikleri için sıkıntı yaşadıklarını ilgili yerlere ilettiler. Kamuda döviz kuru düzenlemesini yılda iki kez, 6 ayda bir yaparak, müteahhitlere ödemeleri bu şekilde yapmaya başladı ve sorunu çözüldü. Köprü formülü aynı haliyle ilaç sektörü için de uygulanırsa sorun biter.

        İlaç meselesinde Şubat ayı beklenmeden hemen ilaç kuru güncellemesinin yapılması lazım. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da belirttiği gibi yılda en az 2 defa güncelleme gerçekleştirilmesi halinde problemin büyük kısmı çözülmüş olacaktır. Düşük fiyatlı ilaçlara daha fazla artış verilmesi, fiyatlandırma katsayısı ile oynanmadan makul düzeyde tutulması halinde ise mesele toptan bitecektir.

        Mesela bu yıl ilk defa 2 güncelleme oldu. Yaşanan ekonomik çalkantı ve dövizin aşırı artması sebebiyle mecbur kalındı. Bu tablonun ülke şartları dikkate alınarak köprü örneğinde olduğu gibi kalıcı hale getirilmesi gerekir. Tıpkı köprü tarifesine benzer bir uygulama hayata geçirilmelidir. Müteahhitlerin ödeme meselesi kadar vatandaşın sağlığı da önemli. Bunların yapılması halinde ilaç piyasası üretimden hastaya kadar her aşamada rahatlamış olacaktır.

        Dünyayı 'Getir'meye başladı

        Dünyayı 'Getir'meye başladı
        0:00 / 0:00

        Türkiye’de oldukça inovatif bir iş planıyla yola çıkıp, dünyada bir ilki gerçekleştiren Getir, geçen hafta Almanya merkezli hızlı teslimat platformu anlaşılır ifadesiyle bu ülkedeki rakibi konumdaki Gorillas’ı satın aldı. Hem de Türkiye tarihine geçecek yüksek bir rakama yabancı şirket satın aldı. Halbuki biz tersine alışmıştık.

        Financial Times’da (FT) yer alan habere göre geçen yıl Avrupa’nın market sektöründeki ilk decacorn’u olan Getir, yine aynı sektördeki bir unicorn olan Gorillas’a, tam 1,2 milyar dolar ödemiş. (Bu haberi Getir yalanlamadı.)

        Satın alma anlaşması Gorillas’ın Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda ve ABD’deki tüm operasyonlarını kapsıyor. Bu ülkelerde Getir’in halihazırda hizmet verdiği düşünülürse nasıl bir stratejik adım atıldığı daha iyi anlaşılacaktır. Daha da önemlisi bir Türk şirketinin, Türkiye tarihinde en büyük ikinci yabancı şirket satın almasını gerçekleştirmiş olmasıdır. Bilindiği üzere en yüksek satın alma, 2014 yılında Ülker’in İngiliz United Biscuits’i 2 milyar sterlin, yani yaklaşık 3 milyar dolar bedelle satın almasıydı.

        Getir, kendi icat ettiği, geliştirdiği iş modeliyle yarattığı sektörde ortaya çıkan 10 civarı oyuncu ile rekabet içerisindeyken böyle bir satın almaya imza attı. Gorillas’tan önce de Güney Avrupa pazarında faaliyet gösteren BLOK’u ve İngiltere’de hizmet veren Weezy’nin tamamını satın almıştı.

        Getir kurucusu Nazım Salur’un hızlı market teslimatı sektöründe geliştirdiği modeli, 7 yılda bu noktaya getirmesi, dünyada lider konuma sokmasına ancak şapka çıkarılır. Nazım Salur, Serkan Borancılı ve Tuncay Tütek tarafından kurulan Getir, bir benzeri olmayan ilk ve orijinal iş fikri olduğunu artık dünyada da kanıtlamış durumda. 3 kıtada, 9 ülkede faaliyet gösteriyor.

        İlginçtir Getir’in son satın aldığı Alman Gorillas da 2020 yılında Berlin'de Kağan Sümer ve Jörg Kattner tarafından Getir model alınarak kurulmuş. Gorillas da bu yılın başında Fransız rakibi Frichti'yi satın almış. Daha ilginç olan ise Gorillas’ın geçen yıl çıktığı en son yatırım turunda 3 milyar dolar değerlemeye ulaşmış olması. Çünkü Getir satın alırken de iyi bir rakam üzerinden anlaşmış görünüyor.

        Netice itibariyle Türkler dünyaya teknolojiyle açılmış durumdalar. Getir’in başarısı insanlarımız ve şirketlerimizi de cesaretlendirecektir. İyi bir rol model oldular. Her türlü takdiri hak ediyorlar.

        Diğer Yazılar