Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç'ın "Herkes tef gibi gergin" demesinin üzerinden neredeyse 1 yıl geçti. Ancak aradan geçen zamanda bu gerginlik azalmak bir yana daha da arttı.

        Son günlerde yaşananlar malum. Gösteriler, protestolar neredeyse günlük hayatın bir parçası haline geldi. Fakat söz konusu olan sadece sokakların hareketliliği değil. Bu hareketlilikten daha da vahim olanı, bunun ölümlerle sonuçlanan eylemlere kapı aralaması. Üstelik bütün bu ölümlere rağmen gerilimin dozunu düşürecek bir söylem geliştirilmiş değil. Bu yönde çok ciddi bir arayış da yok gibi.

        Siyaset kurumu, uzunca bir süredir bu yüksek tansiyondan adeta gizli bir fayda devşiriyormuş izlenimi veriyor. Burada sorulması gereken asıl soru, kimin ne fayda elde ettiğinden ziyade ülkenin bu yüksek tansiyona daha ne kadar dayanabileceği, toplumun derinliklerinde kalıcı hasarların oluşup oluşmadığı...

        GÜVENSİZLİK ORTAMINDA GÜVENLİK GÜÇLERİNE DÜŞENLER

        İçinde bulunduğumuz toplumsal gerginliğin iki boyutu var: Yukarıda tasvir etmeye çalıştığım ilk boyut, toplumbilimciler ve psikologların uzmanlık alanına giren konular olarak burada dursun.

        Olayın bir diğer boyutu da toplumsal güvenliğin sağlanması ve kitlesel olayların yatıştırılmasında polisin üstleneceği roldür.

        Kamu düzenini ve vatandaşların can, mal güvenliklerini sağlamak ve hak ve özgürlükleri korumakla görevli olan polis, bir süreden beri ortaya koyduğu performansla harareti yüksek eleştirilere konu oluyor.

        Polislik, yukarıda sayılan görevleri yerine getirebilmek için çeşitli vasıflarla donatılmış bir profesyonelliğin ismi. Profesyonellik ise eleştirilerin içerisindeki doğruları alıp yanlışları unutarak kendini yenilemekten geçer.

        Güvenliği sağlama, yasaları uygulama ve kamu düzenini tesis etmedeki en önemli başarı kriteri, bu hedeflere nasıl ulaşıldığında gizlidir. Uygulanan yöntemler ve kullanılan araçlar, "meşruiyet"in esas kaynağıdır.

        Polislik mesleğinin icrasında olayların önlenmesi kadar "nasıl" önlendiği de önem taşır. Daha açık söylemek gerekirse bir cinayeti işkenceyle aydınlatmak başka, mesleki donanım, beceri, eğitim ve etik değerlerle çözmek başkadır.

        Kaba güç kullanılarak, takdir hakkının olağan sınırlarını aşarak yapılan hareketlerin can yakıcı sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Bir bakıma istenilen hedefe varmak için seçilen yöntem, engellenmek istenen suçtan daha vahim bir bilançoya neden olabilir. Yanlış hedefe giden bir tek kurşun, tahmin edilenden çok daha büyük olayları tetikleme potansiyelini içinde barındırabiliyor.

        Bu mesleğin eğitim ve öğretimi akılla bilgiyi, vicdanla inisiyatifi eşzamanlı olarak hızlı ve etkin kullanmaya dayalıdır. Polisler de insandır, onlar da öfkeye kapılabilir. Ancak icra ettikleri meslek, psikolojilerinin sağlam olmasını, öfkelerini kontrol altında tutmalarını gerektiriyor. Onlara verilen silah taşıma hakkı ve ekstra yetkiler de bu gerekleri yerine getirebildikleri varsayımına dayalıdır. Yani polisin her türlü tahriğe karşı dayanıklı olduğu ve sağduyuyla hareket edeceği varsayılmıştır.

        Elbette bu sadece polislik için geçerli değildir. Her mesleğin kendi içerisinde etik değerleri, meslek kültürü ve icra ehliyeti söz konusudur. Hemşire sürekli müşkülat çıkaran bir hasta karşısında ne kadar sabırlıysa, doktor talimatlarını takip etmeyen hastasına ne kadar şefkatliyse polis de mesleğinin icrasında vatandaş karşısında benzer sabrı göstermek zorundadır.

        Bir kibrit çöpüne üflerseniz onu söndürürsünüz. Ama orman yangını arkasına rüzgârı alırsa daha geniş bir alana yayılır. Sokakların karıştığı, tansiyonun yükseldiği kitlesel olaylarda yangını etrafa yayacak hareketlerden kaçınmak hasarı en aza indirecektir.

        Diğer Yazılar