“Kendilerine 'Aksaçlılar' diyen, farklı siyasi görüş ve çizgilerden gelen 101 siyasetçi, akademisyen, yazar ve sanatçı iktidar ve muhalefete seslendi” diye başlayan haberi görünce heyecanla açtım zira “Farklı siyasi görüş ve çizgide” olma iddiası günümüz için zor bulunan bir iddiaydı. Fakat ne yalan söyleyeyim bildiriyi okuduktan sonra ağzımda buruk bir tat kaldı.
Bu tür bildiriler hep aynı kalemden çıkıyormuşçasına belli bir nobran ton içeriyor.
Sevgili Aksaçlılar, kaygılarınızı anlıyorum ve fakat iktidarı eleştirirken kullandığınız dili üstenci ve ötekileştirici buluyorum.
Bildiride kullandığınız bazı klişe kalıp ve kelimelerin muhafazakâr kesim üzerinde yarattığı psikolojik etkinin farkında değil misiniz? Hükümeti eleştirelim derken, onlara yıllardır oy veren ve sayıları sizden bir hayli fazla olan geniş kesimleri kendinizden uzaklaştırıyorsunuz.
İç ya da dış politika konusunda iktidarı eleştirirken Türkiye’de milliyetçi muhafazakâr kesimin son yıllarda yaşadığı zihinsel dönüşümü gözden kaçırıyorsunuz. AK Parti daha milliyetçi bir ton benimseyip Cumhur İttifakı'nı kurarken kendi kitlesini de yeni tehdit ve idealler konusunda ikna etti. Batı başta olmak üzere yabancı devletlerin Türkiye üzerinde oyunlar oynadığına, darbe gibi tehditlerin arkasında dış güçlerin olduğuna samimiyetle inanan ciddi bir seçmen kitlesi var. Ayasofya’nın ibadete açılmasına sadece İslamcıların sevindiğini zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Milli-manevi duyguları güçlü olduğu için bu tür sembolik adımları coşkuyla karşılayan geniş bir kesim var Türkiye’de. “Yayılmacı, fetihçi hevesler” gibi kalıp cümlelerle küçümsediğinizde, pek çok insanı hayalini kurduğunuz o muhalefet bloğundan uzaklaştırıyorsunuz.
Hâlbuki siz de gayet iyi biliyorsunuz ki muhalefetin yalnızca sol kesimden alacağı oylarla başarılı olması mümkün değil. İYİ Parti, Saadet, Deva, Gelecek Partisi... Seçimin kaderini bu partilerin karşınızdaki sağ bloktan koparacağı ya da koparamayacağı oylar belirleyecek.
Muhalefete çağrı yaparken, “AKP-MHP koalisyonu gücünü muhalefetin dağınıklığından alıyor. Çözüm; bütün muhalefet güçlerinin, kendi çizgilerini, kendi varlıklarını koruyarak temel ilkelerde buluşacakları demokrasi ittifakını gecikmeden kurmaktır” diyorsunuz. Bu cümlede üstü kapalı söylemeye çalıştığınız şey HDP ve Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin açıkça kâğıt üzerinde ittifak kurması.
HDP’nin muhalif iktidar bloğunun içinde resmen yer almasını ve fakat bunun özellikle ittifak içindeki sağ partilere gidecek oyları ürkütmemesini istiyorsanız çağrı yapmanız gereken asıl parti HDP, çünkü HDP’nin sağ seçmenin öfkesini yatıştıracak ikna edici, samimi bir tavır değişikliği göstermesi gerekiyor.
Özgürlükler, demokrasi ve hukuk konusundaki kaygılarınızı anlıyorum ve fakat saçım henüz ağarmasa da Türkiye’nin sosyolojik gerçeklerini hesaba katarak size küçük bir öneride bulunmak istiyorum.
Eğer amacınız toplumun tüm kesimlerine ulaşacak bir çağrı yapmaksa, bu tür bildiriler yayınlamadan önce Babacan’ın veya Davutoğlu’nun da fikrini alın.
Ya da en azından Mansur Yavaş’a gönderin veya İmamoğlu’nun seçim kampanyasında kullandığı üslubu hatırlayın derim...