Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün kimi sosyal medya hesaplarında ve savunma sitelerinde, ABD Senatosu’nda hazırlanan yasa tasarısına yeni bir madde daha eklendiğine ve ABD’nin S-400’leri Türkiye’den satın alacağına dair haberler çıktı.

        İşin aslı şu; Kongre’nin yıllık bütçe planlamasına bir madde eklenerek hükümete Türkiye’den S-400’leri satın alabilmesi için ihtiyaten yetki verildi. Ama bir şartla, eğer Türkiye bu satıştan elde edeceği gelirle NATO ile uyumlu olmayan başka askeri teçhizatlar satın almayacağını yazılı bir şekilde garanti ederse...

        Peki, ABD’nin Türkiye ile krizi aşmak adına S-400’leri satın almak istemesi yeni bir gelişme mi?

        ABD uzun süredir Türkiye’ye “S-400’leri iade edin, 3. bir ülkeye satın ya da aktive etmeyeceğinize dair yazılı bir garanti verin” diyordu.

        Ankara bu tavrı bir dayatma olarak gördüğü için müzakere süreci tıkanmıştı.

        İşte o trafik içinde Washington geçen yıl Ankara’ya “Bize satın” önerisi de getirmiş ama “Hayır” yanıtı almış.

        Yani ABD’nin S-400’leri Türkiye’den satın almak istemesi yeni bir gelişme değil.

        Kaldı ki Ankara bunu makul bir çözüm olarak görmüyor zira Rusya ile yapılan bir anlaşma var ortada.

        REKLAM

        “Parasını verdikten sonra ister kullanırız ister satarız” yorumları da pratik gerçeklerle pek örtüşmüyor çünkü böylesi bir hamle hem içeride hem de dışarıda siyaseten sert ve kötü bir 'U dönüşü' olur.

        İşte bu yüzden Cumhurbaşkanı ve kurmayları her sorulduğunda “S-400 konusunda geri adım söz konusu değil” diyorlar.

        Yani mesele teknik veya finansal değil, siyasi.

        Bir tarafta ABD ve NATO’nun güvenlik meselesi olarak gördüğü S-400 krizi var, diğer tarafta ise Türkiye’nin güvenlik meselesi olarak gördüğü FETÖ ve PKK/PYD meselesi.

        ABD, Türkiye’nin talepleriyle ilgili hiçbir adım atmıyor ama Türkiye’nin S-400’leri elden çıkarmasını ve Rusya ile ipleri koparmasını bekliyor.

        Oysa artık şunu açıkça görüyoruz; yaptırım tehdidinin ötesinde cazip bir teklifle gelmedikleri müddetçe Ankara önceliklerini değiştirmeyecek.

        Fedon, Bülent Ersoy ve Şener Üşümezsoy'a özeniyorum

        Fedon, Bülent Ersoy ve Şener Üşümezsoy'a özeniyorum
        0:00 / 0:00

        Fedon’un kocaman göbeğine rağmen her yaz çektirdiği slip mayolu fotoğraflarını,

        Bülent Ersoy’un Show TV’deki Kuaförüm Sensin programındaki sarı tüylü civciv kostümlerini,

        deprem uzmanı Prof. Dr. Şener Üşümezsoy’un haber bültenlerine gelirken giydiği kovboy şapkası-bermuda şort kombinlerini

        gördükçe vallahi kıskanıyorum!

        Özgüvenin doruğundalar.

        Başkalarının ne diyeceği umurlarında değil.

        Mutluluğun resmi gibi dolaşıyorlar.

        Allah'ım ben de bir gün kameralar karşısında öyle bir rahatlığa kavuşur muyum acaba!

        Bodrum'da turist kazıklamak serbestmiş!

        Bodrum'da turist kazıklamak serbestmiş!
        0:00 / 0:00

        Lafı eğip bükmenin âlemi yok. Lüks bir restoranın porsiyon başına 40-50 Euro fiyat koyması anlaşılabilir belki ama Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın "Biz turistin cebindeki parayı sonuna kadar almakla mesulüz. Bir dönere 100 bin TL vermek istiyorsa, versin yesin" sözleri skandaldır, yozlaşmış bir zihniyetin dışavurumudur.

        Hizmetle değil, kaliteyle değil, dolandırıcılıkla başarılı olmaya çalışmanın reçetesidir.

        Adamın zengin olması ahmak olduğu anlamına gelmez. Trilyoner bile gelse hak ettiğinden fazlasını alırsan Türkiye’ye son gelişi olur.

        Belediye başkanının böyle bir açıklama yaptığını duyan hangi aklı başında turist söğüşleneceğini bile bile bir daha Bodrum’a gelir Allah aşkına?

        Kaldı ki bu sözlerden sonra ne turist kazıklayan taksiciye, ne üçkâğıtçı esnafa kimse dönüp bir laf edemez artık.

        Her türlü sahtekârlığa açık çek vermiş oluyorsunuz.

        Dolandırıcılığı felsefe haline getiren bu tür bir turizm modelinin başarılı olma ihtimali yoktur.

        Güya bir de yerli ve milli bir duruş sergileyerek “vatandaşımızı kastetmiyorum” diyor.

        Türkler gelince kapıdan mı çevireceksiniz? Ya da masa altından ayrı fiyatlı menü mü uzatacaksınız?

        Sosyal demokrat değerleri savunan bir partinin belediye başkanı olan Ahmet Aras’a gereken cevabı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu verir diye ümit ediyorum.

        Diğer Yazılar