Rusya ile Libya’da tersleşiyoruz. S-400’lerin aktifleştirilmesi ertelendikçe erteleniyor. İdlib’de şehit düşen askerlerimizin arkasında Rusya’nın parmağı olduğunu unutmadık.
Öte yandan ABD’de gönderilen tıbbi yardım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başkan Trump’a yazdığı mektup ilişkilerde iyimser bir hava yarattı.
ABD Kongresi’ne Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasının sakıncalarını anlatan bir rapor sunuldu.
FED ile SWAP anlaşması gündemde.
Peki ne oluyor?
Rusya’yı bırakıp ABD ile mi yakınlaşıyoruz?
Ankara’nın nabzını yoklayınca anladım ki durum pek öyle değil.
Nedeni de basit. ABD iki temel konuda hiçbir adım atmıyor: FETÖ ve PKK/PYD.
Atacağına dair bir emare de yok.
Oysa bu iki konu Türkiye için milli güvenlik meselesi olarak kabul ediliyor.
S-400’LER ERTELENİRSE F 35 KRİZİ ÇÖZÜLÜR MÜ?
“Hükümet koronayı bahane ederek S-400’leri aktifleştirmiyor. Böylece F-35 krizi aşılacak ya da en azından FED ile SWAP anlaşması kolaylaşacak" yorumları da gerçeği yansıtmıyor.
Koronadan dolayı trafik yavaşladı ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın S-400’ler konusundaki kararlılığında bir değişiklik yok.
ABD ile F-35 krizinin aşılması kolay değil çünkü Ankara’ya göre ABD maksimalist taleplerde bulunuyor. “S-400’leri iade edin ya da aktive etmeyin” dışında makul bir alternatif sunmuyor. Bu yüzden müzakere süreci tıkanmış durumda.
FED ile SWAP anlaşması ise ayrı bir başlık olarak değerlendiriliyor.
LİBYA YÜZÜNDEN RUSYA İLE ARAMIZ AÇILIR MI?
Libya’da Hafter’in arkasındaki iki sponsordan biri Rusya diğeri Birleşik Arap Emirlikleri.
Bu konu Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkileri son günlerde iyice zorluyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile karşı karşıya gelmemeye özen gösteriyor.
Aslında Rusya uzun süredir basit ama etkili bir politika izliyor; ABD’nin stratejik boşluklarını akıllıca dolduruyor.
Suriye’de Obama’nın çekimserliği Putin’e alan açtı.
Libya’da da Hafter’i ilk destekleyen ABD’ydi. Ne zaman ki bu destek zayıfladı Putin bu boşluğu gördü ve CIA’in getirdiği Hafter’i kendi tarafına çekti.
Türkiye ile ilişkilerde de durum farklı değil.
PKK-PYD ve FETÖ konusunda ABD adım atmayınca Putin, Türkiye ile ilişkilerini ısıttı.
Hatırlayın, uçak krizinin ardından 24 Haziran 2016’da Erdoğan’ın Putin’e gönderdiği mektupla ilişkiler toparlanmış, 3 hafta sonra 15 Temmuz darbe girişimi yaşandığında Türkiye’ye karşı en net desteği Rusya göstermişti.
Aslında öteden beri Rusya İstihbaratı, FETÖ’nün CIA bağlantısının farkındaydı. FETÖ’yü bir ABD projesi olarak gördüğü için de AK Parti ile ilişkilerinin iyi olduğu dönemde bile Rusya’da FETÖ’nün faaliyetlerine izin vermiyordu.
Şimdi bir yanda ABD ile FETÖ ve PYD krizi var. Diğer yanda Rusya ile Suriye ve Libya’daki anlaşmazlıklar.
Türkiye’nin milli güvenlik öncelikleri açısından sizce hangisi daha kritik?
FETÖ ve PKK meselesi mi? Yoksa Suriye ve Libya mı?
Cevabı “Türkiye, Rusya’yı bırakıp ABD ile yakınlaşacak mı?” sorusunun da yanıtını içeriyor.
Lafın kısası dolardaki yükseliş ya da FED ile SWAP anlaşması gündemde olsa bile ABD Türkiye’nin iki temel beklentisi konusunda adım atmadıkça Ankara’nın Moskova ile ilişkileri gevşetmesini beklemek saflık olur.