FETÖ'nün Truva atları ve bir kahvaltı öyküsü
Türk Milleti, ülkesini işgalcilere karşı bir kez daha canı pahasına koruyup, Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale Zaferi’ne “15 Temmuz Demokrasi Zaferi”ni de ekledi.
Cumhurbaşkanı ve Başkomutan Tayyip Erdoğan, Başbakan Yıldırım’ın yanı sıra muhalefet liderlerinin dik duruşuyla büyük bir badire atlatıldı.
Düşmanın sinsice taktiklerle nasıl içimize kadar ‘Truva atı’ gibi sokulduğu ayan beyan ortaya çıktı.
..Ve “bir musibet bin nasihata bedeldir” ya da “her şerde bir hayır vardır” deyimleri bu olaylarla örtüştü.. Dostu düşmanı daha iyi gördük, kenetlendik, millet olduğumuzu farkettik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 5-6 yıldır dikkati çekmek istediği tehlikeyi daha iyi gördük.
Şimdi size, darbe girişimi öncesi yaşanan İzmir merkezli bir gerçeği aktaracağım.
Tarih 27 Mayıs 2016. Fetullahçı Terör Örgütü’nün darbe kalkışmasından 1.5 ay öncesi.. Belki de darbeyle ilgili toplantıların, hazırlıkların olgunlaşmaya başladığı günler.. İzmir’de Efes Tatbikatı düzenleniyor.
Bornova Yakaköy’de geniş bir yeşil alana sahip Köyüm Kahvaltı Bahçe’nin sahiplerini, önceden tanıdıkları bir jandarma komutanı arar.. Telefondaki Albay der ki:
“Genelkurmay Başkanımız Hulusi Akar, Pakistan, Suudi Arabistan ve Katar’ın genelkurmay başkanlarına 30 Mayıs Pazartesi sabahı, tatbikat icra edilmeden önce kahvaltı vermek istiyor. Sizin mekan uygun olur diye düşündük. Bu işin altından kalkabilir misiniz?”
Olumlu cevap alınca da hummalı hazırlıklar başlar.
ÖZEL GARSONLAR GELİR
Sivil giyimli askerler, kahvaltı alanı ve çevresinde üç gün gözlemler, araştırmalar yapar. Tüm çalışanların kimlik numaraları alınır.
Pazar akşamından itibaren resmi ve sivil askerler, mutfak, tuvalet ve tüm kapılara yerleştirilir. Ertesi sabah 100’e yakın koruma gelir. Ayrıca 4 ambulans, doktorlar, yemek tadıcılar, gıda uzmanları hazırdır.
Keskin nişancılar yerlerini alır, telefon görüşmesini kesen jammer adlı cihazlar konuşlandırılır. Komutanlara servis yapacak garsonlar özel olarak Genelkurmay karargahından gelir. Ve kahvaltının yapıldığı alana Köyüm’ün iki ortağından sadece birinin “hoşgeldin” demek için girebileceği belirtilir.
Mutfakta her elemanın başında bir görevli durur.. Her yiyecek kontrol edilir, hepsinden numune alınır. Kahvaltılıklar masalara taşınırken her birine bir asker eşlik eder.
Yani dışarıdan bir sızma olması imkansız gibidir. Bu kadar önlemle komutanları dışarıdan birinin zehirleme gibi bir teşebbüsü dahi olamaz..
İşletme sahipleri büyük stres yaşar ama bu işten yüzlerinin akıyla çıkarlar ve Orgeneral Akar’dan teşekkür alırlar.
ERDOĞAN’I ANLAMAYANLAR
Bu olaydan tam 1.5 ay sonra o hain girişim oldu.
İşte o kahvaltıda önlemleri alan bazı subaylar ve de en önemlisi Paşa’nın kaçırılmasında etkin rol oynayan yaveri Yarbay Levent Türkkan tutuklandı. İtirafçı olan Türkkan, o ekipteki FETÖ’cüleri tek tek sıraladı:
“Korumalardan Başçavuş Ömer Gürsel Çetin, Abdullah Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel, diğer Özel Kalem Hüseyin Hakan Öcal, Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan..”
Sorarım size.. 4 ülke komutanının o toplantıda konuştukları gizliliğini koruyabilir mi? Bu FETÖ’cüler, iplerini elinde bulunduranlara toplantı bilgilerini vermemiş midir?
Tehlikenin dibimize kadar sokulduğunu anlıyordum ama, şimdi daha iyi anlıyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki uyarılarını bir türlü anlayamayanlar da herhalde anlamıştır.
Anlamadılarsa.. FETÖ’den ne farkları var.
NE GÜZEL SÖYLEMİŞ
Sokak lambası gibi olma.. Kime yandığın belli olsun.
(Necip Fazıl Kısakürek)