Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE, belli bir süredir güvenlik alanında iyi bir sınav veremiyor.

        Cinayet, gasp, darp, hırsızlık gibi asayiş olaylarında hızlı bir yükseliş var.

        Son altı ay içerisinde gerçekleşmiş 1200’e yakın cinayet, yıllık ortalamayı yüzde 70’le aşmış durumda.

        Bundan ötürü “şehirlerin Teksas’a döndüğü” benzetmeleri yapılıyor ve bu konudaki algı zamanla kanaate doğru evriliyor.

        Artan bu güvensizlik ortamında topluma yayılan “Karakolda ve mahkemede hak ve hukukumu arayamıyorum” duygusu, işi daha da kötü bir noktaya taşıyor.

        O kötü nokta, adaletin tecelli edeceğine olan inancın ve polisin görevini yerine getireceğine olan beklentinin azalması ve bunların yerini toplumun kendi hakkını kendi gücüyle korumaya yönelmesidir.

        Daha dün uyuşturucu satıcılarının yuvalandığı bir evi halk, kendi aralarında topladıkları parayla bir buldozer kiralayıp yıktı.

        Bu durum hiç şüphesiz çok tehlikeli bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun sinyalini veriyor.

        Bir devletin, ülkesinde asayişi sağlaması, topladığı vergiler karşısındaki birinci mükellefiyetidir.

        Burada yaşanan sorun, devlet ile toplum arasındaki mesafeyi genişleteceği gibi, toplum katmanlarında da kaosu artıracaktır.

        Asayişte yaşanan tüm bu olumsuz gelişmelere ilave olarak, son dönemde çok tehlikeli boyutlara ulaşma potansiyeli olan siyasal içerikli gelişmeler de söz konusu.

        Bayrak indirmekten bir kilise cemaatini ve papazını tacize kadar uzanan birçok olay bunlara örnek olarak verilebilir.

        Toplumsal barışı ve huzuru tehdit eden bu olaylara son olarak İstanbul’da bir Caferi camisinin kundaklanması eklendi.

        Cumhurbaşkanlığı seçim süreçlerinin Meclis çatısında gerçekleştirildiği dönemlerde dahi seçimleri etkilemek maksadıyla bir kısım oyunların oynandığına şahit olmuştuk.

        Bu defa Cumhurbaşkanı’nı halkın seçeceği düşünüldüğünde, bir kısım tehlikeli oyunların sergilendiği kuşkusu ağır basıyor.

        Ortaya çıkan bu manzara, son olarak tutuklu bulunduğu hapishanede ölü bulunan bayrak zanlısının fotoğrafıyla da birleştirildiğinde, her sorumluluk sahibinin teyakkuza geçmesinin ve sürecin içinde barındırdığı riskleri ve tehditleri iyi görmesinin gerektiği bir dönemde olduğumuzu ortaya koyuyor.

        Zira bunun şakası yok. Etrafı alev alev yanan bu ülkenin kendi içerisinde sürüklenmeye çalışıldığı gerilim ve çatışma psikolojisi, bir de siyasetin diliyle beslenirse onarılması büyük hasarlara yol açılacağı muhakkak.

        “Yeni Türkiye”den bahsederken “eski Türkiye”yi mumla arar hale gelmeyelim.

        Diğer Yazılar